En kötüsüdür sürekli hayal kurarsın yastığa sarılırsın sürekli onu hayal edersin gidip söylemek istersin ama kendine güvenemezsin uzaktan seversin uzaktan uzaktan ağlarsın iğrenç birşeydir aga.
Kavuşmamanın konuşamamanın hatta bir daha nerede göreceğinin belli olmadığında verdiği acı haricinde güzeldir ama çok zordur be hacı .
Ya terkedilmelidir yada sonuna kadar gidilmelidir.
Bunu farkettiğin an kendine acıma başlıyor ve mutlu olma ihtimalin artık %10gibi bir şey oluyor.arkadaşlar hayat bizi sevmeyenleri beklemek için çok kısa ya gerçekten. Kendinizşn kıymetini bilin kendinizden başlayın sevmeyi öğrenmeye.
hiç unutmuyorum on yedi yaşındaydım ama on sekizden gün aldım hesabı on sekiz yaşındayım dediğim günlerdendi. söylemeye gerek var mı bilmiyorum da yağmurlu bir gündü tabi ki. yağmur iplik iplik yağıyordu hatta. her neyse...
zaten sahaflara düşen kitaplar bende hep hüzün doğurur, yağmurlu günler de öyle. aşık olmak için fırsat da kolluyordum o zamanlar o da bir gerçek. kitabı alma sebebim de ilk sayfada bir kız ismiyle birlikte alınan tarihin yer almasıydı. kitabın alındığı tarih beş yıl öncesiydi. her neyse...
iplik iplik yağmurda romantik romantik ıslanmıştım sahaftan dönüşte. kendimi hüzünlü bir romanın içine atmak, ergenliğe dair kimi menfi düşüncelerden sıyrılmak, daha bir hüzünlü hikayeleri okuyup, ne güzel hayatım var demek istiyordum ya da gerçek hayatta bulamadığım aşkı kitaplarda arıyordum. yanisi güzel insanlar, aşık olmam için zemin ve hava gayet de münasipti. her neyse...
eve gelip heyecanla kitabı okuma düşü kurmuşken elektriklerin kesildiği haberini aldım. tam da akşam üzeriydi. üzülecek gibi olmuştum ki mum ışığında kitap okumanın daha güzel olacağı düşüncesiyle sevinmeye evrildim. aslında daha romantik olacaktı her şey. her neyse...
kitabı ilk sayfasını açtım ve eski sahibinin minik, minnacık ama gayet düzgün ve süslemeli yazısını bir daha dikkatle inceledim. böyle bir yazı ancak ve ancak şirin, güzel, pamuk gibi ,bembeyaz bir elden çıkabilirdi. sağ işaret parmağımı dilime değdirip bir sonraki sayfayı araladım. o pamuk elli kızla aynı öyküyü, aynı kitabı ben de yaşayacaktım. her neyse...
sonracığıma romanın ilk sayfasıyla baş başa idim, fakat eski sahip bazı yerlerin altını çizmekten imtina etmemiş, adeta kalbine işleyen satırlardan bana aşk işaretleri veriyordu. eğer ben de o ilk sayfada bir yerlerin altını çizmiş olsam aynen onun altını çizdiği yerleri çizerdim. ve hatta erkek kahramanın ağzından duymak istediği her şeyler zaten benim kalbimde yer edenlerdi diyerek bile düşündüm. demek ki nasıl da ruhumuz yakın olmalıydı. onun aradığı prens bendim belki de.
aman allah'ım dedim içimden. gitgide platonik bir aşk için kamçlılanıyordum, hatta belki de bu bir kaderdi. ilk sayfa bir erkeğin kalbindeki aşk özlemi ile başlıyor ve birbirinden çarpıcı, vurucu, titretici cümlelerle akıp gidiyordu. ama en etkileyici iki cümlesinin altı benim için çizilmişti zaten. ''kalbimdeki boşluğa bakarak pervaneler gibi ateş etrafında döndüğüm doğrudur'' ve ''sevmek zamanı sevmek istiyorum, ölmek zamanı ölmek'' cümlelerinin altındaki ince çizgide en ufak bir tereddüt yoktu. ben olsam elim titrerdi diye düşündüm çizerken. ama onun elleri pamuk olduğu kadar da kararlı olmalıydı. her neyse...
daha fazlasını anlatıp da kendimi çok fazla rezil etmek istemem. zira, bu aşkın elim hatırası ne zaman kalbime düşse kendimi aşk tarafından yanağından makas alınmış saf çocuklara benzetirim.
