askin tek kisilik hali. asik oldugun kisinin icindeki farkli yansimasinin buyuyup karsindaki o yabancidan ayriklasmasidir. ve garip bir sekilde sen onu icinde buyuttukce karsindaki siluetinden sogursun, uzaklasirsin ve icindekine yonelirsin. yani tasavvufi asktir.
aşık olup da bir ilişki yaşanması muhtemel bir insanla konuşurken çok güzel,mutlu oluyor insan
ama platonik aşklarda nedense insanda o ilişkinin hiç başlamicagı hissi uyanıyor
ve o sana iyi yada kötü ne söylerse söylesin, sonunda hissettiğin tek şey üzüntü kalıyor
aşkın gözü kör etmesi sonucu bir yalanı yaşamaktadır. temiz duygulara elveda demeden önce kişinin kalbini doyasıya kirleterek onu hayata hazırlayan aşktır. hayatımın üç senesinin özeti bu kadar kısadır gerçekten.
herkesi, her şeyi yabancılaştıran acı... kimse anlamaz, anlasa da anlamaz!... anlaması için ne yapmaları gerekir bilmezsiniz... ama bir şeyler, birileri çıksa da beni bu beladan kurtarsa, dersiniz... yalnız kalırsınız, çok yalnız kalırsınız -kendinizi bile kaybedip- öyle ortada kalırsınız...
kavuşulmadığı için en güzelidir. çünkü tam olarak bilinmez erişelemediği için huyları...ha miki mouse a aşık olunmuştur ha platonik aşıktır insan, aynıdır ikisi de..kafada yaratılan kimlik beğenilen vücuda giydirilir. ikisinin birlikteliği kafada yaratılan sevgili modudur. sonucu genelde çok üzerken, yaşanılması en eğlenceli olanıdır. bir bakış, bir hareket, bir gülüş, verilmiş bir selam insanın adrenalin salgısını artırmaya, mutluluk hormonu salgılatmasına neden olur.
aşkın öyle bi çeşitidir ki; acı verir, hasta eder, şiir yazdırır, bitkin düşürür insanı...
mümkünse uzak durulması gereken bir olaydır kendileri ama acıda da tadılası bir zevkin, lezzetin oldugunu gösterir insana.
zamanla aşık olunanın karşı cins değilde platonik aşkın ta kendisi olduğu anlaşılır. bunu anlar insan bilinçaltında seviyordur böyle bir aşkı ama açıklayamaz yediremez kendisine,kendine acı çektirmeye aşık olmanın yanlış bişey olduğunu düşündüğü için bu gerçekten kaçar hep.. aşık olunan aslında özlemeyi istemektir aşık olunan aslında hasrettir acı çekmenin melankolinin tadı bambaşkadır bağımlılık yapar. bağımlıları daha sonra hoşlandığı biriyle çıksa aynı tadı alamaz.. sıraya,fizik defterinin ortasına,biyoloji kitabının giriş sayfasına ismi değişik versiyonlarla yazmanın mutluluğunu hiçbirşey veremez o insana...
aşık olunan platonik aşkın ta kendisidir.. imkansız aşkın lezzetidir.. seni seviyorum nolur benim ol şarkıları başka zaman anlam taşımaz ancak eğer tek taraflı seviliyorsa anlamı olabilir..
inanmak istemektir birşeylere farklı bir frekanstır gerçekleri görememektir.. insanın kendi gerçeklerinden kaçmasıdır..
ben aslında seni sevmiyorum özlemeyi seviyorum'dur türkçesi..
ufak heycanlarla başlar cok eğlenceli bişey sanırsın,sonra büyük heycanlara dönüşür her gördüğünde derin nefesler alırsın,sonra onu başkasıyla görürsün birini öldürme icgüdüsünün nasıl bişey olduğunu anlarsın genellikle alkolik olmakla sonuçlanır.şiddetle uzak durulmalıdır.
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
özlemeye başladım herkesi...
Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
solculuk oynamaya başladık..
Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.
Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.
Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
Muş ovasının yalancı maviliğini
Otobüs oluyordum bir süre
Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
Otobüs oluyordum
Bir ülkeden bir iç ülkeye
Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
Korkuyordum
Sonra iniyordum otobüsten
Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
bir yol üstü lokantasında
Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
Ben seninle herhangi bir insan elinin
terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim
sabahlara kadar onu görmek için beklemek, en azından 1 kez görebilmek için belki de sabah 5'e kadar bekleyip onun sokağın köşesinden dönüp gecenin karanlığında kaybolmasını izlemektir..
içini burkar ama karşı koyamazsın..
ulaşılmazdır o an öyle kalması da daha iyidir ulaşıldığı zaman sizi dünyanın en mutlu insanı yapsa da bir gün heyecan biter, ve platonik aşklı günlere özlem duyar insan...
en acı veren aşklardandır. o aşk yasaktır. o aşkla yaşadıkça iç daha çok kararır , sevilen kişi gördükçe karşısına geçip neden diye sormak istenir ama neden bellidir olmuyorsa olmuyordur zorlamanın hiç bir alemi yoktur.zorladıkça imkansızlık daha çok artar.pes etmek istensede edilemez.eli elinin yanında durur ama tutamazsın omzu yanındadır başını omzuna dayayamazsın.en kötüsü bunları bir başkasının çok rahat yapmasıdır.