prag mezarlığı

entry10 galeri1
    10.
  1. ikinci okuyuşumda @5 de yazdığımın aksine son derece keyifli ve gülün adı'ndan sonra en iyi eco kitabı olduğuna kanaat getirdiğim eser. bazen böyle olur, çok sevdiğimiz bir kitabı ikinci okuyuşumuzda beğenmeyiz veya buradaki gibi tersi olabilir. her neyse, pek kitaptan alıntı yapmam çünkü elimde kitap ona bakarak bilgisayara giri girmek garip gelir. fakat bu kez yapacağım, şöyle diyor üstat:

    'terörü ve toplumsal huzursuzluğu yüreklendiren ve mazur gösteren fesat öğretmenler vardır. bunu yaparlarken kendileri kulüplerinde, restorantlarında keyifle oturur şiirden söz eder ve şampanya içerler. (yalıda oturan viskili şerefsizleri andırıyor değil mi) laurent tauren adındaki şu üç kuruşluk berbat gazeteciyi görüyorsunuz, vailant (meclise bombalı saldırı yapan anarist terörist, daha sonra idam ediliyor)konusunda şöyle yazdı 'hareket güzelse kurbanların ne önemi var'. devlet için tailhade gibileri vailant gibilerden daha tehlikelidir çünkü onların kafasını kesmek zordur. asla vergi ödemeyen bu entelektüellere kamusal ders vermek gerekir.''
    2 ...
  2. 9.
  3. özünde bir casusluk romanı olduğu için başlangıçta karışık görünse de detaylara takılınmayıp okuma sürdürüldüğünde tatmin edici, güzel bir roman.
    0 ...
  4. 8.
  5. umberto eco'nun yahudileri aşağılamaktan ziyade, siyon liderlerinin protokollerinin "asılsız" olduğu tezini öne sürmesinden dolayı yahudileri akladığı romandır.

    romanda öne sürüldüğü gibi siyon protokollerin "düşman yaratmak" gerekliliğinden dolayı ortaya atılmış olma ihtimali bulunmakla birlikte talmud'dan birkaç cümle görmüş; tevrat'ı okumuş bir kimse siyon protokolleri gerçek olmasa bile bu protokollerin oluşmasına imkân verecek zeminin gerçek olduğunu görür.

    protokolleri bir yana bırakırsak kitaptaki yemek tarifleri romana ayrı bir "tat" katmış diye düşünüyorum. okurken insanın ağzı sulanıyor ne yalan söyleyeyim!
    3 ...
  6. 7.
  7. yazılmış en güzel yemek kitabıdır * *
    0 ...
  8. 6.
  9. Okurken gerçekten Umberto Eco mu yazdı yoksa bir hayalet yazar tuttu da ona mı yazdırdı emin olamadığım, on dokuzuncu yüzyıl entrikasını konu edinmiş roman.

    Eco bir kelime dahisi olabilir, sözlük de yutmuş olabilir, ama bu zenginliği, bu sefer aleyhine işlemiş. Bir roman, bu kadar karmaşık örgülü, bu kadar gereksiz laf salatalı olmamalı; edebi teknikler bu kadar insanın gözüne gözüne sokulmamalı. Yazar, bir sayfada anlatılabilecek bir şeyi büyük bir beceriyle on sayfaya kadar çıkarabilmiş, aslında belki amacı buydu. Roman yazmak sadece kelimeleri hoş tınılar yaratacak şekilde yan yana getirmek değildir, heyecanlı bir olay örgüsü, insanın merakını celbeden bir hikaye de bulunmalı. işte bu kitapta bunlar yok. Ayrıca Umberto Eco'yu ilk defa bu kadar önyargılı gördüm. Beklenmedik şekilde nefret dolu bir kitap.

    Sanırsam başarılı bir editörün elinden geçse çok daha akıcı olacaktı. Bu haliyle sıkıcı, didaktik ve okuyanını aptal yerine koyan bir eser olmuş. Yine de Umberto Eco çağın edebiyat dahisi sıfatını koruyor. Herkes her seferinde hedefi tutturacak diye bir şey yok. Bu kitabını bir daha okunmayacaklar altrafına kaldırırken, bir sonraki romanı için iyi şanslar diliyoruz kendisine.
    0 ...
  10. 5.
  11. 4.
  12. okuduğum yorumlar dahilinde okuyanları epey etkilemişe benziyor.özellikle tarih konusundaki tespitleri kayda değer denecek nitelikte.
    1 ...
  13. 3.
  14. yazarın alman fransız ıtalyan ve yahudileri aşağıladığı tarihsel roman.
    2 ...
  15. 2.
  16. 1.
  17. umberto eco'nun dokuz yıl aradan sonra çıkan yeni romanının adı. ''odi ergo sum!'' yani ''nefret ediyorum öyleyse varım!''
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük