son dönem izlediğim en güzel türk filmlerinden biri. alışıldık değil, değişik olmuş, sırf değişik oldu diye övecek değilim, kendi açımdan keyif aldığımı, kahkalarla güldüğüm onlarca yer olduğunu, üzüldüğüm, heyacanlandığım, şaşırdığım bir o kadar da yer olduğunu söylemeliyim, müziklerini de beğendim, oldukça anlamlı, filme cuk oturmuş. gelelim hikayenin beni oku dediği noktalara
--spoiler--
kabenin imamının okuduğu ve filmin o intihar sahnesine cuk diye oturan ayetler oldukça etkileyiciydi, caminin hemen yanında intihar etmeye kalkışan polis memurunun kaldığı çıkmaz vurgulandı. bu güzel dini mesaj dolayısıyla ayrıca memnun oldum.
--spoiler--
--spoiler--
silah temiz mi diye sorduğu sahnede arkada arapça allah yazıyordu, daha sonraki sahnelerle birlikte düşünüldüğünde ince bir noktaydı.
--spoiler--
--spoiler--
pikniğe gittikleri minibüsün yanında yazan yazıya zoom yaptı kamera, daha doğrusu direk o yazıyı gösterdi, dünya tuhaf yazıyordu iki satırda, sonra minibüsün kapısı geri doğru açıldı ve iye yazısı okundu kapıda, esprili ve güzel bir ayrıntı.
--spoiler--
--spoiler--
başkomisere limonata ister misin diye sorduğu sahnede 3 ayrı hikaye anlatıldı, hangisi gerçek bilinmiyor, üçü de aslında sormak isteyip soramadıklarını anlatıyordu bence, kafasında kurduğu ama söyleyemediği şeyleri.
--spoiler--
özgü namal da oldukça başarılı oynadı bana göre, kurtlar vadisi'nden sonra başarılı bir çıkış yaptığını düşünüyorum, sürekli ekrana geliyor, yüzünün eskiyebileceğini düşünüyorum, her hafta bir sinema filminde aynı zamanda bebeğim isimli dizide de oynuyor, çok hızlı, tehlikeli bence.
--spoiler--
özgü namal'ın son sahnede korku ile seni seviyorum demesi bence yalan değil gerçekti, sevdiği tüm insanların ölmüş olması sonucu sevgiye olan inancını yitirdi, filmin bitişinde e çüş yani dedim kendi kendime ama sonra düşününce aslında film bitmişti, sonrası önemli değildi çünkü, anlatılacak hikaye bitmişti.
--spoiler--
bence görülmesi gereken bir türk filmi, komik, korkunç, etkileyici, sıradışı, farklı bir tad bırakıyor, konuşacak şeyler bırakıyor geride, haluk bilginer gibi isimleri görmek güzel, robert de niro'nun tek yüz ifadesi ile çektiği filmleri hayranlıkla izledikten sonra haluk bilginer'e burun kıvırmak bana biraz haksızca geliyor, gereksiz bir polemik yaratmak değil amacım ama hollywood oyuncularını biraz fazla abartıyor ve türk oyuncuları biraz fazla küçümsüyoruz bence.
uğur yücel, erkan can, haluk bilgiler, türk sinemasının geleceği güzel bence. holivud özentisine kapılmadan kendimizi anlattığımız sürece çok daha güzel işler çıkacaktır.
hakkında şöyle bir fıkra vardır:
bir gün bir çocuk sahilde kumla oynamaktadır ve bir polis yaklaşır
-ne yapıyorsun çocum?
-su kouoyorum, kum koyuyorum bok koyuyorum polis oluyor.
-ne?? bir daha böyle bir şey yaptığını görürsem seni döverim
der ve gider. ertesi gün polis tekrar gelir ve yine;
-ne yapıyorsun çocum?
-su kouoyorum, kum koyuyorum bok koyuyorum polis oluyor.
çocuk bu cevabı verdikten sonra dayağı yer.
ertesi gün tekrar polis gelir ve sorar;
-bu ne yapiyorsun bakalım?
-su koyuyorumi kum koyuyorum asker oluyor
-oluum neden bok koymuyorsun?
-çünkü bok koyunca polis oluyor.
içinde bir çok filme, karaktere hatta sinema tekniğine gönderme yapılan absürd bir film. Ancak güzel olmasının sırrı da zaten absürd olması. Türkiye'de daha hiç görülmemiş* tarzda bir film denemesi olması da filmi ayrıca çekici kılıyor.
Filmin orta yerinde bir yerde, Musa Rami yürürken bir taksicinin ısrarla ''Bana mı dedin, bana mı dedin''* sahnesi çok hoşuma gitti. Burada taxi driver'a gönderme yapılmış, hem de acaba filmin orta yerinde böyle bir şey koysam izleyici sıkar mıyım korkusu olmadan. Bu pervasızlık hoşuma gitti*.
Diğer bir etkilendiğim sahne ise, gerek mafya adamlarının silahlarını Musa Rami'ye doğrulttukları sahne* ve başkomiserin sürekli etrafında dolaşan polis ya da detektifler. O Japon filmlerinde gördüğümüz salak insan modellerine güzel bir gönderme olmuş.
Ülkede binlerce polis var ve bu polisler de herkes gibi bir vatandaş onlar da suç işleyebilir. Bir polis suçsuz birini darp ettiyse suç işlemiştir ve cezasını genelde açığa alınarak veya mahkemelerde sürünerek öder. Bir polisin işlediği suç yüzünden tüm teşkilata düşmanlık beslemek ya aptallık ya da hainliktir.