polonya edebiyatı

entry1 galeri0
    1.
  1. doğu avrupa'nın güçlü edebiyatlarından birisi. leopold staff, Stanislaw Grochowiak, joseph conrad, jerzy grotowski, Stanislaw Baranczak, wislawa szymborska, jerzy kosinski, maria pawlikowska, Adam Mickiewicz, olga tokarczuk gibi nice ünlü isimler çıkarmıştır. savaş sonrası dönemi önemli bir güç kazanmıştır.

    nike ödülü; polonyalı yazarlara, şairlere verilir. prestijli bir ödüldür. üniversitelerde okutulan bölümü, leh dili ve edebiyatı'dır.

    --spoiler--
    Ortaçağ ve XVI. yy. polonya Edebiyatını XII. yy.dan XV. yy.a kadar özellikle Gallus Anonymus, Kadlubek (1160-1223) ve J. Dlugosz'un (1415-1480) latin kronikleri temsil eder; bununla beraber XII. yy.dan itiba­ren halk diliyle yazılmış bazı değerli dinî şiirlerle karşılaşıyoruz. En eski polonya şii­ri Bogurodzica (Meryem) adlı dinî şarkı (XII. yy.) ve en eski nesir Kazanla Swietokrzyskie (Kutsal Haç Masalları) [XIV. yy. başı] adlı vaaz derlemesidir. Hümanizm, re­form ve rönesans ile fikrî faaliyet canlandı. 1364'te Büyük Kazimierz tarafından kurulan, Sonra 1400'de kraliçe Hedwige'in bağışları sayesinde yeniden teşkilâtlandırılan Krakow üniversitesi, iki yüzyıl boyunca Avrupa'nın ünlü bir bilim merkezi olarak kaldı.

    Kopernik bu üniversitede okudu. Konstanz ve Basel konsillerinden gelen polonyalı hu­kukçular ve kilise hukukçuları, polonya'nın italyan üniversitelerine yolladığı öğrenciler, piskoposlarla aydın soyluların himaye et­tiği italyan veya alman asıllı bilginler, eski­çağ bilimini yaydılar, önce bir latin hüma­nist şair nesli ortaya çıktı: Sanoklu Grzegorz (1406'ya doğr.-1477), Jan Ostrorog (1436-1501), Andrzej Krzycki (1482-1537), J. Dantyszek (1485-1548) ve K. Janicki (1516-1543). Ama, tarihçi ve yayımcıların uzun süre kullandığı Latince, Protestanlı­ğın yayılmasıyle edebiyattaki üstünlüğünü kaybetti: Protestanlık elli yıl içinde yöne­tici sınıf arasında yayıldı, öte yandan, soy­lu demokrasisinin siyasî hayatında halk dili kendini kabul ettiriyordu. Doğu eyaletleri halkı latin geleneklerine yabancıydı.

    1513'te, ilk lehçe (veya polca) kitap yayım­landı: Lublinli Biernat'nın Raj Duszy (Ruh­lar Cenneti). 1543'te Mikolaj Rej (1505 -1569) millî bir edebiyatın temelini attı. Ta­biat güzelliklerine tutkun bir taşra soylusu, ateşli calvinci, mizaçça kavgacı ve alaycı olan Mikolaj, dinî, öğretici ve ahlâkî konu­larda birçok manzum ve mensur yazı yazdı. Eserlerinde Ortaçağ etkisi ağır basmakla beraber Rönesans'ın etkisi de kendini gös­termektedir. Mikolaj Rej'den az sonra, Jan Kochanowski (1530-1584), lirik ve içli şiir­lerinde estetik güzellikle Hıristiyanlığı bağ­daştırdı. Bu dönemde bolluk içinde ve güç­lü olan Polonya, tehlikeli komşularına da söz geçirerek «altınçağ»ını yaşamaktaydı. 1614'te Szymon Szymonowic (1558-1629), idillerinde helenizmin bütün güzelliklerinden yararlandığı günlerde, altın çağ henüz sona ermemişti. Nesir, Lukasz Gornicki (1527-1603) ile vaiz P. Skarga'nın (1536-1612) di­linde mükemmelliğe ulaştı. Tarih ve coğraf­ya alanındaki bilgiler yayılmağa başladı. Marcin Bielski (1495-1575), dünyadaki yeni buluşlara da yer veren bir dünya tarihi de­nemesine girişti; S. Klonowic (1545-1602) burjuva ve halk sınıfının törelerini dile ge­tirdi. Doktrin tartışmaları sayesinde, düşün­ce hayatı olgunlaştı. Batı mutlakıyetçiliği ve Moskova despotluğu ilkelerinin Polonya'da ağır basmak üzere olduğu bir sırada, hu­kukçu ve ilâhiyatçılar (Modrzewski-Frycz [1503-1572], S. Orzechowski [1513-1566] si­yasî hürriyeti ve milletlerarasında barışı öv­mekteydiler.

    XVII. ve XVIII. yy. XVII. yy .da Polon­ya devleti, «birçok el tarafından sarsılan ve birçok darbe yiyen bu ağaç», çökmeğe başladı. Ama art arda gelen istilâlar sıra­sında kahramanlık duygusu kamçılandı. Bü­yük atamanların savaşçı Polonya'sı bir ef­sane havası içinde yaşamağa başladı. 1618'de P. Kochanowski (1566-1620), Tasso'nun Gerusalemme Liberatta (Kurtarılmış Kudüs) eşsiz bir tercümesini polonya şairle­rine model olarak sundu. Türklerle yapılan savaşlar, doğu dünyasını ve medeniyetini Polonyalılara tanıttı. Mitoloji motifleri bu dekorla kaynaşarak bazen çekici, bazen tu­haf bir süsleme halini aldı. Bu barok Sa­nat, düzensiz bir şekilde alabildiğine geliş­ti. Hiç bir edebiyat okulunun kurulmasına yol açmadı ve büyük sayıda yazarı bilinme­yen metinlerin (özellikle gezgin sanatçıların yazdığı komediler) ortaya çıkmasına imkân verdi. Bundan sonra italyan edebiyatı, po­lonya edebiyatını fransız edebiyatına oranla daha fazla etkilemeğe başladı. Bununla bir­likte iki fransız kraliçe elli yıl boyunca Polonya tahtını paylaştı.

    Gonzagalı Luisa -Maria'nın yalnız bir tek saray şairi vardı: Andrzej Morsztyn (1613-1693). Maria-Kazimierza'nın kocası J. Sobieski (1624-1696), Astree'ye duyduğu hayranlık dolayısıyle sa­rayına «francuski (fransız) havası» verdi. (Jan Sobieski, aynı zamanda ülkesinin mek­tup tarzını kullanan en büyük yazarlarından biridir.) Mistik hayal ürünü olan birçok messias dışında, barok eserler, gerçekçilik ve mahallî renkleriyle ağır basar. Polon­ya romantizmi bunları benimseyecektir. Gü­nümüzde, J. C. Pasek'in (1636'ya doğr.-1701) Pamietnik'si (Hatıralar) çok okunmakta­dır. Coşkun, ama saf ve kahraman ruhlu bir şair olan W. Potocki, epik ve dinî şiir alanında ön safta yer alır. Wespazjan Kochowski de (1633'doğr. - 1700) dinî eserler verir.

