Bu platform kendilerini beyaz yakalı işçi diye tanımlayanların biraraya geldiği bir platformdur. Sınıf bilincimizin olmaması, tüketim toplumunun daha fazla esiri oluşumuz, rahatımıza düşkün olmamız, yalan da olsa kariyer planlarımız, sınıf atlama hayallerimiz önümüzdeki en büyük engellerden bazıları fakat şunu yavaş yavaş fark ediyoruz ki bugün örgütlenmek ve haklarımız için mücadele etmek sadece başkaları için değil kendimiz için, çocuklarımız için de bir şey yapmak demektir. Bunun bilincinde olan herkesi plaza eylem platformuna katılmaya davet ediyoruz.
Son yıllarda yaşadığımız ekonomik kriz bu kez sadece mavi yakalıları değil beyaz yakalı çalışanları da geçmişte yaşanan krizlere kıyasla daha fazla etkiledi ve krizin patlak vermesinden hemen sonra finans merkezlerinde çalışan yüzlerce büro emekçisi işinden atıldı ya da emekli edildi. Kriz belirtilerinin iyice ayyuka çıktığı ilk günlerde tüm televizyon ve gazetelerde New York, Londra, Paris gibi finans merkezlerindeki plazalardan ellerinde karton kutularıyla işlerinden ayrılan insanları gördükçe aslında krizin boyutları da ortaya çıkıyordu. Onlarca büyük banka batarken ya da kamulaştırılırken dev finans kuruluşlarında çalışan binlerce beyaz yakalı çalışanın işine de son veriliyordu.
Dünyada bu gelişmeler yaşanırken krizin teğet geçtiği Türkiye'de de bir özel banka 1.000 den fazla çalışanını işten çıkarmış, aynı şekilde bir uluslararası GSM şirketi de tam bu aylarda 600'e yakın çalışanını işten atmıştı. Diğer taraftan IBM'de sendikal çalışma yürüten arkadaşlarımız da bu furyadan nasibini almışlar ve birçoğu işsiz kalmışlardı. Yine aynı şekilde ATV-Sabah'ta çalışan arkadaşlarımız da işten atılma tehlikesini daha fazla hissederek hareketlenmeye başlamış ve BDDK’nın çalıştıkları gazeteyi almasıyla oluşan boşluktan da yararlanarak sendikalı olmuşlardı. Örgütlenen ve sendikaya üye olan çalışanları geç de olsa farkeden ATV-Sabah gazetesinin patronu sendikanın grev kararına rağmen uyguladığı tehdit ve baskılarla grevin önünü kesmeye çalışmış ve onlarca çalışanı da bir şekilde sindirmeyi başarmıştı. Geride az sayıda arkadaşımız kalmış olsa da patronun bu baskılarına boyun eğmediler ve grevi uzun süre büyük bir direnç ve azimle sürdürebildiler. Çok kısa bir süre önce de greve çıkan arkadaşlarımızın işe iade davası olumlu sonuçlandı ve grevin kendisi çok fazla etkili olmasa da kazanılan dava işçi sınıfının bir kazanımı olarak tarihte yerini aldı.
Tüm bu gelişmeler kapitalizmin gelinen bu safhasında işçi sınıfının görece aristokrat kesimi gibi düşünülen beyaz yakalı çalışanlarının da işsizlik sorunuyla yüz yüze olduğunu gösteriyordu. Kapitalistler daha önce bu kesime verilen imtiyazları, yüksek maaşları ve daha birçok sosyal hakkı bir bir geri almaya başladılar. Mesela bir yandan hükümet bir yandan da IMF her fırsatta kıdem tazminatlarının önce kademeli olarak daha sonra da tamamen kaldırılmasını gündeme getirmeye devam ediyordu. işte tam da bu esnada ne yapmalı diye düşünürken birkaç arkadaşımızla plaza eylem platformu toplantılarını yapmaya başladık. Hatta bu grubun kurucuları artık bizimle birlikte olmasalar da biz bir şekilde yolumuza devam etmeyi başarabildik. Tabi ki bazı toplantılarda birçok kesimden ve bazen de içimizdeki arkadaşlardan yaptığımız işin özüne dair eleştiriler aldık. Fakat en başından beri bu platformun plaza çalışanlarının bir öz-örgütlülüğü olduğunu ve platformun gücü ölçüsünde hedefleri olabileceğini vurguladık.
