"Yasa dışı örgüt gibi illegal bir idealle doluyorsun,
içimde, karşıdan karşıya geçmeni seviyorum."
Huzursuzluk yüklü trenlerin önünde raylara uzansam,
adına intihar derler...
sen odamdaki düzensizliği bozuyorsun...
"düzensizliğini seviyorum."
Dün gece eş anlamsızlık üzerine düşünürken, dünyada romantik insanlar varmış anladım...
bir yerlerde Meksika ordularıyla savaşıyorlar, onu da anladım. Tarif etmenin güç olduğu rastgele dizilimler üzerinde, ölüm orucu gibi düzenden muaf tutulmuş manastır öğretileri gibiyim; içimde isa' nın ayak izleri..
Günler... günler... günler...
Bu şehirlerde insan ne yapar?
ne yapar, ne yaşar, insan, bu, şehirler?
Önce giyindim hırkamı,
girdim bu kasvetli duvarlar arasına.
Sigara dumanları arkasında görebildiğim yalnızca bir çift göz,
biraz melodi lazımdı havaya, aldım müziği odaya getirdim.
Oda' da bir kişiyiz.
En itaatsiz yerinden yaklaştım sana.
Derken; önümden sürrealist bir tren, gözümden postmodern bir aşk geçer. Bir adam, kitaplığından bir kitap seçerken, bir kadın yalnızca onu izler. Belki dilin evrimi nedir isyanım; zira hiçbir sözcük söylemek istediklerimi ifade edemez.
Bir pazar gecesi klasiği gibi,
elimde bir yetki olsaydı,
olurdu tüm günlerin adı cumartesi.
Masa altına saklanma eğilimli bir kedi misali,
kendimi yanıtlayamıyorum.
Önümden aleyhtar gemiler geçerken,
sevmek, esnek insiyatifler içerirdi.
Huzursuz yerinden öptüm seni.
Ve sonra;
evimde sana ait yastıklar olsun istiyorum,
çatlaklarımdan sızıyorsun,
ve bil ki benim,
serçe parmağımın dokunulmaya ihtiyacı var" *
seni içimden geçirmek ,
istasyonu belirsiz bir yük treninin
ortalığı yıkan sesiyle
gece vakti bir kasabadan geçisine benziyor ,
kasabadaki çocuklar uykusundan oluyor,
ben,
umutlarımdan...
bireyin yalnızlığının, buhranlarının, içsel savaşlarının, toplumdan kaçışının bireyselliğin dozunun arttırılarak işlendiği ve alışılmamış bağdaştırmalarla desteklendiği özellikle 1980 sonrası şiirde küçük iskender ve hüseyin atlansoyla yeni bir şekle büründüğü şiir akımıdır.