Onur Ünlü'nün başarılı sayılabilecek filmlerinden biridir. ben önce güneş'in oğlu'nu ardından polis filmini aynı gecede izlemiş bulundum. art arda izlendiğinde çok büyük bir benzerlik göze çarpıyor. filmlerin sonu...
bu durum oldukça ilgimi çekti. ayrıca bu kadar gerçekçi bir filmin içinde hint filmlerindeki gibi piknikte yapılan dansın konulması farklılık olarak düşünülmemeli, tamamen bir tutarsızlık olarak nitelendirilmelidir. filmden çıkarılan sahnelerden biri olan 'ayı sahnesi' çıkarılmasa filme daha hoş bir tad katabilirdi. filmin başındaki kızın intiharının flu bırakılması izleyicide film adına merak uyandırmak açısından doğru bir tercih. ancak seneryonun sonlarına doğru nasıl bir telkinle intihara teşvik edildiği özellikle izmitlioğulları velihatları tarafından belirtilse hem kopukluk ortadan kalkar hem de filme daha trajik bir hava katardı. öte yandan ailesinin hemen hemen hepsini kaybettiği kaza süsü verilmiş cinayeti düşünelim. onların yolda olduğunu izmitlioğulları nasıl öğrenmiştir? acaba telefonlar dinleniyor olamaz mı ve o kadar tecrübeli bir polis bunu nasıl akıl edemez? bunlar seneryonun yüzleşmesi gereken başlıca sorular. ayrıca kazak satranççı kazak değil doğu türkistanlı'ydı. bu da gözden kaçan ayrıntılardan biriydi.
edit yapmazsam çatlarım . alış veriş merkezi katliamındaki alış veriş merezi alış veriş merkezi değil kartal bülent ecevit kültür merkzi'dir.
haluk bilginer ve özgü namalın başrollerinde oynadığı sonuna kadar büyük zevkle ve heyecanla izlediğim film. fakat son sahnesi olmamış en kötü ihtimalle gidecekti mafya babasının yanına patlatacaktı bombayı senaryo sağ biz selamet.
türk halkının, maalesef polislere güveni yoktur. arabayla gideriz polis durdurur, ruhsat der, bakar içi boş diye geri verir doldur öle ver der. işiniz karakola düşmesin zaten, hırsız girmiştir evinize, gidersiniz karakola, bizimde çayımız şekerimiz bitti yada bağış yapsanızda arkadaşın düğünü var gibilerinden istekler çıkar karşınıza. adamın evine hırsız girmiş karakola gidiyor, adam bir kere daha soyuluyor.
bu akşam tv'de yayınlanmış olan, son sahnesine kadar "ne harika film" hayranlığını uyandırtıp, son, en son sahnede "ulan bu kadar zamanımı bu filme mi harcadım" dedirten film.
türküm lan ben, iyiler kazancak kötüler geberip gidecek, sonunu bilmediğim film izlersem iki olsun.
''Toplumun rızasını sağlayamayan, korku unsuru olup korku yayan, katılımı ve denetimi reddeden, toplumu huzursuz ve tedirgin kılan güvenlik önlemlerini uygulayan bir güvenlik teşkilatı toplumun huzur ve güvenini sağlayamayacağı gibi, toplumsal dayanışma ve barış içinde yaşamayı engeller ve hatta şiddetin üreyip, genişlemesine neden olur.'' http://www.taraf.com.tr/haber/24148.htm
yukarıdaki entryde verdiğim karikatür sergisi, üstelik hiçbir slogan yokken, tek söz "akp'nin son 7 yıldaki icraatları" iken istanbul üniversitesi edebiyat fakültesi'ne çevik kuvvet girmiştir. okuyan veya okunmasına ön ayak olan öğrenciler tekme tokat dövülmüş hatta bir öğrencinin kafası yarılmış ve yerlerde sürünmüştür.
insanın güvenliğini sağlaması gereken kurum insana bunu yapar mı? sadece bir karikatür sergisine...
bu olaylar arttıkça içimizden bir ses yükseliyor. yükselmemesi gerekli, böyle olmaması lazım. ama polisin bu tavrı görüldükçe bir çığlık oluyor bu ses.
kemik kırma operasyonlarında plastik coptan yeterli verimi alamayan, ve bu yüzden katlanabilir demir coplarla meydanlara çıkmaya hazırlanan devlet memurları için kullanılan bir diğer isim.
ilk olarak direkt olarak polis/lerle alakalı değiş bu yazım ' polis filmi ' ile alakalı, şimdi yeni başlık açacaktım da zaten 7 sayfa buraya yapılmış yorumlar..
haluk bilgiler kısa boylu, göbekli ağzından sigarası düşmeyen ve başı hep önde giden bir karateri canlandırmış.
yeri geldi mi kavgasını eden bir karakter tabii.
film mükemmel, bir şekilde izlemeden ölmemek gerekir bu filmi.
platonik bir aşk daha iyi anlatılamazdı. özgü namal çok iyi oynamış gene hakkını vermiş filmin.
--spoiler--
özgü namal'ın tezimden 85 aldım diyerek polisi araması ve polisin o anki konumuna rağmen verdiği tepki ve özgü namal'ın şarkı söylediği sahneler süperdi.
--spoiler--
Gazeteci Metin Göktepe'yi görevi sırasında öldürmüş , Festus Okey ve Engin Çeber'i de tutsakken işkence ederek katletmiş , Ferhat Gerçek'i yasal bir dergi satarken sokakta sırtından vurarak felç etmiş , Baran Dursun'u dur ihtarına uymadığı için vurarak öldürmüş devletin silahlı kolluk kuvvetleri teşkilatlarından emniyetin bir üyesidir. Bütün bu cinayetlerin ya deliller yok edilerek ya da polisler serbest bırakılarak üstü kapatılmıştır. Devletin savcıları tarafından mahkemelerde korunan , zaten yazılı olmayan şekilde mevcut bulunan devletin şiddet kullanma erkini yazılı ve kanuni bir şekilde polis vazife ve salahiyetleri kanunu ile kendilerine verilen , görüntüsü hoş içi boş zat-ı muhteremlerdir. işledikleri cinayetler kesinlikle münferit değildir , bizzat devlet terörünün fiili örnekleridir. 1 mayıs'ta işçileri ve emekçileri coplayıp gazlamaktan başka da bir halta yaramazlar. Kendilerinin ne kadar zeki , çevik ve akıllı olduğuna dair diziler yapılarak halka sevdirilmeye çalışılan bu asalak tipler emir aldıkları amirlerinden ve destek aldıkları devlet oligarşilerinden güçle legal cinayetler işleyen bir çeşit çeteye dönmüşlerdir.
geçenlerde okula gitmekteyim, 2-3 adet yunus timi etrafı kolaçan etmektedir.
ben ise elimde kitap ve defter ile birlikte efendi gibi yoluma gitmekteyim.
ardından arkamdan hızlı bir şekilde motor sesi duydum, akli dengesini yitirmiş yunus timleri resmen motoru kaldırımda sürüyorlardı ve üzerime üzerime geliyorlardı.
motorları son anda farkettiğim an kendimi bir hışımla yola attım, bu da yetmiyormuş gibi şu laflara hedef oldum.
"kör müsün lan, yoldan geçiyoruz"
edit: daha yaşadığım bir çok şey var, bu nedenle polisleri sevmeyeceğim.