'haluk bilginer'i aynı sürede bir bankta otururken çekip adına "film" deseniz yine aynı şey çıkardı ortaya' dedirtecek kadar sıradan, vasat, tarafımdan tavsiye edilmeyen bir film.
Senaryo oyunculuk ve değişik anlatım tarzıyla güzel bir film. final sahnesinin biraz havada kalması tartışılabilir . Kaldığı yereden bir devam filmi çekilse daha güzel olabilir.
off derim çok iyi bir filmdi. öncelikle yönetmene alkış, ben Türkiye'de böyle çekim yapılabileceğini hiç ummuyordum. haluk bilginer de müthiş oynamış. müzikler ve hareketler her şeyin ahengi çok iyi ayarlanmış. uzun lafın kısası kimse kaçırmasın bu çok çok iyi filmi.
çekim olarak david lynch, konu olarak tarantinoyu anımsatan,filmi öneren murat menteş in dublörün dilemması gibi ironik, yaşasın artık bizim de kara filmimiz oldu dedirten film.dialoglar özgün,espirileri kasmıyor.filmdeki anlaşılmayan, nerden geldiği belli olmayan yerler kara filmin özelliklerindendir.
müzikler tam oturmuş.
piknikteki müzikal, sahildeki burunda sigara söndürme sahnesi vs. vs. bunları artık bizim filmlerimizde de görmek istiyoruz.
ömründe bağımsız film seyretmemiş,kara filmden haberi olmayan, geneçeterekecelele dalgasına kapılıp bir pazartesi/perşembe öğleden sonrası, polisiye filmi seyreceğini zannedip giden gençliğe yaranamayacaktır.
haluk bilginer'in aşmış oyunculuğu için bile izlenmesi gereken film. Bok atılacak çok yeri var ama koşa koşa gidilen bir hollywood filmi kadar güzel. Güldüren, insanın kanını donduran* sahneleri izlenmeye değer kılıyor filmi...
baş rollerini haluk bilginer ve özgü namal'ın paylaştığı, giriş müziğini cezanın seslendirdiği bir türk filmi..ayrıca filmin müzikleri filmden daha çok ilgi çekmiştir ..
filmin sonunda öyle bir sahne var ki bir an kadir inanır geldi gözümün önüne.
--spoiler--
-seni seviyorum de*
+seni seviyorum*
-yalan söylüyorsun
--spoiler--
sürrealist ve film noir. şu iki özelliği bile filmi izlemeniz anlamına geliyor. farklı bir film. her şey seyircinin gözüne sokulmuyor. dikkatli izleyici ve düşünme gerektiriyor.
başındaki dövüş sahnesiyle birlikte verdiğim dokuzytl'nin içime evlat acısı gibi çöktüğü filmdir.
--spoiler--
polis memurunun yetiştirdiği her çocukta, hatta torunlarında bile hafif psikopatlıkların görülmesi; ingilterde yaşayan en küçük çocuğun nispeten normal olmasıyla kendisini bir nevi kurtarmış olduğunu düşündürdü bana.
--spoiler--
--spoiler--
ilk ölen kızın intahar sahnesi,en büyük oğlun onca rahatsız ve şiddet yanlısı tutumuna rağmen çocuk polisi olması, özgü namal'la haluk bilginer'in karşılıklı kusuştukları sahne, torununun "denize attığımız adam da mı annesinin yanına gitti dede?" sorusuna "o anasının şeyine gitti..." esprisi gibi ince düşünülmüş güzel ayrıntılar barındırmasına rağmen filmde ilk sahne, son sahne ** , küçük oğlun öldürülüşünün üst üste * gösterilerek etkisinin yitirilmesine sebep olunmuş sahne, polis merkezinde başkomiserin peşinde kuyruk gibi altı dedetifin dolaşması gibi komik, anlaşılamamış sahneler de bir hayli fazlaydı.
--spoiler--
kısacası çok güldük, çok sıkıldık, keşke haluk bilginer oynamasaydı bu filmde dedik... beşytl'ye de sinemalar biliyorsanız gidin, ya da evde dvd keyfi yapın, ya da izlemeseniz de bir şey kaybetmezsiniz...
başrollerinde haluk bilginer ve özgü namal olan,16 şubatta gösterime girmiş,konusu bir polisin bir suçluyu öldürmesi sonucu bütün ailesini kaybetmesi olan,şiddete meyyalim vallahi dertten sloganına sahip film.
sadece piknik sahnesi için bile izlenmeye değer. türk sinemasında yeni bir çığır açacak denenmemiş bu tür için yönetmenin cesaretini tebrik etmek lazım.yok gerçeküstü bir uslupla anlatılmış,yok olaylar birbirinden kopukmuş,saçmaymış falan laf bunlar.polisiye bir film izlemek için gidipte hayalkırıklığna uğrayarak dönenlere lafım yok,ama birazda öze bakmak lazım.film bitimi duygu salatası olarak çıkıyorsunuz dışarı ve film gayet buruk bir tad bıraksa da sahneleri anımsadıkça oturuyor kafanızda.
Kesinlikle Gitmeyin filme... Yeni gittim ve böyle acayip bi film görmedim bu ne kardeşim yaa.