    S. Twardowski'nin (1600'e doğr.-1661) usta tasvirleri, Zimorowic kardeşlerin (Jozef [1597-1677] ve Szymon'un [1608-1629]) bükolik yumuşaklığı, L. Opalinski'nin (1612-1662) sert yergileri bugün hâlâ okunur. Bu arada cizvit Maciej Kazimierz Sarbievski'nin (1595-1640) eserini de saymak gerekir. Sakson kralı devrindeki düşünce durgunlu­ğunu, XVIII. yy .m ikinci yarısında tarihin en güzel rönesanslarından biri takip etti. Jean Fabre, «yirmi yıllık kültür, Polonya'ya, yüzyıllık bilgiççe çabaların Almanya'ya ver­diğinden çok daha fazla eser kazandırdı» der. Bu mucize, devlet idaresinde o kadar ba­şarılı olamayan bir hükümdarın zekâsı ve diplomasisi sayesinde gerçekleşti: Stanislaw August Poniatowski (1732-1798) eğitimini yeniden teşkilâtlandırmakla başladı ve bu alanda ilk reformu yapan pedagog S. Konarski'nin eserini tamamladı; 1773'te, bir eğitim komisyonu, Avrupa'da ilk defa olarak bir millî eğitim bakanlığı projesi hazırladı. Ansiklopedi ile fizyokratların nazariyeleri, Condillac'ın felsefesi ve yüzyılın bütün bil­gileri, polonya düşünce dünyasının verimini arttırdı, insancı düşüncelere tutkun olmakla beraber, millî kalkınmaya büyük önem veren akılcı bir neslin ortaya çıkmasına yol açtı. Bu neslin edebiyatı her şeyden önce öğretici ve millî bir edebiyattır. Bu zihni­yet, yalnız siyasî yazarlarda (H. Kollataj [1750-1812], S. Staszic [1755-1826], J. U. Niemcewicz [1757-1841]) değil, bütün öteki ya­zar ve şairlerde açıkça görülür. Başta, ese­rinin niteliği, kapsamı ve değeriyle ismi yüz­yıllar boyunca unutulmayan Warmie pisko­posu ve çağdaş edebiyatm prensi I. Krasicki (1735-1801) gelir. Onun yanında A. Naruszevvicz (1738-1796), S. Trembecki (1739-1812), Tomasz Kajetan Wegierski (1755-1787) gibi isimler yer alır. XVIII. yy.ın sonlarında, F. Karpinski (1741-1825) ve F.D. Kniaznin’in (1750-1807) temsil ettikleri duygusalcılığın etkisi kendini göstermeğe başladı. Stanislaw devrinin en iyi eserleri (masal, yergi, manzum mektup), klasik bir mükem­melliğe varmıştır. Körü körüne taklide kaçmaksızın, fransız edebiyatının iki yüzyılını örnek alan bu edebiyat, inceliği, sevimliliği, alaycılığıyle dikkati çeker. Fransız eserle­ri örnek alınarak (F. Bohommolec [1720 -1784], F. Zablocki [1754-1821]) yazılan tö­re komedileri yanı sıra, vatan temalarını işleyen tiyatro eserlerinin (J. U. Niemcewicz, W. Boguslawski’nin [1754-1821] eser­leri) oynadığı önemli rolü de unutmamak gerekir.

    XIX. ve XX. yy. 1795-1822 Arasında, sı­ra ile Pulawy'deki Czartoryskilerin prens­lik saraymca tutulan ağlamaklı bir önromantizm, yankılar yapan bir mücadeleden sonra yerini romantizme bırakan sahte bir varşova klasisizmi (K. Kozmian [1771-1856] ve A. Felinski [1771-1820]) hüküm sürdü. Polonya şiiri bu devirde en üstün seviye­sine ulaştı. Ama, artık yalnız anılar ve umutlarla yaşama zorunda olan bu boyunduruk altındaki ülkede birbirini takip eden ta­rihî olaylar romantik akıma olağanüstü bir nitelik kazandırdı. Coşkun bireycilik, Polon­yaca yurtseverlik ateşine ve fedakârlık tut­kusuna dönüştü. Mutlu bir çağın geleceğine olan inanç, Polonya'yı dünyada kahraman­lığın örneğini sunan bir millet haline ge­tirdi. Şairler, tutsak millete manevî ön­derlik ve kılavuzluk yaptılar. A. Mickiewicz (1798-1855) bu konuda akla gelen en büyük isim, ülkesi için efsanenin, de öte­sinde bir semboldür. Modern çağın tek des­tanı olan Pan Tadeusz, onun ününü bütün Avrupa'ya yaydı. Yetenekleri ve inancı ile, 1848 Jiberal Fransa'sını, Risorgimento ital­ya'sını, islav milletlerini ve doğu ülkelerini etkiledi. A. Mickiewicz'in yanı sıra, ancak öldükten sonra üne kavuşan J. Slowacki (1809-1849), büyüleyici hayalgücü, büyük ustalığı, şiirleri ve dramlarıyle polonya dü­şünce hazinesine paha biçilmez eserler kat­tı. Z. Krasinski'ye (1812-1859), gelince onun düşünürlük yönü sanatçı ve şair yönünden üstündür.

