ey sevgili,yaşarım seni, sen bilmeden
uzaktan sevgi dolu izler dururum
açtığını görürüm sabahın ilk ışıklarında
karanlık çökünce, mahsun gözkapaklarına
öyle sessiz, için için kanarım.
sen, sevdiğim tek varlık, sana yalvarıyorum
yüreğimin düştüğü girdabın dibinden;
geceleri içinde korku ve ızdırap yüzen
ufku kurşun, donuk bir evrende yaşıyorum.
üstümde aynı elbise aşığın olduğum
köhne bir oda, güller içinde solduğum
hazin beynimde yankılanan gülüşün,
akşam gün batımıyla göğü dolduran sesin,
yakamı bırakmayan sonsuz yalnızlık sığmıyor acıma.
eğlendirmez oldu sahip olduğum esintiler,
hissedilmeyen binlerce sössüz şarkılar;
ölüm bile tebessüm alamadı
bir mezar gibi sensiz yaşamım,
ruhumu başka ateş ısıtamadı.
yağmur damlaları çizgi çizgi düşerken geceye,
şarkını titreyen alev gibi yıldızlar söylüyordu;
hiç durmadan başladım inlemeye,
bir cenaze alayı geçitteyken yüreğimde
umutlarım bir yarasa gibi ürkek, ağlıyordu.
bir gün öleceğim
Ki, ölüm bile alamayacak ürpertini
özlemlerin büyülü aynası,
kımıldamadan duracaksın yalnızlığımda
açılacak yorgun karanlığım ışığı sürgün ederek
hüzünlü saniyeler bir mezara taşıncaya dek.
toprağım, çürüyen bedenim,
yine herşeyim sen olacaksın
ışığı bildik dili konuşan sensiz yıldızlar
ne çok severdim geceyi, olmasaydı acın.
bin yıl yaşamışcasına çok düşüm var sana dair
çekmeceleri tıklım tıklım özlemlerim
binlercesini gizledim gözlerine
hayallerini gömdüğüm, büyük bir mezarlığım
kaybetmekten korktuğum gecelerde bile.
doymuyor yüreğim, aç ölüme
bulutların beyaz kefenim
cennetinden kovulduğum dün gibi
aşığın olduğum hüzündeyim
eski kokuları yok güllerin
ışıksız soğuk bir dünya, belirsiz
yırtılmış maviliği altında göklerin
yarınları yaşatan ayna karanlık
tatlı yaralar açtın bedenimde
kanayan yaralarına diş geçiren kalbim
ki, büyük acılar içinde
kendimin vampiriyim.
güzel kokulu cennetim, uzaklardasın nice
sensiz ışıtabilir mi çamurlu kara bir gök,
yırtılır mı karanlıklar sabahı, akşamı yok
güzel kokulu cennetim uzaklardasın nice.
derin bir acıyla ay kendinden geçti
uykuların düşmanı karanlığa büründün
büyümüş gözlerimde hayalin uçuyor sürekli
beni sevmediğin gecelerde öldürdün
dilediğin gibi ol, kızıl tan, kara gece
şimdilik yak gözlerini
anlamsız bakışlarda doyur isteklerini
her arzun kabulüm
dilediğin gibi ol.
sevgim, uzak çağların kıyısına vurursa,
bir akşam, hüzne boğulursa
alabora ederse yüreğimi
sevgime asılıp kalırsın
tüm zamanlarda hatırlanırsın
derin uçurumlar, sesimi duyuran zaman
bir gölge gibi benimle anılırsın.
gözlerin kapandığında
otlar ve kemikler arasında beklemeya başladığın an
seni kollarıyla saran toprak
bilsin ki yok edilemez aşkım
söyle ona, seni çoktan sakladım
uyuduğun zaman bir gün mermerlerin içinde
sıcak yatak, ev yerine
yağmurlu oyuk bir çukura girdiğinde
o güzeller güzeli bedenine abanıp taş
bütün tutkularını ezerken yavaş yavaş
sonsuz düşümün sırdaşı olan mezarım
ki mezar seveni hep anladı, anlar
mezarımdan doğrulup tanrıya yakaracağım
işte o an, ilahi aşkımın yakarısı
anlayışla azabı durduracak
taş gibi yalnızlığında sana dokunmayacak
ben, seni ecelden dahi korurken
ah, gecelerimin sessiz ağı
biliyorum ellerin yaşamıma uzanmayacak.