yaşadığınız tüm aşkları yaşamadığınız bir aşkla kıyaslamaktır sürekli. bu öyle hastalıklı bir şeydir ki; hiç yaşamayacağınız bu aşk kapkara bir yağmur bulutu gibi sizi takip eder. yağmasını istersiniz. iliklerine kadar ıslanmak ama o bulut sadece gölgesini gösterir kendisi yoktur. ve siz kupkuru hayata devam edersiniz. ve başka hiçbir yağmur sizi ıslatmaz ilikleriniz kadar sadece öyle bir yağar geçer. siz o kara buluta aşık; o bulut başka yerlerde başka toprakları ıslatır. işte tam bu yüzden bir deniz kızı olmaya karar verirsiniz. şu sevgisi hayatından daha önemli olan küçük deniz kızı gibi bir köpük olur okyanusa düşersiniz. oraya yağar o kara bulut diye. ama yağmaz o bulut. sen başka ülkede yağarsın başka coğrafyada deniz kızı yapayalnız okyanusta. bulutun elleri yoktur hiçbir zaman kurtarmaya gelmez.
eğer birini karşılıksız seviyorsanız en büyük düşmanınız umuttur. ama en yakın dostunuzdur da aynı zamanda. bir umutla rahatlar, bir umuutla hep acı çekersiniz.
platonik aşk aşkların en güzelidir. sadece sen seversin. ama fazlası zarardır. kendimden biliyorum. çok uzun sürerse(mesela 7 yıl gibi) o zaman çok acı verir. çünkü aşk olmaktan çıkıp saplantı boyutuna ulaşmıştır.
güzeldir abicim, kim ne derse desin güzeldir.
bak şimdi bir kızı gördün uzaktan, bakışlar ayrı çekici, duruşu ayrı çekici, bir içim su ya.. böyle için gıdıklandı tamam mı?
gidiyorsun yanına;
- naber?
+ bu kim ya!?
- ya ben şey..
+ neyse...
kız salağın biri çıkıyor. iyisi mi takıl sen rüyalarınla.
ne demiş aşık veysel üstad;
- seversin alırsın karın olur, alamazsın kara sevdan olur..
saygı duyulası aşklardır... kendim yaşamasam da en yakın arkadaşım yaşadı böyle bir aşkı. her şey iyidir, güzeldir ama bir kişi için sabır göstermek, aylarca beklemek, ardından ağlamak, üzülmek, özlemek, ne kadar doğrudur yada birisi için değer mi? belli ki değiyormuş... belki böyle bir aşk yaşamadığım için böyle düşünüyorumdur... belki bir gün yaşarım ve o zaman anlarım. umarım yaşarım.
bunalım sebebi.. her yerde onun yüzünü, gözlerini, adını görme hali.. aslında yanıbaşınızda olmasına rağmen üçüncü şahıs olmak vardır bide:
birinci evre: ilk başlarda her şeye rağmen güzeldir, bakışlarından anlam çıkar(ama)mak, sözlerini bir filozofmuşçasına irdelemek, size gülüşünü hatırlayıp uzaklara dalmış bakışlar eşliğinde istemsizce sırıtmak güzeldir işte..
ikinci evre: işin ciddileştiği evredir, üçüncü şahıs olmanın ağırlığı içinize oturmaya başlamıştır yavaş yavaş.. olsundur, yine de güzeldir.. bakışlar daha beklenti ve tutku doludur.. O kusursuz bir yaratıktır belki de.. eğer şanssızsanız, size üçüncü şahıslığınızı hatırlatacak bir dizi olay gelir başınıza; duyduklarınız ve en kötüsü: gördükleriniz.. nasıl bir mantıksızlıksa aşk, hala umut doludur insan..
üçüncü evre: tutku tavan yapar.. her an onu gözlediğinizden, tanımaya başlamışsınızdır yavaş yavaş.. hele bir yerlerden O'nun da fazla boş olmadığını öğrendiyseniz bakışlar ve koşup boynuna sarılma dürtüsü dayanılmaz hale gelmiştir.. hala üçüncü şahıssınızdır ama düşünmek istediğiniz son kişi o 'öbür' kızdır; hatta ilk beşi aynı kişi parsellemiştir..
dördüncü evre: zaman yanınızdan akıp gitmektedir fakat aşkınızdan hiçbir şey götürmemekte, inadına inadına daha da büyütmektedir. sürekli sorular sorarsınız kendinize, varlıklara.. cevaplar hep koskoca bir çelişkidir. çaresizlik duvar olup dört yanınızı sarmıştır.. kendinizi hep gidip, O'na her şeyi haykırmanın eşiğinde gibi hissedersiniz ama O'nun bunu göremeyecek kadar kör olduğu gerçeği, O'nun da bir insan olduğu ve kusurlarının olduğu gerçeği aşkınızı daha gerçek bir boyuta taşımıştır sanki.. O'nu istiyorsunuzdur..
beşinci evre: aylar su gibi geçiyordur ve sabrınızla kendinize kendinizi kanıtlamışsınızdır artık. O'nu çok ama çok sevdiğinizi her hücrenizde hissediyorsunuzdur. en kötüsü, en berbatı da hala umut dolu olmanızdır.. umudunuz olmasa vazgeçmeyi düşünebilirsiniz belki ama kahrolası umut denen şey asla yakanızı bırakmaz ve sizi beraber olacağınız günün hayaliyle doldurup taşırır.. işte o hayallere sarılıp uyursunuz.. ve O hala size umut vermekte, gözlerinizin içine bakmakteyken vazgeçemezsiniz, vazgeçmek istemezsiniz de zaten.. o hayaller nereye giderseniz gidin gözünüzün önündedir çünkü. sizi ayakta tutan da onlardır.. size gülümsediği gün hayat çok ama çok güzel, O'nu görmediğiniz gün yaşamaya değmezdir. O'nu istiyorsunuzdur..