    Romantizmin öbür üç temsilcisi olan Malczewski (1793-1826), S. Goszczynski (1801-1876) ve J. B. Zaleski (1802-1886) ukrayna tarihî ve manzaralarından ilham al­dılar. Sembolizmin öncüsü C. Norvvid (1821-1883) ilk şiirlerini 1840'ta yayımladı. Bu dönemin başlıca eserleri göç sırasında ya­zıldı. Aynı döneme doğru Polonya'da A. Fredro (1793-1876) komediyi avrupaî bir se­viyeye çıkardı; J.i. Kraszevvski de (1812-1887) roman türünü geliştirdi. Bu büyük ismlerin yanı sıra, romantizmin en iyi tem­silcileri arasında şu şairler sayılabilir: Wincenty Pol (1802-1872), Teofil Lenartowicz (1822-1893) ve Wladyslaw Syrokomla (1823-1862). 1863'ten ve başarısızlığa uğrayan ikin­ci ayaklanmadan sonra «pozitivizm» adı ve­rilen yeni bir çağ açıldı. Yayımcıların ve sosyoloji bilginlerinin (özellikle A. Swietochovvski [1849-1938]) desteğiyle romantiz­min ülke siyasetine yapmış olduğu etkiye karşı bir tepki başladı. Gerçekçi eğilimler ve toplumsal değişiklikler birçok romancı­nın yetişmesine yol açtı. Bunların en ünlüsü tarih (Ogniem i Mieczem [Meçle ve Ateşle], Krzyzrary [Toton Şövalyeleri], Quo Vadis) ve töre romanları (Bez Dogmatu [Dogmasız], Rodzina Polanieckich [Polaniecki Ai­lesi]) yazan H. Sienkievvicz'tir (1846-1916) [1905 Nobel edebiyat ödülü]. Ayrıca Eliza Orzeszkovva (1841-1910) ile halka (Bebek) ve Faraon (Firavun) adlı eserlerin yazarı Boleslaw Prus (1847-1912) çok ünlüdür. XIX. yy. sonunda gerçekçi nesir fransız natüralizminin ve özellikle Zola'nın etkisin­de kaldı (Adolf Dygasinski [1839-1902 ve tiyatro eserleriyle de ün kazanan Gabriela Zapolska [1860-1921]). A. Asnyk (1838-1897), Maria Konopnicka (1840-1910) lirik şiirin temsilcileridir.

    1890'dan 1910'a kadar, S. Przybyszewski (1868-1927), J. Kasprowicz (1860-1926) ve Miriam (1861-1944), K. Tetmajer (1865-1940), L. Staff (1878-1957) tarafından başlatılan es­tetik «Genç Polonya» hareketi ince bir sana­tın doğmasına yol açtı. Patetik gücü eşsiz S. Zeromski (1864-1925), Nobel ödülünü alarak ününü dünyaya yayan W.S. Reymont ve Wladyslaw Orkan (1875-1930), biçim anlayışlarındaki modemizmle bu akıma girer­ler. Ama işledikleri temalar, zamanlarının sorunlarına bağlı kalmıştır, öte yandan bü­yük dramaturg S. Wyspianski (1869-1907) milliyetçilik meseleleri üstünde büyük bir titizlikle durdu. iki savaş arasında şiir, L. Staff (1878-1957), B. Lesmian (1879-1937) ve Skamander dergisi çevresinde toplanan genç şairler grubu tarafından temsil edil­mekte idi: J. Tuwim (1894-1953), K. Wierzynski (doğ. 1894), A. Slonimski (doğ. 1895), J. Lechon (1899-1956). öncü şiirin temsilci­leri: J. Przybos (doğ. 1901), J.Czechowicz (1903-1939) ve A. Wazyk'dir (doğ. 1905). W. Broniewski (1897-1962), devrimci Marksçılığın şairidir ve ancak 1945′ten sonra ünü gitgide artmıştır. Romancılardan F. Sieros-zewski (1858-1945), J. Weyssenhoff (1860-1932), A. Strug (1871-1937), W. Berent (1873-1941), J. Kaden-Bandrowski (1885-1944), Zofia Nalkowska (1885-1954), Maria Dabrowska (doğ. 1889), J. iwaszkiewicz (doğ. 1894); denemeci J. Parandowski (doğ. 1895); tenkit­çilerden T. Boy-Zelenski (1874-1941) ve K. irzykowski (1873-1944); dramaturglardan K. H. Rostworowski (1877-1938) ve J. Szaniawski (doğ. 1887) o sıralarda ünlerinin zirvesindeydi. S.i. Witkiewicz (1885-1939), B. Schulz (1892-1942), W. Gombrowicz (doğ. 1905) öncü yazarların en ilgi çekenleridir. ikinci Dünya savaşından sonra, polonya edebiyatının gelişiminde üç ayrı evreye rast­lanır. Birinci evre 1945-1956 yıllarını kap­sar.

