poşet çay lan işte deyip geçmeyiniz,
niye la damcık? diyorsanız...
evet sözlük, üşenmedim poşeti açıp içine baktım garip tahta parçacıkları fark ettim. hani sobaya atıp ısınabileceğiniz türde. sinek avladığımız, e haliyle çaya çorbaya hücum ettiğimiz bugünlerde yediğimize içtiğimize dikkat edelim.
Bundan 106 yıl önce Thomas Sullivan'ın ipek poşetlere koyarak eşantiyon olarak gönderdiği çay paketleri ile başlar hikayesi. Ve amacını yanlış anlayan müşterilerin (içinde. Türk olması muhtemel) poşetleri açmak yerine olduğu gibi demliğe atmaları ile envai çeşitinin günümüze ulaştığı çay.
içtikten sonra atmayıp, bir süre buzdolabında tutar, sonra da yüzünüze gözünüze boynunuza maymun gibi yapıştırırsanız hangi bitki çayıysa o bitkinin güzelliklerinden yararlanırsınız. Özellikle yeşil çayı yapıştırın, çizgileriniz azalsın.
Yalnız 24 saat içinde yapmanız gerekiyor gızlar, sonra etkisini kaybediyor.
Suyun pınardan, sütün inekten, meyvenin ağaçtan olduğu zamanlar da çay direk ağacından gelirmiş. Daha sonra, süt şişeye, su damacanaya, meyve kasaya ,çay poşete ve sayılanların hepsi de markete girmiş.
Pınara, ineğe, ağaca ve bahçeye giden insanlar otobüslere binerek dev alışveriş merkezlerine gitmeye başlamış. Dev alışveriş merkezleri, insanlara poşetteki çay muamelesi yaparmış.