platonik aşk

    340.
  1. *müzik dinle..

    -ne senden öncesi, ne senden sonrası..
    *sarkıcı değiştir..

    -gül ki sevgilim, gül ki gözlerin, solmasın sakın..
    *şarkıcı değiştir..

    -gözlerime çizdim seni, açmaya korkuyorum..

    *sağ tık, en altta, kapat..

    *sokağa çık..

    -saçı o'na ne kadar benziyor.
    -o'nun gibi gülüyor.
    -gözleri o'nun gibi.
    -o'nun gibi ağlıyor.
    -.. o'nun gibi..

    herkes o'na benziyor..

    *eve git..internete gir..

    -msn'de online mı?
    -entry girmiş mi?
    -en son ne yazmış?
    -kaç puan almış.
    -bir kaç artı vereyim gülümsesin. mutlu olsun.

    *başlat, en altta, bilgisayarı kapat..

    *televizyon izle..

    -şu anda ne yapıyor?
    -mesaj atsam mı?
    -telefonumu nerden aldın der mi?
    -der..ben ne derim? mesaj atmak için bahane'm olmalı. ama ne? düşün..
    -3 saattir mal mal oturuyorsun..

    *kağıt al, karakalem çalış..

    *karakalem.. eskiden daha güzel çizerdin..
    -o'nun da saçları kara..o yok, kalem var..
    -kalem. evet. kalem.. yazı.. yazmak..
    *tamam. çizmeyi bırak. yaz..
    -şiir?

    sabah kalkınca pencereni aç,
    esen rüzgarda beni hatırla,
    akşam olunca bir şarkı seç,
    gözlerini kapa beni hatırla..

    yalnız kalırsan,
    arkana yaslan
    bir çift göz düşün
    sırf sana bakan
    duymak istersen ismimi an,
    s..

    *yeter bu kadar, kağıdı bırak..

    *müzik dinle..

    -o'nu yaptık.. olmuyor işte..
    *olmalı..sen o'nun hayatında bir nokta bile etmezsen, o'nun senin hayatında başrol oynamasının bir çözümü olmalı..

    *vur kafayı yat..

    -acaba şu an ne yapıyor?
    *sus..
    -acaba..
    *kendine eziyet ediyorsun..
    -sen sus..
    *ben senin iç ses'inim.. susamam..
    -vururum seni..
    *beni vurmak için kendini vurman lazım salak..

    *dur ben şaka yapmıştım..
    *salaklık etme.. aptalsın sen koca bir aptal!

    -...
    *...
    133 ...
  2. 1.
  3. birçoğuna benzeyen birinin karşısında oturuyorsun. bir ihtiyacın var, öylesine elle tutulur ki parmaklarınla dokunabilecekmişsin gibi ama henüz onu tanımlayacak sözcükleri bulamıyorsun. oyalanan yerlerin başka. hadi ona soru üstüne soru sor. kendine de gerçekten sorduğun sorular olsun. yanıtlasın ve verdiği yanıtın seninki mi yoksa onunki mi olduğunu anlayamadığın zaman söylediklerini not et. ve bu yolla adım adım ihtiyacın olan aşkın tasvirini ortaya çıkar.

    "bakılıyor" olmak (evet "bakılıyor", "görülüyor" değil); bakılıyor olmak, bir ağaç, bir çiçek, bir nehir, nehirdeki balık gibi. sanat yap biraz-peehh!-, bırak şu objeyi de aklının masasını algınla donat.

    bu nereye kadar sürebilir? ne çıkarın olacak?.. bırakmak, dünyaya inmek ve elini vermek. temiz bir el değildir bu, önemli değil, önemli olan vücudun sıcaklığı. giysilerini ve gözlüklerini çıkarmak ve kaynağa batmak. boşver biz masayı yine donatmaya devam edelim dostum. masa da masaymış ha!

    anlam yoksunluğu ile bağlantılı olan korkuda yaşamayı bırakır, aşk için gayret göstermeye başlar. rutin, yaşamın yerini alır ve -teslim olmuş- duyular hiçliğe alışır. ah çıkar cebinden o vasati kırk çöpü dostum. kaldır paltonun yakalarını. sigaranı yak, yürü. kendin için tehlikeli olmayı sürdür. tutanaklara geçsin adın. dudaklarında gülümsemenin yeni tadı. acı çekmek zevk veriyor di mi kardeşim? gözünden bir miktar yaş geliyor. işte buldun kendini. bu makinistin kurgusu değil dostum. senin kurgun. çıkar keyfini.