--spoiler--
Kardeşim bir filmde bir şey 5 dk devam etmezmi yaa. herşey anlık değişiyo ve birbirine uyumsuz kareler peşi sıra izleyiciniz gözüne sokuluyo... oynuculukları beğendim ama senaryo ve kurgu iğrenç. çok gereksiz sahneler var. Büyük oğlunun küfürleri saydırdığı yerler. katilin yüzünü gördükten sonra kızın telefon açmasıyla aniden değişen karakter.
yani o kadar uyuz oldum ki. tamam filmde bi bütünlük yok ama seyirci çok sıkılmıyo. bazen gülüp bazen hüzünlendirir.
neyse yaa gerçekten çok sinirlendim böyle salak bi senaryo ve kurgu görmedim.
--spoiler--
Ama bir bütün olarak değerlendir lütfen derseniz. Sinemada izlemeye değmez hatta hiç değmez, DVD almaya değmez, alırsın VCD kiralayan yerlerden izlersin sonra izlediklerinle beraber aynı soruyu sorarsın. "Bu ne şimdi yaa ? Bitti mi ?" diye sorarsınız. Ha buradan ne anlaşılıyor filmin sonu yok... (bkz: Nası yaa!!)
Film nasıl biliyormusunuz: benim yuakrıdaki entry imden bişey anlayan varsa filmi anlar ve sever anlamaz ise kesinlikle sevmez. (bkz: bak şimdi oldu)
--spoiler--
sonu tam oturmayan bir filmdir. Etkileyici, bir polisin çaresizliği güzel anlatılmış. masada kusma sahnesi güzel oynanılan bir çalışmayla çıkartılmış. yalnız sonunda kız gitmeden silahı çekseydi ve kendini vursaydı daha güzel olurdu.
hadi kendini vurmadı bari dinamitleri patlatsaydı mafyanın içinde, bir işe yarasaydı. yalnız 50 yaşında bi başrol oyuncusu van damme gibi haraketleri biraz saçma olmuştu.
ilk kızının camdan aşağı düştüğü sahnede, torunun durumu baya üzücü olan sahneydi.
--spoiler--
son dönem izlediğim en güzel türk filmlerinden biri. alışıldık değil, değişik olmuş, sırf değişik oldu diye övecek değilim, kendi açımdan keyif aldığımı, kahkalarla güldüğüm onlarca yer olduğunu, üzüldüğüm, heyacanlandığım, şaşırdığım bir o kadar da yer olduğunu söylemeliyim, müziklerini de beğendim, oldukça anlamlı, filme cuk oturmuş. gelelim hikayenin beni oku dediği noktalara
--spoiler--
kabenin imamının okuduğu ve filmin o intihar sahnesine cuk diye oturan ayetler oldukça etkileyiciydi, caminin hemen yanında intihar etmeye kalkışan polis memurunun kaldığı çıkmaz vurgulandı. bu güzel dini mesaj dolayısıyla ayrıca memnun oldum.
--spoiler--
--spoiler--
silah temiz mi diye sorduğu sahnede arkada arapça allah yazıyordu, daha sonraki sahnelerle birlikte düşünüldüğünde ince bir noktaydı.
--spoiler--
--spoiler--
pikniğe gittikleri minibüsün yanında yazan yazıya zoom yaptı kamera, daha doğrusu direk o yazıyı gösterdi, dünya tuhaf yazıyordu iki satırda, sonra minibüsün kapısı geri doğru açıldı ve iye yazısı okundu kapıda, esprili ve güzel bir ayrıntı.
--spoiler--
--spoiler--
başkomisere limonata ister misin diye sorduğu sahnede 3 ayrı hikaye anlatıldı, hangisi gerçek bilinmiyor, üçü de aslında sormak isteyip soramadıklarını anlatıyordu bence, kafasında kurduğu ama söyleyemediği şeyleri.
--spoiler--
özgü namal da oldukça başarılı oynadı bana göre, kurtlar vadisi'nden sonra başarılı bir çıkış yaptığını düşünüyorum, sürekli ekrana geliyor, yüzünün eskiyebileceğini düşünüyorum, her hafta bir sinema filminde aynı zamanda bebeğim isimli dizide de oynuyor, çok hızlı, tehlikeli bence.
--spoiler--
özgü namal'ın son sahnede korku ile seni seviyorum demesi bence yalan değil gerçekti, sevdiği tüm insanların ölmüş olması sonucu sevgiye olan inancını yitirdi, filmin bitişinde e çüş yani dedim kendi kendime ama sonra düşününce aslında film bitmişti, sonrası önemli değildi çünkü, anlatılacak hikaye bitmişti.
--spoiler--
bence görülmesi gereken bir türk filmi, komik, korkunç, etkileyici, sıradışı, farklı bir tad bırakıyor, konuşacak şeyler bırakıyor geride, haluk bilginer gibi isimleri görmek güzel, robert de niro'nun tek yüz ifadesi ile çektiği filmleri hayranlıkla izledikten sonra haluk bilginer'e burun kıvırmak bana biraz haksızca geliyor, gereksiz bir polemik yaratmak değil amacım ama hollywood oyuncularını biraz fazla abartıyor ve türk oyuncuları biraz fazla küçümsüyoruz bence.
uğur yücel, erkan can, haluk bilgiler, türk sinemasının geleceği güzel bence. holivud özentisine kapılmadan kendimizi anlattığımız sürece çok daha güzel işler çıkacaktır.
fragmanıyla insanı mest eden. tüyleri diken diken eden bir film gibi görünmektedir. özellikle diyaloglar insanın canından can alacak şekildedir. haluk bilginer türkiye'nin en iyi aktörlerinden biri olduğunu bu filmle bir kez daha kanıtlayacaktır.