dünyanın en muhteşem güzelliği dahi, onu talep etmeyen ve onun güzelliğini takdir etmeyen bir şuur sahibi mevcut olmadıkça hükümsüz kalmaya mahkumdur.
talep ve takdir edici olmadan o güzel, güzel değil midir?
değildir çünkü güzellik açığa çıkamamış ve zâhir olamamıştır. bâtında veya potansiyelde kalmıştır.
hep sorarlar ya, “Allah bizi ve evreni niçin yarattı?” diye.
işte size cevap.
Allah’ın tüm esması insan ve kainat formunda açığa çıktı. böylece Allah’ın potansiyelde kalan tüm isim ve sıfatları yani özellikleri açığa çıkmış oldu.
yani yaratılış ile Allah’ın tüm kemali, güzellikleri, cömertliği, adaleti, sevgisi, merhameti, şefkati artık görünür, bilinir duruma geçti. kainat ve insan yaratılmış olmasaydı tüm bu özellikler bâtında, potansiyelde kalacaktı.
ancak burada bir nokta daha var. takdir ve değerlendirme göreceli bir iştir. güzelliği veya güzelliğin derecesini belirtirken zımnen zıt kavramları da belirtmiş oluyoruz. güzel derken çirkini; güzelliğin derecesini söylerken, çirkinliğin derecesini de aynı anda belirtmiş oluyoruz.
işte burada zıtların gerekliliği ortaya çıkıyor.
kötülüklerin varlık hikmetini bu noktada anlamış oluyoruz. biz hiçbir zaman Allah’a ait mutlak adaletin ne olduğunu tam anlayamayız; ancak muğlak, belirsiz bir fikrimiz olabilir. ona dahi günlük hayattan bildiğimiz ve şahit olduğumuz adalet kavramından kıyas yoluyla ulaşıyoruz.
ne demek istiyorum?
adalet denilen kavramın anlaşılması için, adaletsizliğin hatta zulmün yeryüzünde mevcut olması gerekir. böylece adaletin tüm dereceleri ortaya çıkar. güzellik, sevgi, şefkat vs…diğer tüm özellikleri buna kıyas edebilirsiniz.
işte kötülükler ve şerler bu yüzden varlar. aksi takdirde adalet, güzellik anlaşılmazdı. dolayısıyla Allah’ın adalet özelliği bilinmez olurdu. (diğer özellikleri siz kıyas edin)
şimdi en baştaki konumuza dönelim: kadın niçin güzelliklerini göstermek ister? çünkü yaratıcısının cemal yönünün yansımasıdır kadın ve yaratıcısı ile aynı eğilime sahiptir.
güzelliğinin görülmesini ve takdir edilmesini istiyor.
ancak buradaki ince nokta kırmızı çizgilerdir. kainattaki her ilahi esma varlığı limitsizce istila etmek isterken, onun karşıtı olan esma “dur” der. çatışmayı önlemek için araya “hakem” ve “adl” esmaları çıkar ve her birine bir alan çizer ve herkes sınırlarını bilsin der.
mesela “hâdi-doğru yola eriştiren” esması, tüm mahlukatı istila edip herkesi doğru yola iletmek ister. karşısına “mudill-yoldan çıkaran, saptıran” esması çıkıp “hoop, dur bakalım, benim hakkımı gasp edemezsin, yoldan çıkarılması gereken mahlukat var, çünkü onlar bunu hak ediyorlar” der ve bir denge oluşur.
kadın için de aynı sınırların olması gerekir, ondaki ilahi özellik güzelliklerin sergilenmesini gerektirirken, başka özellikler “dur” der. ona bir had, limit, sınır çizer. “ey kadın güzelliğini evde kocana göster; ama dışarda gizle” der.
peki o kadın sınırlara uymazsa ne olur?
haddini aşmış olur ve haddini aşan her şey zıttına inkılap eder; yani ondaki güzellik artık çirkinliğe dönüşür ve çirkin olayların vuku bulmasına neden olur.
Dikkat çekme çabasıdır. Bunu normal bulan erkekte o giyen kızların dikkatini çekmek ve onları yatağa atmak için normal bulur. Bu tarz giyinen kızları savunanların karısı kızı ne bileyim kız kardeşi giyse aynı savunmayı yaparlar mı? Hiç sanmıyorum. Haa yapıyorsa eğer çok geniş bir insanmış denir.
Amac belli degil mi elbetteki ilgi cekmek erkekler tarafindan begenilme arzusu.
Yok hava sicakdi yok boyle rahat ediyorum bunlari gecin elbette bunlar da etkilidir etkili degildir demiyorum ama bunlar tali unsurlar.
Asil unsur begenilme arzusu.
Eşine kardeşine gönül rahatlığıyla giydiren insan giydirsin beni alakadar etmez. Lakin benim için doğru değil. Kıskanır insan bi kere hem onu giyen de rahat edemez ki tüm erkekler bakar, normal olarak bakar çünkü gay olmayan herhangi bir erkeği cezbeder. Aman giyen giysin banane benim daha büyük sorunlarim var hehe.
he seks yapacak erkek arıyorum. onu arasam böyle şort giymeden bulamıyorum çünkü.
he bizle evlenilmez. evlenmek için kıyafet seçimime göre nikahı basacak gavat bir koca adayı arıyorum ben de.
kendine güvenen ve ne yapmak istediğini bilen insan için yapılacak yorumlar sınırlıdır. poposunu beğeneni ya da kendisini sırf kıyafetinden eleştirecek zeka örneklerini fark edebilir ve kapı dışarı edebilir. illa bir şeylere namus kondurmak geliyorsa içinizden kendi düşüncelerinize kondurun ve insanları özgür bırakın.
Tüm bunların evrimsel çok mantıklı bir açıklaması var ama çözemedim hâlâ. Geriye gitmek lazım, o kadar geriye ki yazılı sözlü hiç bir kanıt yok. Sadece hislere güvenmek lazım. Bunun bedeli hisler dışındaki her şeyden vazgeçmek. Peki değer mi? Bence değer.