Beklemek, özlemek; beklerken bıkmamak; özlerken bıkmamak...
yıllar yıllar geçse de, orada o köşede durup, yüzünü görmeyi beklemek.
Saçını, elinin tek noktası değmeden okşamak.
Yüzünü, ezberlediğin yüzünü, gözlerine sevdirmek.
Gözlerini gördüğün an, gözünün içindeki en küçük hareyi bile ezberlemek.
Seni seviyorum dememek, seni sevdim dememek.
o sana geldiğinde; git, sevdiğim sen değildin demek...
Ben, aşkı sevdim demek...
hele platoniğiniz uzaktaysa daha ne zamana göreceğim biraz daha bakayım be diye kederli kederli içinizden geçirirsiniz öyle.
Edittt:şükür ki bu günleri de atlattık jsjsj.
Hep aynı sessizlikle geliyor gece…
Hep aynı yalan dolan masalları dinliyorum yine…
Hep aynı yüzler, hep aynı sesler peşimde…
Anlatamıyorum, inandıramıyorum kendime…
Sen benim yarım kalan cümlelerimsin…
Hiç söyleyemediğim, söylemediğim o sözlerim…
Sen benim hiç ısınmayan ellerimsin…
Hiç unutamayan, unutmayan o kalbim…
Sen benim eksik kalan yerimsin…
Kapattığım pencereler, güneşlere çektiğim o perdelerim…
Sen benim hiç sevmediğim sessizliğimsin…
Kaybettiğim yolum, korktuğum karanlık, hiç tutamadığım o yeminlerim…
Sen benim terk ettiğim şehirlerimsin…
Düştüğüm çukur, uzanan ellerim, hiç tutunamadığım gidenlerim…
Sen benim kovulduğum cennetimsin!
Eğdiğim yüzüm, sövdüğüm aydınlığa hiç açamadığım gözlerim.
uykudan uyandım evin içinde çok şiddetli bir rüzgar, tüm kapılar, pencereler çarpıyordu hemen resminin üzerine kitap koydum tekrar uyudum, cereyandan yere düşmesin diye...
pencereleri kapatmayı unuttuğum için uyandığımda her yerim tutulmuştu.