    Bu dönemde, isteyerek benimsenen ve­ya zorla kabul ettirilen bir gerçekçilik, ba­zen kabaya kaçan öğreticilik ağır basmak­ta ve genellikle sosyalizmin kuruluşu mese­lesiyle ilgili günlük olaylardan alman te­malar işlenmektedir. ikinci evre, Stalin dö­neminin düşüncelerine sınırlı da olsa, baş­kaldırma dönemidir. Yazarlar, bireyle top­lum, hayatın amaçîarıyle sanatın gerekleri arasındaki çelişmeyi ortaya koymakta, edebiyata yüklenen öğretici görevleri alaya almakta ve sanatta yeni ifadeler getirmeğe çalışılmaktadır. 1960 veya 1961 yıllarında başlayan üçüncü evre, ilk iki evrede görü­len eğilimlerin uzlaşma dönemidir. Açıkça itiraf edilmemesine rağmen bu evrede ede­biyat bir ölçüde, eğitme, ahlâkî düşünce ve değerleri yayma aracı oldu. Bu üç evreden hiç birinde, sembol haline gelen bir yazara rastlanmaz. Roman türü, özellikle Z. Kossak-Szczucka (doğ. 1890), T. Breza (doğ. 1905), J. Stryjkowski (doğ. 1905), T. Parnicki (doğ. 1908), J. Andrzejemski (doğ. 1909), J. Putrament (doğ. 1910), A. Malewska (doğ. 1911), A. Rudnicki (doğ. 1912), S. Dygat (doğ. 1914), K. Brandys (doğ. 1916), W. Mach (1917-1966) tarafından işlendi. Bu­nunla birlikte, Z. Nowakowski (1891-1963), J. Wittlin (doğ. 1896), C. Straszewicz (1904-1963), W. Gombrowicz (doğ. 1905), G. Herling-Grudzinski (doğ. 1919), M. Hlasko (doğ. 1923) gibi, yabancı ülkelerde yaşayan romancıların eserleri, Polonya'da ki çalkan­tıların dışında kaldı.

    Bir ölçüde romanın evrimine benzeyen bir evrim geçiren şiirde üç ayrı akım görülür. T. Rozevvicz (doğ. 1921), A. Miedzyrzecki (doğ. 1922), Z. Herbert (doğ. 1924) ve W. Woroszylski'nin (doğ. 1927) temsil ettiği birinci ve en başarılı akım, şairanelikten arınmış şiiri, kesinliği, süssüz ve yapmacık­sız eserleri benimseyen şairleri biraraya ge­tirdi.

    Daha savaş öncesinde isimlerini duyuran K. illakowicz (doğ. 1892), K. Wierzynski (doğ. 1894), A. Slonimski (doğ. 1895), A. Stern (doğ. 1899) K.î. Galczynski (1905-1953), C. Milosz (doğ. 1911) gibi şairleri kapsayan ikinci grup, genellikle «yeni-klasik» grup diye anılır, öncü adı verilen üçüncü grup ise, T. Peiper (doğ. 1891), J. Kürek (doğ. 1904), P. Piechal (doğ. 1905) ile eski fütürizmi andırır. Eserlerinde zarif bir anlatım çabası ve derin bir metafizik bunalım görülen M. Jastrun, edebiyatta ayrı bîr yer tutar. Dram yazarları arasında, L. Kruczkowski (1900-1962), T. Zawieyski (doğ. 1902), özellikle de, yergili ve parodili piyesleri birçok ülkede büyük başarı kazanan S. Mrozek (doğ. 1929) anılmağa değer.
    --spoiler--

    *
    5 ...
© 2025 uludağ sözlük