Konser esnasında ön saflarda ya da yakında bulunan gençlerin birbirlerine dengesizce çarparak yaptıkları danstır. Yeni nesil gençliğin stres atma yöntemlerinden biri. izleyenler için garip, yapanlar için çok zevkli, habersizce çarpılan insanlar için ise sinir küpü olmalarına yetecek eğlence şeklidir. Bir yer sakatlanmadığı sürece çok zevklidir, insanın en hür olduğu anlardan biridir. *
çocukluğumdan beri sürekli gördüğüm rüyalarımı not ederim, her hafta kaldığı yerden devam eden rüyalarımı. rüyalarımda gördüğüm kişileri araştırmam sonucunda, hepsinin gerçek hayata yaşamış insanlar olduğunu fark etmeden önce ben de inanmıyordum.
1840 yılında amerika'daki 7 süvari birliğinin komutanı olduğum rüyalarda en büyük düşmanım sauk'ların şefi kara şahin'di. korkusuz birisi olduğunu düşünüyordu birliğimdeki askerler ama benim için çok önemli bir düşman sayılmazdı. bizim tüfeklerimize karşı yaylarla, mızraklarla mücadele ediyorlardı.
en iyi savaş taktikleri pusu atmak, vur kaç yapmaktı. karşımıza çıkıp asla tam bir ordu gibi savaşmıyorlardı. çok iyi hatırlıyorum bizi nasıl sırtımızdan vurduğunu, köylere pirinç götüren birliklere haince saldırılar yaptıklarını. hükümetimiz sauk kabilesinin missisipi bölgesinden gitmesi için tebliğde bulunduğunda karşı çıkmaları benim için bulunmaz fırsattı, artık onları yok etmek için elimde çok büyük bir koz vardı. general custer olarak şöhretim daha çok artacaktı.
sıcak bir ağustos sabahında, birliğimi topladım sauk'ların yaşadığı yere baskın düzenleyecektim. bütün hazırlıklar tamamdı, askerlerim at sırtındaydı, harekete geçmiştik. birliğime kara şahin'i canlı istediğimi söylemiştim onun için farklı planlarım vardı. zifte bulayıp tavuk tüyleri ile kasaba kasaba gezdikten sonra efsanesinin son bulacağını düşünüyordum. kabilenin yaşadığı kayalık araziye yaklaşırken heyecanım artıyordu ama hiçbir şey umduğum gibi olmamıştı, kayalık arazide kimse yoktu, bütün kabile ortadan kaybolmuştu. askerlerime, dağılıp bütün araziyi karış karış aramalarını emrettim. güneş batana kadar, umudumuz tükenene kadar aradık. geri dönüş yolunda kimse tek kelime etmedi, kasabanın girişine geldiğimizde bir sorun olduğunu anlamıştım.
kasabanın meydanında yerde yatan insanlar vardı, atımı dört nala koşturmaya başladım, evime doğru gidiyordum "nia" diye nefesim kesilene kadar bağırmaya başladım. kapının önünde durdum, içeri girmeye cesaret edemiyordum. "niaaaa niaaaa" atımdan indim, kapı açıktı, ağır adımlarla içeri girdim. odaları dolaştım nia evde yoktu. tekrar dışarı çıkıp herkese tek tek sormaya başladım, kimseden olumlu yanıt alamıyordum.
bir kaç saat sonra olayın iç yüzü ortaya çıkmaya başlamıştı. biz kara şahin'in kabilesine baskına giderken, o da bizim kasabamıza baskına gelmiş, çoluk çocuk demeden herkesi katletmiş, eşimi nia'mı yanında götürmüştü.
rüyalarım o kadar gerçekçiydi ki, bir pazar akşamı taksim'de arkadaşlarla gezerken kızılderili olduğunu söyleyen bir adama saldırmıştım. sabah kadar karakolda ifade verdim, kızılderilinin eşimi kaçıranların içinde olduğuna yeminler ediyordum ama 16 yaşındaydım. polisler deli olduğumu düşünüp beni bıraktılar, arkadaşlarım farklı gözle bakıyordu artık. bana "oturan boğa" diyenler bile vardı.
hala rüyalarım devam ediyordu. aylarca yeşil gözlü, kumral sevgilimi aradım, rüyalarımdan çığlıklar atarak ter içinde uyanıyordum. bir süre sonra rüyalarım seyrekleşmeye başlamıştı. artık sadece ısısız çöllerde tek başıma dolaştığımı görüyordum. bu da çok uzun sürmedi, rüya görmez oldum. ta ki pogo ile tanışana kadar, uzun uzun sohbetler ediyorduk bir gün kendisine rüyalarımdan bahsettim. çok şaşırmıştı aynı rüyaları sevgilisininde gördüğünü söyledi, her şey yeniden başlamıştı.
