Nasıl olduğunu anlamak mümkün değildir. Hiç hesapta yokken, böyle bir düşünceniz hiç olmamışken birden hayatınıza biri girer. Onu size çeken bir şey vardır. Bir bakış olur, bir gülüş olur, bir kelimesi olur, herhangi bir şeyi ile kendine bağlar sizi. Sonrası onu sürekli düşünme, her an onu görmek isteme, onsuz kalamama gibi evrelerle devam eder. Her hareketi size umut verir, her şeyde bir mana ararsınız.
Sonra ne mi olur? Eninde sonunda toplarsınız cesaretinizi, açılırsınız. Devamında olacaklar belli, geçmiş olsun.
Açılınca ret almaktan bile korkup 2 yıl boyunca köpek gibi sevip en sonunda kainattaki en malca açılma yöntemini deneyip kızın sana babayı göstermesidir.
Platonik olunan kişinin etrafına bir kere bile yaklaşamayan insan için bir süre sonra boşluk haline geliyor. Şu ergen hayatımda bir kere aşık oldum, o da platonik. Ortak arkadaşlarım vardı kızla. ancak özgüvensiz birinin tekiydim. Biraz olsun hâlâ da öyleyim ancak bir şeylerin farkına varınca rahatlıyor insan. Neyse kızın sesini aylar sonra duydum lan duyar duymaz da şaşırdım(beklentim kalın bir sesle karşılaşmak değildi) tabii. Ardından sosyal medyasıyla iç içe oldum kızın. Tanımaya başladıkça kendisinden uzaklaşmaya başladım ve peşini sosyal medyada da gönlümde de bıraktım. Yanlış mı yaptım tartışılır. Lâkin birinin düşünceleri sizi iğneleyebiliyorsa az çok neyin ne olduğunu kavrayabiliyecek duruma geliyorsunuz. Bu da böyle bi' anımdır.
aşkın en iğrenç hali sanırım. Hele bir de aşık olduğun insanın sevgilisi varsa hiç katlanılmaz bir hal alır. Hiç bir araya gelme şansın olmasa bile kafanda onunla hayaller kurmak bir damla da olsa mutlu eder insanı.
tadı ancak yaşınız küçükken çıkan aşk. çünkü masumsun, kötü niyetin yok, kimse duygularınla oynayıp seni intikam küpüne çevirmemiş, hayatın pis yüzünü görmemişsin. o kadar safsın ki sevince sevilirim sanıyorsun. işte böyle temiz bir ruh haliyle yaşanan aşkın tadı da başka. sonra boktan dünyanın boktan insanlarıyla siz de boktan bir insana dönüşüyorsunuz. ne o samimiyet kalıyor, ne de o sevgi.