koyu bir fenerbahçeli ve gündemi saha kenarlarındaki reklam panolarından takip eden biri olarak almayı düşündüğüm konsol. umarım buna da ek vergi gelmemiştir açık ve net.
efsane oyun konsolu.
elimde bulunan oyun konsolu
elimde bulunan diğer oyun konsolu ''sega'' ile beraber özenle koruduğum, baktığım oyun konsolu.
hiç ps3,4,5 gibi bir özentim olmadı.
geçen internette binlerce ps2 oyunlarını doldurup makul fiyata satan bir arkadaşla kontak kurduk
zamanında yeterli oyun alıp tadını çıkaramadığım oyuncağımın tadını daha yeni yeni çıkartıyorum.
vallahi de billahi de iş görüyor. grafikler bugünün oyun konsollarıyla belki yarıştırılamaz ama eğleniyor muyum? kesinlikle.
zamanında 3 bin küsür oyun üretilmiş bir oyun konsolu varken elimde ne diye playstation dört veya beş alayım ki? hele bi ps2 nin doya doya tadını çıkarıyım sonra alırım belki.
bu başlığa kaçıncı entry girişim bilmiyorum ama, bu sefer daha farklı konseptle karşınızdayım. evet, playstation 2 konsoluyla tanışma hikâyemi aktarıyor olacağım, fakat ondan önce bir şeye değineceğim; bu başlıkta neden entry yok? ben bu başlığa bayağı bir entry girmiştim, hepsi silinmiş. hayırdır? sony ps2'den desteği kesti diye siz de, haydeee ps2 entryleri silek akımı mı başlattınız? herneyse, geçelim hayatımın konsoluyla tanışma hikâyeme.
yıl 2010, mevsim yaz, çocukluk olarak aktif, ruhani olarak sevgi dolu bir çocukluk dönemi. bizim ailede 2 tane gurbetçi tayfa var, biri ana tarafımdan, diğeri de baba tarafımdan. ana tarafımın olan gurbetçileri, mevsim itibariyle almanya'dan türkiye'ye izne gelmişti. tabi gelmeden önce windows live messenger ile görüntülü konuşuyorduk. onlardan tek bir isteğim vardı, playstation getirmeleriydi. kaçıncı seri ondan bile haberim yok, sadece tek düşündüğüm şey ps getirmeleriydi. istedim, istedim, kafalarını s*ktim, şaşırtmayan bir şekilde getirmişlerdi. sıfır getirir mi? elbette getirmez a*ınakoyayım kendileri ps3 almış, ps2'yi de bir kenara atınca drealize'a getirelim demişler. izne gelmişlerdi...
geldiler, sarılıyoruz, öpüşüyoruz, koklaşıyoruz ya her türlü özlem giderme eylemlerini yapıyorduk işte. gurbetçi tayfanın ferdinden biri (teyzem); drealize! senin pleysteşını getirdik demesiyle benim içimi, hayatımda tek bir kere bile sarmayan mutluluk o an ilk kez sarmıştı. amma nasıl seviniyorum, nasıl seviniyorum a*ınakoyayım, hayal ettiğim o makineye sonunda sahip olacaktım.
bir laptop çantasının içine tıkmışlar, ve öylece getirmişler. elleri boş da gelmemiş sağolsunlar, beraberinde de 4 tane orijinal ve kutulu oyun getirmişler. kuracağız, tabi ben de heyecan dinmiyor. tanrı insanları yaratırken bu kadar heyecanlanmamıştır o derece. elime verdiler çantayı, s*k kadar boyumla zar zor taşıyabiliyordum, bayağı ağır bir konsoldu. tabi 10 yaşında ki çocuğa göre söylüyorum bunu. tvye bağladık, kurduk falan derken o muazam açılış ekranı belirdi. ama nasıl bir ekrandı oooofffff, bugün halen daha aklımdan çıkmaz. konsol açıldı, ve ilk oyunu takıp çalıştırmak için hazırız...
ilk oyunumuz, gran turismo 3 adlı yarış oyunu olacaktı. açtık kutusunu, aldık optik diskimizi, ve makinemize yerleştirdik. o muazzam playstation 2 yazısı belirdikten sonra oyun açıldı. ama böyle nasıl desem, hani gerçek gibi bir tabir vardır ya, heh işte o an aklımdan sadece bu geçiyordu. inanılmaz gerçekçi grafikleri vardı, ve beni daha ilk kısımlarda büyülemişti. zaten oyun da simülasyon olduğu için, ayrı bir gerçekçi geliyordu. bu arada abartmıyorum, 2022'de halen arada açıp oynuyorum, grafikleri gerçekten gerçekçi geliyor. ışıklandırmalar, dekorasyonlar, araba modelleri, yol modellemeleri, göstergeler, kesinlikle döneminin çok ötesinde gibi duruyor. bir süre kontrolleri öğrendikten sonra, evde ki tüm halk tv ve konsolun başına oturmuştu. arcade oyunlar atıyorduk, birbirimizle yarışıyorduk vesaire. ama nasıl zevk alıyoruz var ya. sanki o an dünyanın tek mutlu insanlarıymış gibiyiz.
