yazarı ali ural'ın kefaret orucunun sayısından esinlenerek yazdığı 61 mektuptan oluşan kitap. mektupların her biri 'sevgili dost' ifadesi ile başlar. iyidir, hoştur... https://galeri.uludagsozluk.com/r/214601/+
sevgili dost!
bu sabah kus sesleriyle uyandim. ne guzel degil mi? hayir, guzel degil! acik penceremden ok gibi dalip yastigima saplanan karga sesleriydi.
kus sesleri dedigimde aklina asla karganin gelmedigini biliyorum. bu, karganin da bir kus turu oldugunu bilmeyisinden degil, karganin turunun en onemli ozelligi olan guzel bir otusten mahrum olusundan elbette
yuzumu yikarken acaba diyordum; acaba turumuzun en onemli ozelliklerini tasiyor muyuz?
hareketlerimiz ve sozlerimiz nerelere saplaniyor? acaba "insan" denince hatirlaniyor muyuz?
yazan okunulası kitap.ve ardından, gerçekten "insan" denince hatirlaniyor muyuz? diye sorgulanasi..
Muhteşem bir Ali Ural kitabı. Bana göre yazdıklarının en iyisi. Çok farklı. Defalarca okuduğum, doyamadığım, dostlarıma hediye ettiğim çok hoş bir eser.
kitabı bundan 3-4 sene önce birisi hediye etmişti bana. ilk sayfasındn bikaç cümle okuyup kitaplığıma koymuştum. geçenlerde yeniden aldım elime ve okudum. gerçekten hoş hikayeler, güzel sözler var. bazı yazılarda insanın kendini bulması kaçınılmaz.
"Bu kez zarfından "Hayat" çıkıyor.Tabii hayatı zarfa sığdırmak kolay olmayacak.Üstelik mevsimlerden yaz,bunaltıcı olacak.Çünkü hayattan söz etmek eğlenceli deyildir.Çünkü insan koşarken kaçar hayattan.Bu yüzden çocuklar acı şurupları içmemek için ağızlarını sıkı sıkı yumurlar.Ama çocukların ağzı sıkı deyildir,herşeyi anlatırlar.Büyükler ise susar ağızları yanmıştır hayattan".
rejisör bir filmde rol almak isteyen genç kıza; eğer iki kelimeyi istediğim gibi söyleyebilirsen, sana rol verebilirim demiş, genç kız da; tabii söylerim. nedir bu iki kelime? diye sormuştu. rejisör: sadece üç kere bana; gel buraya! diyeceksin. demiş, genç kız, bundan daha kolay ne var diye düşünürken, rejisör konuşmaya devam etmişti.
birincisinde sevgilinle bir münakaşa ettikten sonra ona artık ayrılman gerektiğini söylüyorsun o başı eğik kapıya doğru giderken, ceketinin cebinde tabanca olduğunu fark ediyorsun. hayatına son vereceğini seziyor, birdenbire onun senin için her şey olduğunu anlıyor ve büyük bir pişmanlıkla:
-gel buraya! diyorsun.
ikinci olarak, kendini küçük bir çocuğun annesi yerine koyacaksın. çocuk dört yaşındadır. sen ona bayramlık elbiselerini giydirmiş, balkonda oturmasını hiçbir yere gitmemesini sıkı sıkıya tembih etmişsin. sana itaat etmiyor ve sokağa fırlıyor. tam o sırada köşede bir kamyon beliriyor ve çocuk bir anda yere düşüp çamurlara bulanıyor. allahtan ezilmiyor. sen dehşet içindesin. bir yandan allaha şükrederken, diğer yandan sana itaat etmediği için çocuğa son derece kızgınsın işte bu duygularla ona:
-gel buraya! diyorsun.
son olarak da bir tacirin karısısın. kocan iflas etmiş. evin içinde alacaklılar kocanı linç etmek için bekliyor. fakat kocan, onuruna dokunan bu durum karşısında kalbine sıktığı bir kurşunla can veriyor. sen de sokak kapısını açıp, dışarıdaki kalabalığın elebaşısına:
-gel buraya! diyorsun.
sevgili dost,
kızın bu sözler üzerine filmde rol almak istemekten vazgeçip geçmediğini bilemiyoruz. bildiğimiz, sesin tonunu kelimelere hayat verdiği ya da öldürdüğüdür.
sevgili dost,
gel buraya!
kitabın en güzel kısmı buydu. keşke diyebilsek bizde..
Mektup tarzinda yazilmiş bölümlerden oluşan, yazar Ali Ural' ın
Güzel eseri.
"Pahalı paltolarla ısıtılan bedenlerimiz, acaba çıplak ruhları icin nasıl bir giysi öneriyor?"(alıntı).
Arkadaşıma doğum gününde hediye ettiğim Ali Ural kitabıdır.
'Bir körün parmak uçları kadar hassasına az rastlanır kalbin.' Kitapta geçen en güzel cümlelerdendir.
" hacca giden karıncanın cebinde define haritasının ne işi var?" şeklinde bir soru içerir muhtemelen yazarın sorduğu bağlamla benim vereceğim cevap uyuşmaz , zaman gazetesinde yazarmış kendileri siyaset konuşulan bir masada uyuşacağımız tek düşünce de olmaz. Ama kitap muhteşemdir , kasmadan aforizma yazma dersi verir verdiği bir çok ders arasında ,defalarca okunur bu kitap nasıl okunmasın karga sesiyle Yasin süresini aynı denemede yazabilecek kadar ustaca kullanılmış serbest çağrışım var.
Sevgili dost,
Eksik bilgi bizi yanlış adreslere götürür.Arkadaşlıklar,dostluklar,ortaklıklar ve evlilikler hep bu yüzden biter.Kim bilir kaç kez "nasıl da tanıyamamışım!" demiş,kaç kez ince buz tabakasına aldanıp üzerinde yürüdüğümüz gölün soğuk sularında bulmuşuzdur kendimizi.
Başka bir açıklamaya gerek var mı ki?hadi dağılalım ve okuyalım.
"sevgili dost,
her defasında bu iki kelimeyle başlıyorum mektubuma. çünkü bu iki kelimeden her biri, gücünü diğerinden alıyor. sevgili olunmadan dost, dost olunmadan sevgili olunmuyor. eğer bir ruh beraberliğiyse dostluk, iki ruhu bir kılan nedir? nedir birleşik kaplardaki su seviyesinin sırrı?
demek, 'dost insanın bir ikinci kendisidir.' * demek, 'sevgi hiç ayırt etmez; sevenle sevilen aynı şeydir.'*
- kim o?
-senim!
böyle bir diyalogda kapının varlığından kim söz edebilir?"
bölümüyle kitabı kapatıp uzun süre düşünmeme neden olmuştur. ve daha birçok kez...