Bu platforma dışarıdan ya da içeriden amacının ve gücünün üzerinde misyonlar yüklemek bize yapılacak en büyük kötülük olacaktı. Diğer siyasal parti ya da platformlarda örgütlü olan insanlarla anlaşamadığımız birçok nokta olduğunun farkındaydık olması gereken değişimlerin dışarıdan değil de içeride bize katılarak ve demokratik yollarla değişmesi için mücadele ederek yapılmasının daha doğru olacağını savunuyorduk. Ve şuna karar verdik: Bu platform kendilerini beyaz yakalı işçi diye tanımlayanların biraraya geldiği bir platformdur ve amacı özellikle son dönemde bu plazalardaki tabandan gelen hareket doğrultusunda örgütsüz olan beyaz yakalı işçilerin örgütlenme bilincini arttırmaktır. Aslında bunu yaparken bir diğer görevi de sarı sendikalarda örgütlü beyaz yakalı çalışanlarının çaresizliğini ve bu sendikaların yetersizliğini de teşhir etmektir. Bugüne kadar bu anlamda oluşan her türlü harekete gücümüz ölçüsünde destek verdik ve vermeye de devam edeceğiz. Çünkü bugün açıkça görüyoruz ki bu sendika ağaları sendika bürokrasisi sayesinde gerek seçimlere hile karıştırarak gerek sahte üyeler yaratarak yıllardır koltuklarında oturmayı başarmışlar ama işçi hakları adına kıllarını kıpırdatmamışlar hatta çalışanların örgütlenmesine de bizzat engel olmuşlardır.
Biz sendikaları hareketlendirecek olan şeyin taban hareketi olması gerektiğinin farkındayız. Sendikalar ve bürokratları ya bu harekete ayak uydurarak kendilerine çeki düzen verecek ya da yerlerine başka sendikalar geçecek. Biz aslında plaza eylem platformu olarak tam da bu tabandan gelen hareketin sonucu ve ürünüyüz. Bundan sonra yapacaklarımız da bu hareketin gücüne bağlı olacaktır. Bizi küçük burjuva bir oluşum ya da boş zamanların değerlendirmek isteyen beyaz yakalıların yaptığı bir sosyal bir etkinlik olarak görenlere en iyi cevabı yine bu hareketin kendisi verecektir. Kendi çalışma ve sosyal yaşam alanındaki işçilere küçük burjuva diyerek bu alanlarda örgütlenme faaliyetinde bulunmayanlar bizce kendi güçlerini ve işlerini küçümsüyorlar demektir. Diğer beyaz yakalılardan farklı olarak örgütlenme bilinci gelişmiş olmasına rağmen bu küçümseme içinde olanların da gittikçe büyütmeyi hedeflediğimiz grubumuza destek vermesi için bu konuda uyandırılması da aşikâr ki bize düşüyor.
Örgütlenme bilinci olmayan beyaz yakalılarda bu bilinci oluşturmayı ve bu bilince sahip olsa da desteğini alamadığımız kişileri yanımıza çekmeyi planlıyorsak gün geçtikçe daha çok faaliyette bulunmalı ve bunu duyurabildiğimiz kadar çok kişiye duyurmalıyız. Bunun için de platformdaki faaliyetlerimizi boş zaman değerlendirmesi kadar değil, en az her gün sabah 9 akşam 6 arası ömrümüzü verdiğimiz işimiz kadar önemsemeliyiz ve bizzat ömrümüzü elimizden alan bu düzeni sorunsallaştırmalıyız. Ancak bu kadar önemseyip bunu gösterir şekilde faaliyetlere/toplantılara katıldığımızda yukarıda bahsedilen hedeflere sahip olduğumuzu söyleyebiliriz. Gittikçe daha az kişinin katıldığı toplantı ve eylemler yüzünden hedefimizi küçümseyen ve Beyaz yakalıdan bir şey çıkmaz arkadaş! diyenleri haklı çıkarmış oluruz. Bu da önüne çalışma alanıyla ilgili bir hedef koymayan insanların yozlaşmasıyla karşı karşıya getirir bizi. Böylelikle fabrikalarda çalışanlara fikir verirken aslan kesilen ama kendi iş yerindeki adaletsizliklere en ufak bir tepki bile göstermeyen ve bunu gerekli de görmeyen beyaz yakalıların trajikomik durumunu kabullenmiş oluruz.
Eğer sömürünün ve baskının olduğu her yerde mücadele de olacaktır diyorsak plazalar da artık bu mücadelenin, eylemlerin ve hatta grevlerin yapılacağı yerler olmalıdır. Bugün fabrikalarda eylem varsa yarın plazalarda da eylem olacaktır