altıncı evre: her an O'na içinizden geçenleri haykırma dürtüsü dayanılmazdır artık.. fakat O da boş olmasa bile, üçüncü şahıs olmanızın doğurabileceği sonuçlar vardır ki, çok korkunçtur; elinizdeki küçük avuntuları da kaybetmek.. hala üçünçü şahıs olmak daha da ağırlaşmıştır fakat gururu bir kenara atar insan, bir gelse, ah bir gelse sadece, ne bir açıklama, ne de bunları unutturacak bir şey istemeye hali kalmamıştır ki.. tek istediği O ve söyleyeceği o iki kelimedir artık, kendini tamamen O'nun kollarına bırakmaya hazırdır kesinlikle. çünkü yorulmuş, çok yorulmuştur fakat aşkı yorulmak bilmiyordur.. bir sonuç gerekmektedir artık.. o sonucun bilinmezliği ve o zamana kadar geçecek sürenin soğukluğu ürpertir insanı.. hala sadece O, bir bakışı, gülüşü ya da sözüyle ısıtabilir içinizi.. sabır.. O'nu çok, ama anlatılmayacak kadar çok istiyorsunuzdur, büyük bir tutkuyla ve aşkla..
eğer aşk diye bir şey varsa ve inanıyorsanız aşka eminolun bu en ama en gereksizi hiç bulaşmayın... melankolik, depresif durumlara sürükler çünkü insanı, bu duygunun ne aksiyona başlama ihtimali vardır ne de bitme ihtimali... bir nevi ben senin beni sevme olasılığını sevdim durumu...
güzeldir aslında. sürekli onu izlersiniz hayranca.her yaptığı hareketle gözünüzde kahramanlaşır adeta... ama karşılık görmek istendiğinde,ya da karşılık görüldüğünde ayvayı yediğinizin resmidir..o masum sevgi bitmiştir.o gözünüzdeki yüce, kibar,saygılı, modern erkek silinir aniden. kıskançlık kavgaları, ihanetler sevginizi nefrete dönüştürür büyük bir hızla...
tek taraflı hiç bir ilişki yürümez ama karşılıklı olunca o insanın gerçek yüzünü görmenin verdiği acı sarar tüm benliğinizi... mutsuz bir aşık olmaktansa platonik bir aşık olmayı yeğlersiniz o vakit.ama iş işten geçmiştir çoktan. karşınızda kaba, kıskanç,sevmediğiniz adam durmaktadır artık. artık yapılacak tek şey ondan mümkün olduğunca uzak durmaktır...
Karşı cinse tanrısal bir kimlik yakıştırmayla sonuçlanan duygusallık dönemidir. Sıkıntılı bir dönem yaşar insan. En aptalca olanı karşılığı olmadan bir şeyi sevebilmektir. Şöyle bir düşündüğümüzde karşılıksız neyi seviyoruz hayatta diye anlamsızlığın boyutları iyice artar. Hele Schopenhauer'i okuduktan sonra yeni yetmelik çağlarınızda yaptıklarınıza inanamazsınız. Oluyor işte hayat bu.
duygusal bir masturbasyondur. yalnızlığın tavana vurduğu anlarda kendine yeni bir aşk ararsın aşkını kusacağın birini bulduğunda ise onun senin sevmesi önemli değildir. önemli olan duygusal tatmine kısa süre de olsa ulaşmaktır.
kendini kaybetmeye adamış insan portresidir. insana dair tüm duygulara saygı duysakta,
iz bırakmayan bu insanları anlamak zor oluyor. hep bir yardımcı kadın ya da erkek oyuncu rolleri, hep bir boşluk ve kontenjan doldurma hadisesi. cesaretsizlik diyelim gitsin işte ne platoniği allahaşkına. böyle söyleyince dahamı saf oluyor.
kapılınması insanı rezil rüsva derecesine getirebilecek aşktır (herkese belli ettiyseniz). saçma ve eftirik olmasına rağmen platonik olarak aşık olduğunuz insanı unutamazsınız (tabi sonradan elde etmezseniz). aklınızın bir ucunda öyle kalıverir. yıllar sonra gördüğünüzde bile bi garip hissedersiniz efendim.
uzaktan sevmektir, yanıbaşınızda olsa da o. görülemeyen günlerde içinde sebebini bulmadığın sıkıntının kaynağıdır. nasıl başladığını, ne zaman bu dumanların bacayı aştığını çözemeseniz de akşam uyumadan önce son düşünüp, sabah gözlerinizi açtığınızda ilk aklınıza gelendir. ne kadar saçma şeyler hissettiğiniz umrunuzda bile olmadan duygularızı tüm damarlarınızda dolaştırdığınızdır. acı çekmek daha bir zevkli hale gelmiştir. her gün yeni şekillerde dua edilir.duanız bazen 'allah'ım bir daha karşılaşmayalım nolur çok acıyo kalbim, zaten farkımda bile değil' olur, bazen de 'allah'ım kesin kötü bir şey oldu, niye yok? gelmeyecek mi? onu bir kere daha göreyim, canım ne kadar acısa da hep yanında olsun lütfen'dir. yakınınızda veya uzağınızda canınızın her zaman çok yanacağı garantidir. ama böyle de güzeldir. (bazen başlarım böyle aşkın ızdırabına dense de böyledir işte.)