    zaman zaman isyan et kaderine. taşsın göz pınarların. ama bu yalnızca görüntüyü kurtarmak için. kendini kandırıyorsun. bunu sen de biliyorsun. büyük bir tantana kopar bence. bir skandal yarat benliğinde. örneğin bilincini kaybedene dek iç. içinde fosilleştiğin kabuk, bu kılıf senin varoluşunun ta kendisi haline gelmiş. kuru ve katılaş ve içinde hala küçük bir hayat kıvılcımı taşıyan herkesten nefret etmeye başla. bu tinsel bir sorun değil aslında. platonik aşk dokunamamanın poetikası gibi sanki ama değil be gözüm: bütün dokularını sardığına göre ve birinin temasından ya da kendini açmaktan duyduğun korku her zamankinden daha büyük bir hale geldiğine göre, o kadar da değil.. çıplak tenden, çıplak yaşamdan, kendinden duyulan utanç ve aynı zamanda sık sık ortaya çıkan satışa çıkarıldığında, iyi satıldığında tam bir utanmazlık bu. darılma ama öyle. sen de zaten artık kendini sevmiyorsun, sana ait olanları sevmiyorsun, diğerlerinden nefret ederek bu sevgi yoksunluğunu gidermeye çalışıyorsun. yola çıktığında bunu hiç hesaplamıyordun. şimdi... hangi rengi seçiyorsun: marianne faithfull kırmızısı: , dehşet ve gözyaşı... van gogh sarisi, çılgın ve kör edici... parliament mavisi: dumandan bir iskelet ve eski dostun yalnız kovboy redkit.

    büyük bir çeviklikle ama yine de hüznünü gizleyerek , kendi cenazende oyalanıyorsun. burada kaç işleve gerek var, hangi çabaya, hangi ritüele? ve bu aşk nedir? bir kadının sana yükünü giydirmesi, kaplaması, sana sahip olması, senden kaçması, senin onu azizeleştirmen. peki ya geriye kalan nedir, yaşanan nedir? bana diyorsun ki: "ben suyum, saf, akıcı, canlı su. bu yeter bana." e tamam da biraderim, o zaman kaynak o'dur, sen değil; o sevdiğin kişi, kendini savunmadığın kişi. ancak o kaynak ise sen canlı su olabilirsin. ne biçim bir mevzu bu? burada tıkandık n'apçaz? çıkalım nefes alalım. bir iskender yiyelim. şu istiklal'in girişindeki burger king'ten bir kaç metre ötedeki bursa iskender salonunda. sonra cam kenarından insanları dikizleyelim. orası buna çok uygun. biribirini ıskalayan güzel kızlar ve bıçkın erkekleri birbirlerine yakıştıralım. güzel dostum; aslında daha vardı diyeceklerim ama sıkıştım, tuvalete gitmeliyim. hatta koşmalıyım.
    98 ...
  4. 7.
  5. bir yerden eline geçen kıza ait yazı, toka, yenmiş çikolata jelatini, şanslıysan resim'e bakıp her gece ağlamak.
    44 ...
  6. 19.
  7. kafada büyütmek büyütmek büyütmek onla bir kelime bile konuşan birini görünce ulan ne şanslı be onla konusuo die sızlanmak ama o cesareti hiç bi zaman kendinde bulamamak sürekli ilk tanışılan günü hayal etmek o anda mutlu olmak onu görmek için elden geleni yapmak okula bile ayrı bi hevesle gitmek yanından geçerken aynı mekandayken ayrı bi heyecanlanmak ama farkında olunmamak ulan işte bu aşk heralde derken onun için sadece 6 milyarda bir kişi olmak ölesinede olsa bi an baksa bütün gün o anı düşünmek düşünmek düşünmek... her hareketinden bi anlam çıkarmak kendini teselli etmek ama sonunda hayal kırıklııyla tanışmak
    43 ...
  8. 3.
  9. belki aşkların en güzelidir. ama abartılırsa beyinde kalıcı hasarlara yol açabilir.
    41 ...
  10. 8.
  11. hoşlanma kıvamından çıkıp gerçekten aşk olduysa adamın ..ına koyan bi aşk tır.
    38 ...
  12. 674.
  13. bazen insana şu soruyu sordurur;
    "elini tutup,yanına oturamadığın insanı daha ne kadar izleyeceksin ki?"
    35 ...
  14. 22.
  15. sen bir yerlerde onun için gözyaşı dökerken, onun bundan haberi dahii olmaması.
    37 ...
  16. 4.
  17. aşkların şüpesiz en güzeli en tatlısı belki de en kutsalıdır. öbür yandan belki de hayatta olabilecek en acı en kötü şeydir.
    32 ...
  18. 2.
© 2025 uludağ sözlük