''Toplumun rızasını sağlayamayan, korku unsuru olup korku yayan, katılımı ve denetimi reddeden, toplumu huzursuz ve tedirgin kılan güvenlik önlemlerini uygulayan bir güvenlik teşkilatı toplumun huzur ve güvenini sağlayamayacağı gibi, toplumsal dayanışma ve barış içinde yaşamayı engeller ve hatta şiddetin üreyip, genişlemesine neden olur.'' http://www.taraf.com.tr/haber/24148.htm
bu akşam tv'de yayınlanmış olan, son sahnesine kadar "ne harika film" hayranlığını uyandırtıp, son, en son sahnede "ulan bu kadar zamanımı bu filme mi harcadım" dedirten film.
türküm lan ben, iyiler kazancak kötüler geberip gidecek, sonunu bilmediğim film izlersem iki olsun.
türk halkının, maalesef polislere güveni yoktur. arabayla gideriz polis durdurur, ruhsat der, bakar içi boş diye geri verir doldur öle ver der. işiniz karakola düşmesin zaten, hırsız girmiştir evinize, gidersiniz karakola, bizimde çayımız şekerimiz bitti yada bağış yapsanızda arkadaşın düğünü var gibilerinden istekler çıkar karşınıza. adamın evine hırsız girmiş karakola gidiyor, adam bir kere daha soyuluyor.
haluk bilginer ve özgü namalın başrollerinde oynadığı sonuna kadar büyük zevkle ve heyecanla izlediğim film. fakat son sahnesi olmamış en kötü ihtimalle gidecekti mafya babasının yanına patlatacaktı bombayı senaryo sağ biz selamet.
Onur Ünlü'nün başarılı sayılabilecek filmlerinden biridir. ben önce güneş'in oğlu'nu ardından polis filmini aynı gecede izlemiş bulundum. art arda izlendiğinde çok büyük bir benzerlik göze çarpıyor. filmlerin sonu...
bu durum oldukça ilgimi çekti. ayrıca bu kadar gerçekçi bir filmin içinde hint filmlerindeki gibi piknikte yapılan dansın konulması farklılık olarak düşünülmemeli, tamamen bir tutarsızlık olarak nitelendirilmelidir. filmden çıkarılan sahnelerden biri olan 'ayı sahnesi' çıkarılmasa filme daha hoş bir tad katabilirdi. filmin başındaki kızın intiharının flu bırakılması izleyicide film adına merak uyandırmak açısından doğru bir tercih. ancak seneryonun sonlarına doğru nasıl bir telkinle intihara teşvik edildiği özellikle izmitlioğulları velihatları tarafından belirtilse hem kopukluk ortadan kalkar hem de filme daha trajik bir hava katardı. öte yandan ailesinin hemen hemen hepsini kaybettiği kaza süsü verilmiş cinayeti düşünelim. onların yolda olduğunu izmitlioğulları nasıl öğrenmiştir? acaba telefonlar dinleniyor olamaz mı ve o kadar tecrübeli bir polis bunu nasıl akıl edemez? bunlar seneryonun yüzleşmesi gereken başlıca sorular. ayrıca kazak satranççı kazak değil doğu türkistanlı'ydı. bu da gözden kaçan ayrıntılardan biriydi.
edit yapmazsam çatlarım . alış veriş merkezi katliamındaki alış veriş merezi alış veriş merkezi değil kartal bülent ecevit kültür merkzi'dir.
filmin bir ruhu var. o ruhu filmin ilk 15 dakikasında yakalayan, geri kalanını ağzı açık izliyor zaten. her bir diyalog, senaryonun gidişatını değiştiriyor. zaten senaryo, virajları o kadar keskin alıyor ki sizi absürdlükler diyarında yolculuğa çıkartıyor.
sözde halkı koruyacak ama kişiler ama halkı si.mekten başka bir şey yapmamaktadır çoğunluğu. iyi olanları da vardır tabi aralarında ama azınlıktadır.
trafikle ilgilenenleri rüşveti kendilerine hak görür hale gelmiştir günümüzde. öyleleri vardır ki ''ceza kes'' dersin sana ''ceza pahalıya patlar bak'' diye de rüşmet vermenehdit için tehdit ederler. kendi aralarında da rüşvet almayanlarına salak gözüyle bakarlar. ayrıca bir de bunların otoparkla anlaşmalı çalısanları vardır. park y
asağı olan yerlerdeki arabaları çekerler ve anlaştıkları otoparka götürürler. götürdükleri otoparka gidersiniz arabanız bir saat kalmıştır ama sizi bir güzel dürterler orda. ondan sonra alırsınız arabanızı.
polisler devletin onlara verdiği yetkiyi, gücü kendi egolarını tatmin etmek için kullanır. halktan kendisini üstün görür. istediği insana dayak atmak onun en doğal hakkıdır.
