sabahın köründe kalkın veya öğlenin o inanılmaz uyuşukluğunda kafasını yastıktan kaldırın; kısacası hiç fark etmez. bu ikili günün her saatinde her şekilde tüketilebilir.
poğaçayı ağzınızın içerisinde doldurduktan sonra, yumuşatmak için de 2-3 yudum çaydan daha güzel bir şey yoktur. aslında başlık ile alakası yok ama; poğaçanın yanına giden bir diğer güzel içecek de (bkz: vişne suyu)
görünce özlediğimi farkettiğim. artık yemediğimden mi? tabi ki hayır. ama bir başkaydı eskiden. o zamanlar sabahleyin kalkmak çok daha kolaydı. uyanır uyanmaz izlenen fred çakmaktaş'lar, jetgiller, tsubasa'lar, şirinler... bir kulağım çizgi filmde iken diğeri sokaktan her an gelmesi muhtemel "pooğçaaaaaaa" sesinde. varsın herkes sağlıksız desin annem çay demleniyor demişse yanına poğaça şart. sıcacık, mis gibi kokusu, ağzında dağıla dağıla, bir yandan tsubasa izleyerek yediğin poğaçanın yerini hangi açık büfe kahvaltı tutar şimdi. kim demişse büyümek güzel diye, gitsin bi çay koysun gelsin, benim poğaçam hazır.
poğaça-çay olur, simit-çay olur, poğaça-meyve suyu olur, simit-meyve suyu olur. çok açsan poğaça-simit olur amma velakin meyve suyu-çay olduğu görülmemiştir.
ayrılmaz ikilidir. bazen çay simit, bazen çay poğaça olur. basit ama etkilidir. tüm sağlıksız besinlerde olduğu gibi bağımlılık yapar ve çok lezzetlidir.
hastane kantininde yenilebilmesi de mümkündür, kötüdür çünkü iki gündür bir şey yenilmemiştir. keyif için değil, yenilmesi gerektiği için yeniliyordur, boğazdan geçmez.
Yapımında kötü bir yağ kullanılan poğaça, tüm başarılı görüntüsü ve manyak mahlep kokusuna rağmen akşama kadar mideyi yakar kavurur. Bu nedenle üç kuruş fazla verip iyi bir poğaça almanın değeri, paha biçilemezdir.
şimdiki pastahanelerin yaptığı içi bomboş saman gibi poğaçalardan sa sadece kilo yapar. nerde eskiden sadece poğaça ve börek yapan yerlerin poğaçaları. tamam onlarda kilo yapardı ama hiç olmazsa insan yediğinden zevk alırdı.