sapık gibi, sabah akşam abi ben aşığım, başka kıza bakamıyorum deyip yıllarını geçirmekse mallık olan süredir.
Ha ama bir kızdan hoşlanılır, gerçekten etkilenilir ama olmaz birlikte olamazsınız. kız tutup çürüyüp gitmeyecek ya, kızı ne zaman görsen etkilenirsin haliyle arada bir aklına düşer yıllar uzadıkça seyrelen aralıklarla, o arada birileriyle çıkarsın, gerçekten aşık olursun vs vs. kız da kişinin zaafiyetini biliyorsa ve canı sıkıldığında arıyorsa görüşüyorsanız, aynı ortamda bulunuyorsanız böyle onlarca yıla kadar uzayabilir. Ama tabi burada sağlıklı olan dert etmemektir. Tıpkı kaley cuocoyu veya Mila Kunis'i, Michelle rodriguez'i ekranda görüp ne güzel kız lan deyip izlerken zevk almaya bakmak gibi olmalıdır. sınırı budur.
aşık olmaya devam edersen, kendine saygını ya da aşka olan inancını yitireceğini anladığın an'a kadar.
hayatının tek anlamının o'nu sevmek olmaması gerektiğini farkettiğin zamana kadardır ya da.
aşk kavramını bir tek insana hapsetmekle aşka ihanet ettiğini anlarsın bi de bazen, işte o an...
ama asıl,
sevdiğin insanı gerçekten tanıyana kadar.
ben bunun 5 aylığını gördüm ama o 5 ay ki hiç görmeden duymadan resmen bitkisel hayat. ardından artık ne hayata ne aşka inancınız kalmamışken biri girer hayatınıza hiç ummadığınız anda onunla hayata tutunursunuz yaşamayı öğretir size. sonra aylar geçer tam işte bende mutluyum artık derken oda bırakır gider. sebepsizce hemde. işte o zaman anlarsınız aşk boş herşey boş en iyisimi sevginizi içinizde yaşayın en azından daha az üzülüyorsunuz.
6. yıl oluyor son 4 yıldır hiç görmedim , bu bir takıntımı gerçek bir aşk mı ? halen anlayabilmiş değilim
anlayamadığım başka bir nokta ise göremediğim 4 yıl boyunca ızdırabım ve talihsizliğim hiç eksik olmadı burdada bir raslantımı var yoksa aşktaki karamsarlığım hayatımımı sardı o da meçhul.
aşk eğer bedeninizin değil ruhunuzun aşkıysa hiç bir şekilde eğitip dizginleyemiyorsunuz.
şahsi olarak konuşuyorum, kurtuluş yok. olsa olsa tamamen ayrı kalana kadar. o kadar sevmiyorsun artık ama onu her görüşün içinde bir şeyleri acıtmaya yetiyor. her gördüğünde tekrar tekrar seni terk edişi geliyor aklına. bazı şeyler soğutuyor, ama bazı şeyler de bağlıyor. sanırım kurtuluş yok. evet yok.
insandan insana değişir, ama platonik olarak aşık olunan kişi sayısı ile süre arasında ters bir orantı olması muhtemeldir. ya da ömür boyu platonik bir aşk beslediğine inandırır insan kendini, gerçek aşkların olası acılarından kaçmak için. ama bunlar karşılıksız aşk anlamındaki platonik aşktır. ama işin aslı yani adını filozof platondan alan aşk, tasavvuf felsefesindeki aşk a benzer. birine aşık olursun ama onunla gezmek, dolaşmak, öpüşmek vs. için değil o olduğu için ona aşık olursun, sonra o güzelliğin tanrı dan geldiğini düşünürsün, baktığın her şeyde tanrısal güzellik görür ve en sonunda tanrı aşkına ulaşırsın. bunun süresi de yunus emre nin hamdım piştim yandım dönemlerinin toplamı yani bütün hayattır.
ne zaman başladığı konusunda kesin bir çizgi çekemiyorum. 15 yıl oldu en az. onunla büyüdüm. 8 yıl önce kaybettim. Hala bir yerlerde beni gördüğünü, duyduğunu, bildiğini, hissettiğini biliyorum ve geçen 8 yıl 1 ayın ardından hala onu özlüyorum ve hala seviyorum.
sevdiği şeyleri kıyıda köşede biriktiriyorum. arkadaşlık kurabileceğini hissettiğim yada hayranı olabileceği insanları * sosyal medyadan takip ediyorum. itiraf etmeliyim epey sık yapıyorum bunu. ondan sonra çıkan, onun sevebileceği şarkıları telefonuma yükleyip arada dinliyorum. bu yüzden telefonumdaki bazı şarkıların sözlerini hiç bilmiyorum.
şimdi acıyarak diyeceksiniz ki 'nasıl dayandın söylemeden?'. Dayanmadım, dayanamadım zaten. Söyledim. Tavsiyem söyleyin. Çünkü bazı şeyleri söylemek için 5 dakika sonrası bile çok geç.