kendileri için yaşamlarında hiç bir zevk oluşturamamış zayıf kişilikli insanların, kendilerini diğer insanlardan üstün gören "burjuva" sınıfının yaptıklarını taklit etmesiyle oluşur.
bu "kültür" -ya da daha doğru bir deyişle bu kültürün "insanı" ayakta kalabilmek, etkisini devam ettirebilmek için sürekli yeni bir araç, yeni bir oyuncak arayışı içerisindedir. çünkü farkındadır, popülerlik herkesten farklı zamanda farklı ve ilgi çekici etkinliklerle uğraşmakla ortaya çıkar. uzun vadede kullanılan her eşya, yapılan her hareket, söylenilen her söz insana sıradan gelir; eski etkisini kaybeder.
peki yeni bir eğlence bulunduğunda ne olur? artık iş görmeyen, can sıkan, alelade gelen, eskiden popülarite belirleyici etkisi olan araç kenara atılır. hatta bazı durumlarda insanlar yeni oyuncaklarıyla o kadar haşır neşir olurlar ki eskiden taparcasına kullandıkları o nesneleri veya hareketleri tamamen unutma derecesine gelirler.
flappy bird bu konu için harika bir örnek oluşturur.
oyunun yayımlanma tarihi 24 mayıs 2013. oyun metacritic'te 7 kişinin oylamasıyla 100 üzerinden 52 puan alıyor.
zamanı ileri sarıyoruz: tarih 18 ocak 2014. ekşi sözlük başlıkları arasında flappy bird başlığı hafiften görülüyor.
2 şubat 2014. başlık kendini daha fazla belli etmeye başlıyor.
8 gün sonrası: 10 şubat 2014. gün sonunda flappy bird başlığındaki giri sayısı 375*.
şimdi, bu oyunun beğenilme sebebi nedir? güzel olması mı? bağımlılık yapması mı? hayır. bu dediklerimden dolayı olsaydı oyun çıktığı gün beğenilirdi. peki o zaman ne?
yukarıda bahsettiklerim bu konuyla oldukça örtüşmüyor mu?
popüler kültürün temeli budur. zavallı insanlar, kendilerine diğerlerinin yaptıklarından farklı şeyler ararlar ve bulduklarında bu diğer insanların dikkatini çeker; böylece bir zincir oluşur.
ha bu arada, ekşi'de flappy bird başlığında entry-tarih yoğunluğuna dikkat edin. sıkıcı gelenin etkisini yitirmesi ve unutulmasıydı, değil mi?
üzerine orijinal olduğunu düşündüğüm bir tespitimin olduğu olgu.
şimdi hepimiz biliyoruzki tv, kitap ve her türlü "dışarıdan" baktığımız hayatla kendimizinkini otomatik olarak karşılaştırarak oralardaki gibi olmayı arzuluyor hayattan beklentimizi fazlasıyla yükseltiyor ve böylece mutsuz oluyoruz, ufak tefek değil şu memlekette iyi bir hayat yaşamasına rağmen kendi hayatını beğenmeyen mutsuz olan insanlar ezici bir çoğunluğa sahiptir öğrencisinden ev hanımına kadar...
Şimdi efendim benim orijinal tespitim şudur:
Bu dizilerde,kitaplarda aslında gerçek hayatta olması mümkün olmayan iki şey olmak zorundadır, bunlar olmazsa zaten eser olmaz;
Birincisi; ana bir olayın etrafında bütün olaylar gelişir,her şey tek bir ana olay içindir, yani dizide, kitapta ali Ayşe'yi sever ve alinin babasının bakkaldan ekmek alması bile aliyle ayşenin aşkıyla ilgilidir, böyle olmazsa zaten dizi dizilikten çıkar, halbuki gerçek hayatta bir baba çocuğunun aşkından bağımsız olarak ekmek alacaktır...
Ikincisi; duygular hep zirvededir popüler kültür ürünlerinde, rutin gösterilmez, yazılmaz sevgininde nefretinde dozajı hep yüksektir, sevgide, nefrette, acıda, mutlulukta, hep uç noktalardadır, rutini gösteremez popüler kültür gösterirse sıkıcı olur, halbuki gerçek hayatin büyük bir kısmı rutinden ibarettir, burada insanlar kendi rutin sevinçlerini, acılarını, hayatlarını aslında gerçekte olması mümkün olmayan şeylere özenerek yadırgarlar, halbuki ev hanımlarımızın deyimiyle yoktur öyle bi dünya, öyle şeyler ancak dizilerde olur. Böyle söyleriz söylemesine ama yinede etkilenir ve kendi hayatımızı onlarınkine benzetmeye çalışır, benzetemeyince koca bir hayatı mutsuz geçiririz.
insanlara dayatılandır. ne pahasına olursa olsun yaşamaları gereken bir zorunluluğu ifade eden sistematik bir süreçtir de esasen.