gran turismo'dan uzunca bir süre hevesimizi aldıktan sonra, 2. oyunumuz olan eye toy play oyununu deneyimleyecektik. işte gurbetçi teyzemin oğlu eye toy kamerasını kuruyor, içimden diyorum bu ne? kurdu kamerayı, oyunu açtı falan. bir de ne göreyim, herif kameranın karşısında hareket ederken oyun da ona göre tepki alıyor. mesela atıyorum play tuşuna basacaksınız, bunu parmak hareketleriyle falan yapıyordunuz. hareket sensörüyle oynanan bir oyundu eye toy. tabi ben hayatımda ilk kez gördüğüm için mest olmuştum, büyülenmiştim. dedim, lan bu gerçek mi? falan. tabi içinde birsürü hareket sensörüyle oynanabilen oyunlar bulunuyordu. özellikle eeeen sevdiğim, ve bayılarak oynadığım kung foo, ve boxer'dı yanlış hatırlamıyorsam. bana kalırsa eye toy'un en iyi oyunlarıydı. o boks oyunun da ne terler akıtıyordum var ya. rakibe yumruk atıyordunuz, kamera algılıyordu ve yumruğu yiyordu falan. zaten zamanında oynayanlar bilecektir. hatta bir ara annem tepsiyle çay getiriyordu, bizim tv'de salondaydı. karşımdaki rakibe tam uçan tekme atacakken, bir de ne mi olsun? gel sen çay tepsisine at! 2 gün kavgasını etmiştik a*ınakoyayım. tabi bunun yanında cam silme, tabak çevirme, dans etme gibi oyunlar da bulunuyordu. gamepad ile oynanan oyunlardan çok daha fazla oynuyordum bunları. ve bana kalırsa gerçekten playstation 2 için eşsiz bir deneyim. nasıl olur da tutmaz, ve gelen sürümlerde kaldırılır aklım almıyor.
yavaş yavaş entry biterken, gelelim son oyunumuza. tony hawk's pro skater 3. bu bir kaykay simülasyonuydu. aralarında en az oynadığım oyun olmasıyla birlikte, her türlü muazzam bulduğum bir oyundu. kaykayla çeşitli egzantrik hareketler yapıp puanlar topluyorduk. belli başlı teknikleri vardı. hareketler ne kadar marjinal olursa, aldığın puan da o kadar fazla oluyordu. yine gerçek gibi grafikler. herif dengesini kaybedip yere düşerdi, kafası falan kanardı mesela. o çıkan kan aşırı gerçekçiydi. tabi sadece karakter değil, yine kaykay modellemeleri, mekân modellemeleri aşırı iyiydi. bu da sony'in oyunuydu sanırım, ps2 için özel. gran turismo'da aynı şekilde. bu oyunlarda özel bir grafik motoru kullanıldığı çok belli. ya da ps2'ye özel olduğu için daha iyi optimize edilmiş olabilir, pek anlamam bu işten. kısacası, yine güzel bir deneyimdi.
ps2 2000 yılında çıkış yapmış. bakıldığında ben 10 yıl sonra sahip olmuşum. aslında geç, ama benim de o zaman yaşım küçüktü zaten. alacak durumumuz falan da yoktu, sadece tv'de dizilerde, filmlerde, reklamlarda görürdüm. zaten o vesileyle istemiştim. sağolsunlar geç de olsa getirdiler, ve bana bu deneyimi yaşattılar. halen daha duruyor, saklıyorum. ama zamanla yaşım ilerleyince nedendir bilinmez, oyunlardan oldukça ulaştım. lise yıllarımda güzel bilgisayara sahip olamayıp oyunları deneyimleyemediğim için de olabilir. ama şuan hardcore pc toplasam, dönüp de ahım şahım oyun oynayacağımı sanmam. zaten birçok güncel oyunu en azından low-medium arası açabilen ortalama bir bilgisayara sahibim. onu bile arşivleme haricinde kullanmıyorum. her neyse konu ps'den pcye nasıl geldi? oyunlardan uzaklaşınca birdaha koydum kenara, durdu. istesem ps3, ps4 falan da alırım ama oyunlara karşı ilgim yok artık. arada gran turismo aşkım tutuyor, oynuyorum ama. halâ da zevk alıyorum o oyundan, ama biryere kadar işte.
bu da böyle bir hikâyeydi. beğenmemiş, ya da uzun bulup sıkılmış olabilirsiniz. saygı duyarım, ama cidden s*kimde değilsiniz. ben ne yazmak istiyorsam, onu yazıyorum.