Popülizm, edebiyatı öldürür. Edebiyatın güzelliği; cümlelerin hissettirdikleridir. Her cümle, hissedilen anlamı kadar edebidir; ancak bir amaç-gelir ilişkisine bağlı olarak yazılmış metin, edebi değer taşımaz.
imkanların sınırsızlaştığı böyle bir dönemde, olgunun aslını korumak oldukça zordur. Dolayısıyla çoğu değer, popülist yaklaşımlara kurban gider.
populizm halkçılık anlamına gelir ancak ; populist insan ,seslendiği kitlenin bilincinde hiçbir dönüşüm yapmadan onu yanına çekmeye çalışır. halkın istedigi ne varsa onu verir.halka birşey katmaz.halktaki varolan genel geçer degerlere yaklaşır bir pozisyon alır .
kişinin o güne kadar ki duygularını, düşüncelerini, karakterini bir kenara bırakıp; belirlediği hedeflere daha koaly ulaşabilmek için bir süreliğine reyting alan akıntılara paralel yüzmesidir. örneğin şişli belediye başkanı sayın mustafa sarıgülün galatasaray klubu yönetiminde bir zamanlar görev alması. mustafa kemal atatürk'ün meclis açılışında, meclis binasına girmeden önce tüm vekillerle dua okuması. dini duyguları sömüren siyasi partiler. ırak takımıyla futbol maçı yapan amerikan askerleri.
popo'dan yani halk arasında bilinen tabirle götten geliyor. popülizm de göttü destekleyen yada götten desteklenen halk yığınının kültürünü, değerlerini ve inançlarının yaşama biçimini tanımlar.
Fransızca populisme*. Dilimizde hem halkçılık, hem de anlam kötüleşmesine uğrayarak halk yardakçılığı karşılığında kullanılmaktadır. Bu kavramlar için dilimizde güzel bir karşılığı vardır benim de çok sevdiğim: ucuz halkçılık.
herkes küçük yorumlar yapar kafasına göre konu halkçılık olduğunda, fakat şu da bir gerçek ki halkçılık, yöneticilerin halkla doğrudan doğruya ilişki kurmasını gerektirir. gerektirenin aksine "Herkese bir parmak bal" sunan halk yardakçılığı * bugünlerde pek tutuluyor.