90 lı yıllardan itibaren her değerin,herşeyin post 'unu türeten insanların marksizmden ufak ufak ve çaktırmadan liberalizme kaymalarını sağlayan ara mekan.ne dedikleri belli olmayan,iki tarafada yaranamamakla birlikte yakın zaman içinde ben liberal,serbest piyasayı kabullenip sadece insan hakları,çevre gibi konularda birkaç laf edip aranıza katılacağım diye sinyal verenlerdir.bir zaman sonra medyada iyi maaşlı bir yer kapmaları muhtemeldir.
klasik marksist dusunden farkli olarak siyaset ile ekonomik olan arasindaki baglantinin kalktigini, siyasetin artik ozerk olarak gorunmeye basladigini savunan gorustur. bu yaklasimda siyaset sinifa indirgenemez, buna bagli olarakta siyaseti sinifsal farkliliklar uzerinden anlamak imkansizdir.
post marksizimde politika sadece sınıfa indirgenemez. çünkü kimlikler önemlidir. bizim politikayı sınıfa indirgeyemeyecegimiz farklılıklarımız vardır. farklılıkların kendisini ortaya koyabileceği daha geniş bir politika ortamanın olması gerektiğini söyler.en önemli temsilcileri chantal mouffe ve ernesto laclau'dur. bu düşürler gramcsi'den hegemonya kavramını devralırlar.. post marksistlere göre politika bütün bir toplumsal yaşamda yürütülen bir faaliyettir. politika her türlü farklılığa farklı kimliğe açıktır.
hegemonya dediğimiz şey bütün farklılıkların politik mücadelesiyle ortaya çıkan göreli, geçici bir uzlaşıdır.
geçicidir çünkü liberal demokrasinin evrensel adalet kurallarının aslında evrensel olmadığını bu kuralların her zaman birilerinin lehine birilerinin aleyhine olduğunu düşünürler. bu nedenle hiç bir zaman gerçek bir uzlaşı sağlanamayacaktır. hegemonya kurulup yeniden bozulacaktır. bu nedenle de demokrasi hiç bir zaman tam olarak gerçekleşemeyecektir. çözüm agonistik demokrasidir. yani farklılıkların kendilerini politik alanda rahatça ifade edebildigi, 'biz'in 'öteki'yle mücadele içerisinde olduğu bir demokrasi. burda öteki bizim hem kabul ettiğimiz, saygı duyduğumuz bir şey hem de mücadele ettiğimiz bir şey. yani toplumsal yaşamı düzenleyen kurallar bizle öteki arasında sürekli müacdeleyle belirlenecek, politikanın alanı genişleyecek, farkılıklar kendini ifade edebilecek, katılım artacak..
Post-Marksizm'in iki ilişkili fakat farklı kullanımı vardır. ilk olarak, Post-Marksizm Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği'nde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edebilir.
1960'ların sonlarında komünizmin Sovyet paradigmasının zayıflaması,Maocu teorinin yükselişi ve Vietnam ile 1968 öğrenci isyanlarını yayınlayan ticari televizyonların ortaya çıkmasıyla başlamıştır. Devrimin büyük öykülerinin , kitle kültürünün ve komünizmin etkisini yitirmesi birçok teorisyenin çalışmalarını temellendirmek için bu kavramları kullanmasını zorlaştırdı. Bu da Post-Marksizmin ikinci anlamına neden olan düşünce akımını tetikledi. Böylece, Post-Marksizm, teorilerini Karl Marx'ın çalışmaları veya Marksistler üzerine kurmuş, fakat birçok açıdan bu teorilerin sınırlarını aşmış filozoflar ve sosyal teorisyenlerin çalışmalarını nitelendirmeye başladı.
marksizm'i reddederek oluşan akımdır.
bu görüşte ekonomi anlamında iyi bir itibara sahip insanların hiçbir şekilde siyaset hayatıyla doğru oranda ve genel gerçeklikte bir ilişkisi olduğunu söyleyemediği için üretim ilişkileriyle siyaseti bağdaştırabilen marx'ın karşısındadırlar.
ayrıca düşünüldüğü gibi işçi sınıfı bir anda patlayıp devrim yapabilecek güce ve düşünceye sahip bir sınıf değildir. ayrıca orta sınıfın olması işçi sınıfının ayaklanmasını engelleyeceği gibi bir taraftan da sistemin değiştirilmesinin yalnızca burjuva sınıfının radikal bir demokrasiyle bunu yapabileceğini söyler.
günümüzden örnek verirsek çok iyi anlaşılacak durumdur. şahsen ben post markist bir kişi olarak size bunu şu şekilde açıklayabilir ve sevdirebilirim.
üretim araçlarını elinde bulunduran kişi:ali ağaoğlu.
ali ağaoğlunun siyasi kimliği: yok.
ali ağaoğlunun siyasete atılma isteği: düşünülmedi bile.
öyleyse ekonomi eşit değildir siyasi itibara. burası bir.
ikinci kısım.
memurlar. kendi kendilerine yetiyorlar. bunlar günümüzün orta sınıfları. işçi sınıfı devrime girişecek olsa ki işçi bayramlarında bile çalışan işçilerden bahsediyoruz bunlar aman bana dokunmayan yılan bin yaşasın deyip susacak olan sınıftır. bu sebeple alt sınıfın böyle bir devrim yapabilme ihtimali bile gülünçtür.
son olarak ise sistemin değişme şekli ancak demokratik bir düzenle seçtiğimiz liderimizin sosyalist biri olmasıyla imkanlı hale gelebilir. bu şekilde radikal bir kararla sevgili burjuvazi yönetim sistemini değiştirmiş olur.
kısacası işçiler de ekonomi de marx da yalan olur.
kıps.
Ali Ağaoğlu'nun hükümetle yakın ilişkileri ve bu hükümet sırasında zengin olması siyaset ile ilgisi olmadığını gülünç hale getiriyor.
Şu anki işçi sınıfının birden devrim yapacağı iddiası marksizmi anlamadığını gösteriyor, marks işçi sınıfının sınıf bilincine ulaştıktan sonra devrim yapacağını öngörür ve Türkiye'deki işçi sınıfı sınıf bilincine ulaşamamıştır ve bilince ulaştırması gereken marksist parti yoktur. Eğer bu parti olsa ve görevini başarıyla yerine getirse proleter devrim sürecine girecektir ki bunun olması için de sömürünün en üst düzeyde olması gerekmektedir ki işçi sınıfı bir harekete mecburen girişsin.
Özellikle şu an yaşadığımız Türkiye'de görevini başarıyla yerine getiren Önder bir parti olsa sömürünün bu üst düzeyde olması ile proleter devrime yürüyecektir.
çağdaş radikal düşünce okullarından biridir.
post-marksizm doğu avrupa ve sovyetler birliğinde komünizmin çöküşü sonrasında ortaya çıkan duruma işaret edilebilir.
post marksistler; iktidar gücünün kötüye kullanılmasını önlemek için katılımcı demokrasinin gerekliliğini vurgularlar.
ayrıca post marksizmde hegemonya analizi yapılmaktadır. hegemonya kavramı üzerinden dünyada 'çokluk', yani üretim araçlarına sahip olmayan kitlelerin konumu üzerine analiz yapılır.
(bkz: a. negri)
(bkz: m. hardt)