meczupluk heybeme katılmamıştı bir
ertelenmiş bir birliktelikten öte değil bir
vişne reçeli kıvamına geldi kanatlarımdaki ağrı
kahverengi en gerçek en toprak sen
düşlüyorum abdullah olup, koşmanı
bu havalarda bana yürümen kafi tanrım.
değişmeyen tek şey değişimdir.
buna rağmen değişmesin isteriz
vücut bulmuş heykellerimiz
baktık mı içini görelim
oysa geçmiş
kendi içinde dürüsttür
geçmişe güvenebilirsin
ama geleceğe yalancıdır
hatta iki yüzlü olmaktan bile çekinmez çoğu kez
istersen yargıla
istersen damgala pullarını
sonra gönder gönderebileceğin kadar uzağa.
gel demek istemiyorum artık sana
hiç birşey söylemek istemiyorum sana
bir gün nasılsa aşk furyasında kaybolursun
işte o vakit gözlerinde beni bulursun.
resté tout seul dans un dortoir noir
Je suis en train de mourir
Moi, il me reste toute une vie pour pleurer
Parasité malgré moi,
ne me laisse pas un place pour m'asseoir
une hirondelle circule
dans un grand bleu et gris
qui glaçent la raison
et toi, ne t'inquiete, calme-toi !
je m'en vais...
poison dinler yanar ağlarım
amerikan teenslasherlardaki sevişmeleri ararım
ben seninle
sadece gitmek zorunda olanların bildiği
60ların bi kolej mezuniyet partisinde
otoparktaki amerikan arabada
sevişme ihtimalimizi sevdim.
çok gezdim sensiz çok seviştim
tutku değildir dediler beni dinlemediler
ey güneşin kızı ey kahpenin
sen bensiz kimlere verdin
ben sensiz diyar diyar gezdim
mülki islamı, fars diyarını
oryantalist oldum beybi
oh beybi ah beybi
sen bensiz kimlere verdin
gene sövdüm modemime,
kesilince internetim,
baktım 4 ışık yanıyor modemde,
anladımki hata başka yerde,
bir umut install edildi ansızın beynimdeki hücrelerde,
elim mouse a gitti e simgesine çift tıklayım diye,
umutla bekledim google çıksın diye,
çıkmadı deli gönül çıkmadı,
kahretti beni yine.
bir sabah uyandım
otobüste okuma saati yine
canım sıkkın bu sefer ama
kapat şunu diyor çocuk yanım
entellikten sıkıldım
hevesle, hırsla sarıldığım mücadele
bir anda anlamsız geldiğinde
karının kalça çok güzel
düzeyine düşmüşsen eğer
akşamki ocakbaşını düşlüyorsa bedenin
eskiden çok kıldım
entellikten sıkıldım
kan kokuları geliyor uzaklardan burnuma
bıçak kadar keskin.
hayır, hayır
o kadarda uzaktan değil kokular
karşındayım kanıyorum işte,
darmadağın bir halde
bakıyorsun donuk duygusuz
siktir git bi çay koy bari !
şekspir'i yargılamamıştı ingilizler öldürdüğü için jülyet'i
ya da aklımıza suçlamak gelmemişti bizim;
leyla'yı öldürdüğü için fuzuli'yi.
şimdi ey sevgili!
bu aşk hikayesinde öldürdün diye beni
kim yargılayıp suçlayabilir ki seni? *
kendi çizgimde yürürken , birden bir kelebek
birden bir sinek
ve birden bir iki..
sayıların anlaşılmaz hiyerarşisi
ve kelimlerin anarşisi
analizlerim hiç oralı olmamıştı
ve hiç bir yere ait değildi kıpırdayışları ..
kadınımın tenindeki taze lahmacun kokusundan anlıyordum
aldatılmanın soğuk yüzünü .
maydonaz kalmıstı gögüslerinde ve birde ön dişlerinde ...
yerde bir kondom
bir ıslak mendil
sürrealizmin doruklarından düşerken duvardaki dali tablosuna takıldı tırnaklarım.
cocukluk anılarım; muzaffer izgü kemalletin tuğcu marque de sade ömer seyfettin ...
yatak odasında felsefe
mutfakta makarna üzeri sosyoloji
banyoda kaygan zeminde tutanamayanlar
oturma odamda oğuz atay
halay çekiyor umarsızca...
halay başı kim çeker canım şalgam çeker..
teker teker .. batı ve doğu kültürü arasında kalmışlığım
ve kendi bir şey sanmışlığımm...hepsi ama hepsi yaşanmışlıgım..kabulümdür.
isyan eden koyun
çoban bağırıyor;
isyan edene koyun.
Yavru ceylanım bi silkin kendine gel
Çevrene bir bak, ölç tart her şeyden evvel
Yine diyorsan bir benim başım mı kel?'
Kolla arkanı zira yakında s*kerler
Öyle her lafa bodoslama atlarsan
Hiç boşa gerinme her düşüşte kalkarsan
Bunu bile anlamayacak kadar aptalsan
Yok güzelim yine bana yaranamazsın
Sen sen ol her yere gitme erken
Çok belli etme fikrini dostla konuşurken
Zamanıla kendine çizersen bir eksen
Belki bir ihtimal giderin vardır
Âşık Ece konuşur vurur saza
Yok, efendim çıkamaz kevaşenin bekâreti gelcek yaza
Nic'olur böyleleri gece kırar baza
Böyle motorun hararetini söndüren görülmemiştir.