burak öteki hayatında nia olabilir mi? diye günlerce düşündüm. içim içimi yedi durum dayanılmayacak bir hal almaya başlamıştı, tekrar rüyalar görüyordum kötü günler geri geliyordu. bu durumdan pogo ya bahsettim, burak la görüşmem gerektiğini söyledim anlayışla karşıladı beni hafta sonu bursa da buluştuk burak elimi sıktığında anladım, gözlerine bakınca nia yı görüyordum. onun rüyalarından konuştuk kara şahin tarafından kaçırıldıktan sonra uzun süre farklı eyaletleri gezmişler, hiç bir yerde sabit kalmadıkları için nia yı neden bulamadığımı anlamıştım.
en büyük aşkım, hayatımın anlamı bir erkekti artık rüyalarımdaki aşkı bulmuştum. burak la pogo dan gizli konuşmaya başlamıştık, hafta sonları istanbula geliyordu her yeri geziyorduk çok mutluydum onla artık bu mutluluğum sonsuza kadar sürmesini istiyorum.
pogo lütfen anla bizi aramızdan çekil o benim alın yazım bizim mutluluğumuzu bölme yürü git lan. **
bildiğin öküz lan, öyle böyle değil.
bir şey ima edersin anlamaz, ipucu verirsin gerisini merak etmez, sormaz.
kötü bir laf edersin, güler.
iyi laf edersin, mala bağlar.
nasılsın demez, nasıl olduğunu karşısındakinin anlatmasını bekler.
dur şimdi, en son ben mesaj attım/aradım, sıra ondan demez. en son kim aramıştı sahi?
unutkandır, unutkan olduğu kendiyle ilgili en bariz şey olmasına rağmen, unutkan olduğunu söylemeyi unutur. dün ne yediğini hatırlamaz.
birine kırılır, unutur. öfkelenir, unutur.
öküzdür, öküzlerle iyi anlaşır ama salak* insana tahammülü yoktur.
he bir de küfür eder, çok pis ağzı bozuktur.
e be amın oğlu, ettirmeyin küfür siz de.
hop hop hoplatan, zıp zıp zıplatan; çok güzel bir digitalism parçasıdır. sözleri şu şekildedir:
Forward!
Now where has it been
I mean the good old wild days
Became a bit too lame
Just take a look at my place
It's such a mess
But i'll be outta this space as soon as you tell me where the night is
You have to set up
Bring it on
Forward!
Yeah, woohoo
There's something in the air
woohoo
There's something in the air
Yeah, woohoo[Hold Out]
There's something in the air
It's been quite of a while since i could experience your brightness
Now you've got a brighter smile and i think i'm going to like it
Talking 'bout the better things, you know how to maximize
Everything around you will become supersized
You have to set up
Away from
what matters
And get it prepared
Forward!
Yeah, woohoo
There's something in the air
Woohoo
There's something in the air
Yeah, woohoo
There's something in the air
Yeah, Woohoo
There's something in the air
Woohoo
'Cause i've been dreaming we could be the fire for this night
Can't stop
You have to set up
We could get so wasted if you would have come
(Bring it on)
We could get so wasted if you would have come
(Forward)
We could get so wasted if you would have come
(Set Up)
We could get so wasted if you would have come
(You have to set up)
We could get so wasted if you would have come
(Bring it on)
We could get so wasted if you would have come
(Forward)
We could get so wasted if you would have come
(Set Up)
We could get so wasted if you would have come
(You have to set up)
konser alaninin ortasinda nihohohoaa nidalariyla yapildiginda potansiyel bir kavga nedeni olan dans cesidi..ayrica tarafimizca ebru gundesin halk konserinde denenmis olup,yakayi zor kurtarmakla sonuclanmistir
tam bir sene olmuş konuşmaya başlayalı, tam bir senedir kahrımı çeken pisliklerime göz yuman, bütün sırlarımı bilen derdimi dinleyen can dostum kendime güvendiğimden çok güveniyorum ona, ne zaman başım sıkışsa aradığımda yardım eden bir dostum geyik yapılacaksa yapılan, ciddi olunacaksa olunan tek arkadaşım. seni çok seviyorum panpam. *
aparkat aduket çekişenler, birbirlerinin kafalarına çizme ile basanlar, gözlerinin içine parmak sokanlar, başkalarının kulak burun v.s bilimum organlarını ısıranlar, belden aşağı gizli işler çevirenler, önündekinin bacak arasına tekme indirenler;