Ne anladiginiza bagli. Karsiliksizliksa eger, bu tartisilir. Ancak bir seyler hissedilen kisi ile iletisiminiz yoksa, bu gercekten guzel. Cunku kafayi karistiracak, dengeyi bozacak bi' aksiyon olmaz. Akil ve ruh sagligi acisindan tercih sebebi.
Ne yani hic beklemedigin anlarda arayan, elini ayagini titreten ve hayatinda tam anlamiyla varolamayan birini mi sevmek isterdin?
duvarlar, tavan, okurken uyuyakaldığın kitaplar, pencereden bakınca yağmurun cismini gördüğün sokak lambası, alfabeden bir harf, uykusuz geceler, küllüğü ağzına kadar doldurduğunda kaç adet izmarit sığdığını sayarken yüzünde biriken hüzün, önünü iliklemeyi unuttuğun montun içine giren rüzgarın böbreklere kadar dalması neticesinde oluşan sinsi sancı, hayal kırıklığıyla döndüğün günün sabahında salonun ortasına sinirle ve isyanla fırlattığın koyu lacivert valiz, yorulmuş ve sararmış ellerinin hafif hafif titremesine üzüldüğün bir akşam vakti, orhan veli nin düştüğü çukurun yalnızlığın dibi olduğunu düşündüren kış günü suyun biriktiği derin oluk, sonra bir daha kimseyi sevemeyeceğine dair sarıldığın ve az da olsa avutan umutsuzluk şarkıları, sevdiğini söylediğinde hayallerinin içine naftalin bırakan bir el, işte o yüreğinde durmadan taşan deli bir sel... evet bunlar gerçeğinden daha güzel koyuyor insana katılıyorum.
Zavallılığın, güvensizliğin, kaptırmışlığın adını platonik koymuşlar. Tam bir saçmalık. P.i. Tchaikovsky hayat hikâyesinde at kılıklı bir kadına platonik aşkla bağlı. Bir takım sorunları var adamın neyse...
Bu at kılıklı kadın bir odaya geliyor elmayı ısırıp bırakıyor, gidiyor. Bizim Piyotr gelip elmayı alıp kokluyor ve bir ısırık da kendisi alıyor. Aman Allah'ım elma üzerinden nasıl bir aşk anlatamam. Elmayı kurt yese aşk bitti o derece.
Ha bu arada adam elmayı kemirirken karısı tımarhanede tamamen çıldırıp deliriyor arayanı yok. Çok büyük tragedy.