Nothing like this
Felt in her kiss
Cannot resist her
Fell for her charm
Lost in her arms
I keep a photograph
Give me a glimpse
Let me come in
Be there inside her
Here it begins
Here is the sin
Something to lie about
You think you're smart
I think you're art
We agree on this
It doesn't work
Feeling like dirt
Feeling like you don't care
We get a room
And in the gloom
She lights a cigarette
Clothes on the bed
Love me she said
I lose myself to her
I'm getting feelings
I'm hiding too well (Bury the horse shaped shell)
Something broke inside my stomach
I let the pieces lie just where they fell
(Being with you is hell)
Hair blow in an open car
Summer dress slips down her arm
Hair blown in an open car
OK what's next?
After the sex
What do we now?
Finding the time
Drawing the line
And never crossing it
Gave her the hours
Gave her the power
Cannot erase her
Gave her the truth
Gave her the proof
I gave her everything
I'm getting feelings
I'm hiding to well (Bury the horse shaped shell)
Something broke inside my stomach
I let the pieces lie just where they fell
(Being with you is hell)
Hair blow in an open car
Summer dress slips down her arm
Hair blown in an open car
On a drive out to the farm
Hair blown in an open car
Hair blown in an open car
Summer dress slips down your arm
Hair blown in an open car..
in absentia başyapıtıyla tozu dumana katmış her eseri dikkatle dinlenilmesi gereken varlığı huzur veren büyük grup. grubun zirvesi kuşkusuz in absentiadır. neresinden bakarsanız bakın 2000'lerde yapılmış en özel ve güzide albümdür bahse konu olan albüm. bu tarz başyapıtlar kolay çıkmıyor diye akşam akşam tekrardan hayıflandırır. gruba duyulan saygıyı perçinler. pink floyd 'un the wallla 70'lerde yaptığını 2000'lerin teknolojisi içinde porcupine tree modern progressive soundla yapmıştır. steven wilson'un müzikal birikimini her hattıyla görebileceğimiz hiç bir eseri es geçilmeyecek demekten haz aldığım bir grup porcupine tree. 2000'lerin floydu. hem de özgün mü özgün tarafından.
Modern zamanın pink floyd havasını yakalayabilen nadir grubu. grubun beyni steven wilson hakkında söylenebilecek tek şey adının geçtiği hiç bir projede başarısızlık söz konusu olmamasıdır. Roadrunner Records ile anlaştığında bir müddet çıkaracakları albüm hakkında tereddütlerim olsa da eski havalarından bir şey kaybetmeden ve kendilerini tekrardan uzak süper bir albüm çıkardıklarında (bkz: The incident) anladım ki bu adamlar yapıyor.
Yapacaklar, yapmalılar veya lütfen yapsınlar...
porcupine tree günümüzde müzikalitesini bozmamış nadir progressive rock gruplardan biridir. 70'lerde bağımsız plak şirketlerinin fazla olması ve talep çok sayıda grubun albüm yapmasına olanak verirken günümüzde değişen trendler ve sektörün mainstreame hitap etmesi bu sayının azalmasında etkili olmuştur. yazıktır.
favori gruplarımdan birisiydi başından beri. bugün canlı izledikten sonra bazı duyguların kelimelerle ifade edilemeyeceği fenomenine inanmaya başladım. oha.
2000'lerin en baba grubu. şu müzik dinleyemediğim zamanlarda dahi tutunduğum tutunurken keyif aldığım eşsiz grup. bütün albümleri arşivin en tepesinde olmayı hak ediyor. mevzu, sadece in absentia 'yla sınırlı değil. pink floyd , rush çizgisini 2000'lerin modern hatlarıyla harmanlayıp eşsiz bir müzik kalite yakalamışlardır. 90'lı yıllarda başlayan müzik serüvenleri tüm hızıyla devam etmektedir.
alkışın en büyüğünü hak eden grup. zaman gelimi ''grubum'' diyorum kişiselliğin doruklarında.
bir rock hayraninin bu grubu dinlememesi, sünetlenmemis bir müslüman erkegin evlenmek istemesiyle es degerdedir.
konserlerini muhtesem sovlarla süslerken, müzikleriyle de insani kendinden gecirtip, kulak orgazmi olmamizi saglayan gruplar arasindadir. kendilerine öz bir tarzlarinin olmasi yani sira, bir cok rock grubuyla da karsilastirilmasi cok hos bir durumdur.