Bir çift göz görmemle tatmaya başladığım his. Saf acı olarak da tanımlanabilir.
Benim onu görmeme rağmen onun beni görmeyişi, asla da görmeyecek oluşu kişiliğime her gün tekrar tekrar lanet okuma sebebim olmuş durumda.
Yalnızca o güzelin yakınındayken, sesini duyabiliyorken mutlu olabiliyorum. Her şeyi unutabiliyorum. Başkasına gülüşünden bile mutlu olur oldum. Bir şekilde ben yüzünde gülümsemeye sebep olduysam tarif edilemez hislere kapılıyorum. Üzüldüğünü gördüğümde yakıp yıkasım geliyor. Göründüğü kadar saf olmadığını hissetsemde umrumda olmuyor.
Uzaklaştığında, tüm düşünceler tekrar beynimde yankılanmaya başladığında ne yapacağımı bilemiyorum. Hissizleşiyor benliğim, kulaklığı takıp açtığım müziklerle ve beynimi kemiren düşüncelerle tekrar görebileceğim günleri bekliyorum.
Karnında ilk ve meşru yavrusunu taşıyan bir annenin doğuma kadar ki durumuyla benzerliği bulunan. Doğduğunda aşkına somut olarak sahip olur. O zamana kadar kavuşamama korkusu, incitmeme telaşı, patikler, kaygı, don takımı, hayaller, biriktirilen hasret, sancılar... yalnız annenin aşkı ömür boyu geçmez. Anneler... annelerimiz...
her ne kadar "kavuşamazsan aşk olur, kavuşursan meşk" düşüncesi bir bakıma anlamlı olsa da; platonik aşk, bir vakit kaybından öte bir şey değildir. aşkların en güzeli olmasının sebebi çok açık. bir hayal dünyası kurulup, o dünyanın içini bin türlü anlam yüklenmesidir. oturulup iki çift laf edilmeyen birine, tek taraflı sevgi beslenmesidir...
insanın her şeyi üzerine alınmasının temel sebeplerinden biridir. Genellikle okulda yaşanan durum. ister istemez etkileşime giriyor insan demek ki. Ama eğlenceli de olmuyor değil hani. Romantik komedi tadında bir süreç diyelim o halde...
idealistlerin işidir, hiçbir şey uzaktan göründüğü gibi de değildir. yanına gidince illa bir pislik çıkacak demek kötü bir şey ama insan bu lan!
sen onun ardında onu yüceltirken bir an karşısına çıktığında normal olan bir şey bile sana üzücü gelir çünkü sen bayağı gerçekten kopmuşsun hayalinde onu gayet tapılası yapmışsındır.
ben hastalık olarak bakıyorum buna ve platonik sevmek asla bir iletişim değildir, mastürbasyon yapmak kadar bencilce ve kendini sevmektir.
o yüzden gidip bu sevgiyi övenler bence saçmalamasın, gerçek sevgi böyle saçma bir anlayış olamaz.
ayrıca olanı olduğu gibi kabul etmek lazım, boş hayaller peşinde koşuk ezik dünyanda birilerini yüceltmek kendi kendine zarar vermektir.
hatta ben platonik aşka kendi kendini yüceltmek olarak bakıyorum, bencil sevgisinin bir karşılığı olmadığını sanan asosyal eziklerin başvurduğu yöntemdir.
gerçek sevgi bir kenarda insanı yüceltip polyannacılığı oynamak olamaz, insanı kusurlarıyla kabul edip ona değer hakkettiği değeri vermek daha doğru.
Platonik aşkla mücadele ettiğiniz zamanlar aynı zamanda en mutlu olduğunuz zamanlardır. gidip söylemeden önce tadını çıkarın.
aynı zamanda aşkların en çok yıpratanıdır. Her hareketini detaylıca düşünmek, anlamlar yüklemek ve devamlı süregelen bilinmezlik ve belirsizlik...
Bana çok garip gelen aşk çeşidi. Anlamlandiramiyorum. Yani bence seni sevmedigini bildiğin bir insani sevmek kısır bir döngüdür. Ya da habersizce sevmek. Ya söylenir birlikte devam edilir ya da herkes kendi yoluna devam eder.