--spoiler--
müdür: gene de sen sen ol bir daha benzer bir durumda bir devlet memurunu kendi makamında tehdit etme. (diyor müdürümüz)
paşamız: ne yapayım akşam çayına çağırıp da köşedeki pastanede mi uyması gereken kuralı hatırlatayım. ( cümlesini aynı anda yapıştırıveriyor)
müdür: al hadi al...(diyor ve pislik yapmıyor şaşırtıcı)
--spoiler--
aklıma şu şey hikayesi geldi la,
vurdum kaıpıya tekmeyi girdim içeri masaya yumruğu nasıl vurduysam albayın gözleri fal taşı gibi açıldı .
ahahaha. *
işte yazarlığın en güzel yanı da bu ya, yalancıyı sikmiyor olmaları, zira öyle olsaydı bir çoğumuz kucaktan inmezdik demi? *
usta şimdi bişey diyeceğim ikinizede. sbag az çok tanırım ortalama benimle akran neşeli güleryüzlü her daim çevresine pozitif elektrik saçan cuppa cuppa gezen bir arkadaşımız. kısacası on numero beş yıldız bir adamdır.
poisonxxx onu da az çok tanırım. her zaman kaliteli kendinden ödün vermeyen herkesin saygı duyduğu bir abi. ortamların aranan adamı.
ya hacılar sizin derdiniz ne amk sözlüğünde gülün eğlenin nedir bu ciddiyet. yok o onu söylemiş bu bunu demiş yok memuriyet yok banka yok kredi.
ya zaten reel hayatımızda çok yoğun insanlarız bütün gün şirkette şurada burada kafa patlatıyoruz hepimiz.
sözlük niye var eğlenmek için deşarj olmak için.
bırakın kavga etmeyi. hatunlara asılın karı kız düşürün mala vurun. daha güzel olmaz mı hayat böyle?
21 kasım 2013 tarihinde kızılay'dan abidinpaşa'ya gidiyorum, bi baktım yabancı bir numara arıyor.
açtım, ben birşey demeden elvis presley taklidiyle doğum günümü kutladı birisi.
sonra söyledi ki, ben poisonxx'im. o an beni tahmin edemeyeceği kadar mutlu etti kendisi.
az önce tesadüfen gördüm bugün onun doğumgünüymüş; yaşanmışlıklarınla, güzel kalbinle, üşümemek için içtiğin vodkalarınla ve en sevdiklerinle mutlu yıllar abi. en güzeller hep seninle olsun.
fenerbahçelilere ayar verdiğini sanan galatasaraylı troll. ayar verdiğine inanan bazı galatasaraylı troller de var ki onlar daha acınası. şimdi bi caps atmaya başlarsam çok üzerim sizi. bilirsiniz..
beni buralarda yalnız bırakmış ya la gene. daha nickaltıma yazdığı son destana cevap veremediydim hee vicdansız. neyse o hala aramızda bizi yukarlardan bi yerlerden seyrediyor ve bize gülümsüyor...
Samimiyetiyle karsisindakini de etkileyen yazar. Dusunun ki bir kilitli kutusunuz, siz bile bilmiyorsunuz icinizde ne var, siz bile farkinda degilsiniz kilidinizin anahtari nerede... iste bu yazardadir anahtariniz. Kelimelerinin dizilisindeki romantizmde, cumlelerinin kurulusundaki dogal guzelligindedir. Ve bir bakmisiniz ardina dek acilivermis kapilariniz.
Belkim bir kertenkeleydim
piç edilmiş bir yağmurun serini
bir güzelin çirkiniydim
çirkinlerin en güzeli
yeşil koşsa güneşlerin gölgesi
ben en hızlı yeşiliydim
kurbağa yarışlarında annemin
çatal matal kaç çataldım kim bilir
bin dereden bir kendimi getirdim
haydan gelip huya giden bir huysuz
heyheyler içinde bir heydim
belkim yedi belkim sekiz belaydım
düdük çalar hırsızlanmış polisler
ben korkudan üstlerime işerdim
üç yıldızlı bir albaydı gökyüzü
karşısında önüm açık gezerdim
ağzı bozuk meymenetsiz bir ozan
rus cenginde çağanozdum bir zaman
iki gözüm iki koltuk-eviydi
mavilerim bir miyobun koynunda
kendi düşen köyler kentler ağlamaz
sur dışında ben oturur ağlardım
ekmek diye bağrışırdı bebeler
elma derler ben ortaya çıkardım
ağıtlarla kutlanırdı isa-doğdu gecesi
fildişinden bir kuleydim yıktım kendimi
bilmem hangi keloğlanın fesiydim
bir püskülsüz sümbülteber tohumu
fesleğenler yaprak dökmüş şerrimden
bir naraydım kimse bilmez nereden
ya yakından ya uçmaktan gelirdim
belkim ince belkim kalın bir sestim
belkilerin kol gezdiği saatta
belkim belki bile değildim.
3'üncü tekil şahıslara dönüşmemeli insan... bence kertenkele olmak kafi. *
pek sevgili yazardır.
Bu dünyada insanların korktuğu tek şey öğrenmekti.
Acıyı, susuzluğu, açlığı ve üzüntüyü öğrenmek onların uykularını kaçırıyor, bu yüzden daha rahat döşeklere, daha leziz yemeklere ve daha neşeli dostlara sığınıyorlardı.
Dünyaya olan kayıtsızlıkları bazen o kerteye varıyordu ki, kendilerine altın ve gümüşten, zevk ve sefadan, lezzet ve şehvetten bir alem kurup, keder ve ıstırap fikirlerinin kafalarına girmesine izin vermiyorlardı.
Oysa Uzun ihsan Efendi, Dünya'nın şahidi olmanın gerçek bir ibadet olduğunu sık sık söylerdi.
Her insan şu ya da bu şekilde dünyayı okumalıydı.
Çünkü dünyadaki en büyük mutluluk, bu Dünya'nın şahidi olmaktı.
stabil kalacağıma vurun beni!
dünya stabil hayatlarına devam eden mutsuz insanların cehennemi haline gelmişken...
herkes sabit hayatında mutlu numarası yaparken,
stabil kalacağıma vurun beni!
dibi görmeden, nasıl emin olursun dipte olmadığına?
ya da derinliği kestirebilir misin mesela?
boğulmayacağından nasıl emin olursun dibe varıp kuma ulaşmadan?
en uçlara çıkıp sonra aynı hızla en dibe vurmayacaksan,
yaşıyorum demeyeceksin.
onu kolay kolay anlayamazsınız. bir bakarsınız gözlerini kısmış, derinlere dalmıştır. az sonra mutlaka güzel, anlamlı bir sohbet başlatacaktır. bir bakarsınız hedefi 12" den vuran şık bir espri yapar. dopdolu, güzel bir adamdır.
onunla oturup nietzsche felsefesinin ilk yıllarını da konuşabilir, eğlenceli fotoğraflar da çektirebilirsiniz.
çok şey bildiğini zannedip çok kez yanılan, kankacılık oynayıp kankalarıyla hücum eden yazarların örnek alması gereken, gerçek yazar tanımını en iyi ifade eden birkaç kaliteli isimden biridir. seviyorum kendisini.