kabaca porküpayn tıri diye okunan ingiliz progressive rock/progressive metal grubu. progresifin her türünü, sadece progresif kalıplarında kalmadan yaptıkları içindir ki grubun beyin korteksinin asosiyasyon merkezi, yani multienstrümantalist, ambiente kadar her tür müziği yapan, prodüktör, progresif tarihi ve musikisi profesörü ve sıkı bir david lynch fanı olan steven wilson, kategorize edilmelerine karşı çıkıyor. (bkz: ne iş olsa yaparım abi)
grubun müzikal spektrumununun genişliğini radioactive toy'daki pink floyd, foot prints'deki eloy esintilerinden ya da linton samuel dawson'daki eskinin popunu progrevize etme çabalarından daha ilk albümden anlayabiliyoruz. empresyonizmin karanlıkta takılan ve nihilli egzistansiyalist versiyonu tarzında soyut bir albüm kapağı olan metanoia da, hiç kuşkusuz grubun en psychedelic albümüdür. gerek baslarıyla gerek davullarıyla, aslına bakılırsa gavin harrison sonrası dönemden pek de geride değildir. strip the soul, the creator has a mastertape gibi gavinli şarkıların göreceli pozitif yanı, biraz daha progressive metale kayılması veya daha sert biz sounda geçilmesidır. ama diğer taraftan trains gibi içinde enstrümanlarıyla tren sesi yaptıkları iç okşayıcı akılda kalıcı ve akustik gitara başlama sebebi şarkılar da yapabilmeleri de gavin sonrası başarıda önemli bir faktör. ayrıca opethin porcupine tree den etkilendiği gerçeğinin yanında porcupine tree de opeth'den etkilenmiştir. bunu da içinde death whispered a lullaby'i de içeren futile epsinin opethin progresif ekstremizan mantığına uyan orchidia gibi şarkılarından anlayabiliriz.
grubun en iyi albümüyse fikrimce, içinde 3 partlık kozmik anesthetize destanını da barındıran, 3 boyutlu sesiyle 2007 çıkışlı, 9. stüdyo albümleridir. (bkz: fear of a blank planet) albümde çok iyiden kötü bir şarkı olmamasının yanında sentimental isimli şarkıya bir de nil recurring epsinden normal adlı şarkının bakış açısıyla yaklaşmak gerekir. nitekim, şahsen normali daha çok seviyorum. evet, albümle aynı adı taşıyan fear of a blank planet de anesthetize'dan sonra albümün ve grubun en güzel şarkısıdır demeden edemeyeceğim, belli oldu. özellikle 5:05 sonrası öyle bir hal alır ki bu güzelim şarkı, kendisini lokal anestetik ilan ettiriverir bir anda. tilburg konserini yani anesthetize dvdsini de orijinalini bir şekilde edinip, izleyebilmişseniz artık bu gruba bağımlı olmuşsunuz demektir. (bkz: istesem bırakırım)
Tabi Deadwing ve the incident'ın da bir köşeye atılmaması gerek. 6. dakika başlarından itibaren apayrı bir havaya bürünüp insanı progressive hurileriyle dolu bir cennete düştüğünü düşündüren, 6. dakika sonlarından itibaren de progressive metal ile olgunlaşmamış heavy/thrash metal'in aynı potaya basket atılması kıvamında eklektik yapıda bir sertliğe bürünüp redbull misali insanı kanatlandıran Arriving somewhere but not here'ın porcupine tree açısından ne denli önemli bir şarkı olduğundan ya da Mellotron Scratch'in özellikle son saniyelerinde steven wilson'ın vokal solosu diyebileceğimiz arkadan gelen sanatsal niyetli seslerin insanda yarattığı duygunun (bkz: şarkıyı repeate atma) dayanılmazlığından bahsetmiyorum bile diyerekten, bahsettim bile. The incident içinse söylenebilecek bir şey en azından benim için mevcut değil. Progresif kelimesinin ismin beş haliyle maddenin 15 halini sentezleyerek olabilecek her tür kombinasyonda müziğe uyarlandığı bir albüm, sanırım. Hani Bonnie the cat dinlerken biraz da aksaklık konusundaki benzerlikten dolayı olsa gerek, tool havası bile aldım. Sonra da aldığım bu güzel havayı nasıl dışarı veririm diye 3 saniye tutarında kendimce felsefe yaptım..
her yıl komşumuz yeni yunan'a gelen bu grubun hala eski yunanı barındıran ülkemize gelmemesi, gelse de kimsenin gitmeyecek olması ülkemiz açısından acı bir çıkmazdır. her yıl yunanya'ya gidip buraya gelmeyen gruplardan(ya da topluluk diyelim) archive geçen sene, yanlış hatırlamıyorsam, bir salı günü konseri için istanbul'a geldiğinde, türkten çok bulgar vardı konserde. (bkz: ülke turizmine katkı)
sonuç olarak ufukta konser görünmüyor ama uslu bir progresifçi olup grubu göremesek de, d&r gibi yerlerden rahatlıkla fear of a blank planet ve diğer bir şaheser, the incident'ın edinilebileceği tarafımca denenerek saptanmıştır. (bkz: korsana hayır)
1987 yılından beri varlar. Britanyalılar. John Wesleysadece konserlerde çıkar. birçokları tarafından melankoli olarak tanımlanan müziklerinin grup üyelerinin kişilikleriyle hiçbir bağlantısı yoktur. gayet sevecen, mutlu insanlardır.