öncelikle televizyonlar, radyolar, medya aracılığıyla insanları statü, mevki için yaşamaya mecbur bırakan bir statü toplumu yaratılır. ünlü insanların oynadığı reklam filmlerinde 'ucuz olanı almayın pahalıyı alın ki sizi adam sansınlar' imajı çizilir. onların yaptıkları ve benımsedıklerı değer ve normlar doğru olarak lanse edilir. diğerleri yani bizler, bu değerleri yüksek kabul edip ona ulaşma çabasına gireriz. aslında amaç her daim oldugu gibi kapitalin devamlılığının sağlanmasıdır. statü toplumu içerisinde oluşturulan tüketim çılgınlığı ile alım gücü olmayan insanlar bile kendilerini kredi kartı adı verilen tuzak ile bu statü karmaşasının içine atarlar.
gömleğinin göğüs tarafında bulunan bir timsah sembolü veya polo oynayan bir insan sembolü o gömleği alınmak zorunda kılar. çünkü toplum, saygı görmek için insanların karakterlerini değil gömleklerinin üzerindeki sembolleri esas alacak bir hale getirilmiştir. sistemin işleyişindeki en müthiş nokta ise bireylerin alım gücü olmadıgı halde sürekli mal arz etmesini 'isteyerek' yapmasıdır. eğer toplum normları bunu mecbur kıldıysa parası olmayan insanların bile avm'lerde çılgınlar gibi alışveriş yapması günümüz dünyasında doğaldır. keza insanların olmadıkları insanlar gibi davranmaya çalışmaları, ya da twitter'da instagram'da 'ben de varım, ben de o çoğunluğun yaptığı şeyleri yapıyorum bakın' diye çırpınması da da yine popüler kültürün bir başka çehresinin sonucudur.
en büyük düşmandır. herkesin izlediğini izlemek, dinlediğini dinlemek, kullandığını kullanmak zorunda değilsin. aç gözünü, kaldır kafanı da bak bir neler var şu dünyada.
Kültür çeşitliliğinin ve zenginliğinin en büyük düşmanı ve yok edicisidir. Zevkleri, hayata bakış açıları, gelecek düşleri, hedefleri aynı olan insan üretmeye yöneliktir. Geçmişi, geçmişe ait her şeyi hatta her duyguyu küçümseyen, tekdüze, renksiz kokusuz bir akımdır.
Saçı düzleştirilmiş , hepsi birbirinin kardeşi gibi duran genç kızlar,
Her cümlenin sonuna aynı klişe kelimeyi mutlaka koyanlar...vs...
sanal aleme bağlı kölelik unsurunu her toplumun içine işlediği kültürdür. kapitalizmin ilah edildiği, önce ihtiyacı çıkar sonra talebini sat mantığıyla,kendisi insan bedeninde olan ama insan sıfatının başını çeken düşünme yetisini bir kısmını kaybetmiş bir kısmını da kaybetmeye yüz tutmuş varlıkları sömürme üzerine kurulu düzen. kültüre göre kadın seks objesi, örf adet, milli kültür, ar, gönül vermek, gurur,karakter v.b diye tabirler yok, bunlar artık sadece birer mizah malzemesi,ansiklopediler gereksiz, android v.b olmazsa olmaz, iyi bir araba,bilgisayar, tablet, cep telefonu bla bla bla.. sahibi olmak ayrıcalık ve sizi insan yapmaya yeter. akımı yarat ve ekonomik kar elde et mantığı. mesela nutella örneği. o kadar gerizekalıyız ki nutella diye bir akımın dahi içerisindeyiz. mesela waffle mesela vine mesela mesela mesela... psikolojik soykırım.
(bkz: değerlidir hayat yüklemeli insanı bilgiyle)
(bkz: fakat çocuklar neden okumuyorlar hiç nietzsche)
edit: imla
milli kültürleri yok edip, birçok kültürün yozlaşmasına neden olan tek tip insan yaratan ve internet ve televizyonla yaygınlık sağlayan kültürdür. insanlar zamanla popüler kültüre uymayan şeyleri dışlamaya başlayıp, "eski, banel" şeklinde yakıştırmalar yaparlar.
kadın seks objesidir. kapitalist düzen kadını sömürü üzerinedir. magazin degilerinde tek tip kadın yaratılır. dişilik ön plandadır. sen de böyle ol,kilo ver,kalçalarını şöyle yap,şunları giy tarzındaki kültür. kadınları erkeklerin hizmetine sokar.
anlamını bilmediğim kelimedir. lakin fikir yürütmek gerekirse, popüler deyince aklıma hemen popolar çağrışım yapıyor. yani popolar kültür oluyor. Eğer popolar kültür ise de en büyük poposu olan en kültürlü olandır.
günümüz ergenlerinin sürü psikolojisi ile takip ettikleri kültür. nutella, çikolata hatta çiğköfte bile bunun içine girmiştir artık. ama bir gün gelecek artık bu kültüre ait olanlar değil, olmayanlar marjinal sayılacak.