bir kez başıma böyle bir olay geldiğinden biliyorum böyle olduklarını. gelir seni bir güzel döver tabi otoparkçılar da dayak atarlar. daha sonra karakola götürürler. orda da dayak yersiniz. sonra nezarete atarlar. nezaretin önüne polisler gelir ve ''siz yar.ağı yediniz oğlum, sizin gibileri sikmek farz bizde, .mına koyduğumunun çocuğu'' gibi küfürler ederler size nezarette beklerken. daha sonra kendi kafalarına göre bir dilekçe yazarlar gerçeklerle alakasız ve okutmadan imzalatmaya kalkar şerefizler. sonra savcıyı ararlar ve savcıya da sizi öyle bir anlatırlar ki teröristten farkınız olmaz savcının gözünde ve sabaha kadar içeride kalacağınızı sabah savcı önüne çıkacağınızı söylerler.
bunun üstüne iki avukat getirtirsiniz ve avukatları gördükten sonra şerefsizler sizi nezaretten çıkartırlar. alırlar üst kata yüzünüze küfür eden it ayağınıza çay getirir bir de afiyet olsun der. daha sonra hastaneye gidersiniz rapor almak için doktor olucak şerefsiz yediğiniz dayakların izini elinden geldiğince görmemeye bakar ve raporu buna göre tutar. polise gelince olmayen şeyleri yazmaya çalışır raporuna. hastanede yanınıza avukatlarınızı almazlar. daha sonra davacı olurlar sizden mahkemede de yine herkes polisten yanadır. suçlu bulunursunuz. polisler temiz çıkar.
yediğiniz dayak, avukatlara verdiğiniz o kadar para, mahkemelerde sürünmeniz de cabası olur. bir de suçlu olursunuz. beş sene içinde bir olaya karışmayacaksınız, her hangi bir suç işlemeyeceksiniz eğer bir suç işlerseniz yeniden yargılanıcaksınız diye bir karara katlanmak zorunda kalırsınız ki hayatım boyunca ilk defa karakola düştüm.
işte bu olaylardan sonra polisin insanın gözünde eşkiyadan bir farkı kalmıyor. hatta eşiyadan daha tehlikeli çünkü polis devleti temsil ediyor ve yapacağınız her şey devlete saygısızlıktır ki bu yüzden de elinizi ayağınız bağlı oluyor ve atılan dayağada karşılık veremıyorsunuz karşınızdakının polis oldugu için.
insanı öyle bir hale getiriyorlar ki, yani gözümün önünde polisi linç etseler, gebertseler, oturur karşına yakarım bir sigara öyle izlerim içim rahat bir şekilde, doya doya.
kişisel fikrimdir bu hantal ve işlevsiz haliyle ikilik yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadır. jandarma ile hemen hemen aynı işi yapmaktadırlar.
bu hantallıktan kurtulması için jandarma ile birleştirilip tamaman iç güvenliği elinde bulunduran bir kurum olmalıdır. ve bu şekliyle hükümet emrinden ayrılıp askeri kurum olmalıdır.
hırsız görülmüş olduğunu ihbar ettiğinizde gelip olay yerinde nutuk atan kişi.
gece devriyelerini sıklaştıralım sözleri ve temennilerle evinizden ayrılır. beni ve ailemi korur. ***
medyanın bir türlü sevemediği, aralarında bulunan birkaç dengesizin yaptıklarının emniyet teşkilatına maledilerek yıpratılmak istendiği, güzide bir meslek...
yeni bir semte taşıdındıktan tam 3 ay sonra eve gelip adres tespiti yapan toplum güveni sorumlusu. yeni bir yasanın çıktığından mıdır nedir bilinmez ama polisin evleri tek tek gezip adres tespiti yapmasına anlam veremiyorum. he birde sivil olarak görev yapıyor bu arkadaşlar. kimlik istediğimizde nerdeyse dövecek şekilde bakarak:
"çok meraklısınız kimlik görmeye" diye cevapta veriyor. evet meraklıyım ulan bu ülkenin vatandaşı olarak en doğal hakkım.
suçsuzu suçlu, suçluyu suçsuz konuma getirebilen insancıklar. yanından geçerken bile geriliyorum fazla mesai sonrası kafayı yemiş polisin biri sarmasın diye.
kişiye ucuz yollu muazzam bir sınıf atlatan meslek. yıllarca kırsalda kalmış, itip kakılmış bir anne-babanın evladı polis okulundan sonra o itip kakma eylemini yapan üst sınıf (!) zümreye katılır.
iskence ile sik sik gundeme gelirler.hatta turkiye'nin tanitimi icin birebirdirler.butun dunya'daki gazeteler bu sayede turkiye hakkinda yazilar yazarlar.
fransa'nin le monde gazetesinde dun yayinlanan engin ceber ile ilgili bir yazi :