lise dönemlerindeki kızların platonik aşklarıyla ilgili kurdukları hayaller genellikle aynıdır. platonik aşk gerçekten imkansız ise genellikle yıllar sonra karşılaşılıp erkeğin kıza çarpılması düşünülür. karşılaşma anında ise kızımız süper bir kariyer yapmış olup, topuklu ayakkabı ve mini etek giyen, kendi ayakları üstünde durabilen bir iş kadınıdır. hayalde erkeğin "ulan ben neyi kaçırmışım?" diye düşünmesi sağlanır. kızda erkeğe "hehehe bak artık o seni takmayan kişi ben oldum" bakışı atar. erkek kızın peşinden koşar ve sevişilir falan filan.
dalga geçtiğim düşünülmesin hayallerle. platonik aşkla ilgili hayal kurmak heyecanlıdır, eğlencelidir. bir yandan çok fena acıda çektirir. platonik duyduğum aşk yüzünden gece uyumak için sabırsızlandığımı bilirim. çünkü orada yalnızsınızdır. istediğiniz biçimlere sokabilirsiniz aşkınızı. gerçek olmasından çok daha masum ve bir o kadarda karşılıksızdır platonik aşk. hiçbir çıkar yoktur. "neden onu seviyorum ki?" sorusunun cevabı da yoktur. kafanızda sevgilim böyle olsun şöyle olsun diyorsunuzdur ama platonik aşkınızda kriterlerin hiçbirinin olmaması umurunuzda bile değildir. ne parası ne çok yakışıklı ya da güzel olmamasını düşünüyorsunuzdur. onu her haliyle sevmek, kusurlarını görmeme halidir ve resmen gözünüzü kör eder. gecelerce onu hayal edersiniz yılmadan, usanmadan onun sizi fark etmesini dileyerek.
aşık olduğunu sandığın kişiyi düşlemektir aylar belki yıllar boyunca. çünkü platonik aşkta genelde kafada yaratılana aşık olunur, gerçeklerse bambaşkadır.
Öyle bir aşk düşünün ki sevdiğiniz kişi yüzünüze bir kere bile doğru dürüst bakmamış baktığı zamanlarda sizden nefret ettiğini belki yer yer iğrendigini görmüşsünüzdür
Ama siz onu sevmekten vazgeçemezsiniz
Bazen olmadık hallere sokarsınız kendinizi 2 dk o güzel gözlerini göreyim diye
Binbir türlü hayal kurarsın şöyle olsa böyle olsa ama onların hiçbiri gerçek olmaz
Hele birde ilk aşkınız platonikse uzun süre kendinize gelemezsiniz
Lise biter o başka bi yere ben başka bi yere...belki o mutludur ya ben?
bir ikindi vakti, iki yanı palmiyelerle dolu sahil yolundan, rüzgarda hışırdayan palmiye yapraklarının sesini dinleyerek yürümek istiyordum onunla. yine bir ikindi vakti, denizin kenarında bir yemek yemek istiyordum. sonra sadece dalgaların sesini dinleyebileceğimiz bir yerde oturmak istiyordum. bir sabah deniz manzarasına karşı beraber kahvaltı yapmak istiyordum. portresini çizip, doğum gününde ona hediye etmek istiyordum. ama çizemezdim. çöp adamdan başka bir şey çizemezdim ben. o yüzden kara kalem öğrenmeye başladım. birkaç hafta uğraştım ama beceremedim. mektup gibi bir şey yazayım dedim, duygularımı tam anlamıyla dökemedim kağıda. şiir yazayım dedim, yazamadım. olmadı işte. geçti, gitti. ama ben onu unutmadım.
şimdi, keşkelerin ardı ardına sıralandığı bu hayalleri kurmaktan başka yapacak bir şey yok.
Buna dair bir seyi en son öğrendiğimde çok uzuldum. Birinin hayal kurmakla kalmayip beni saatlerce yağmur altında beklediğini ogrenmek uzaklara kaçmak istememe sebep oldu. Böyle anlarda Tek istediğim beni seveni kırmadan durumun içinden çıkmak. Empati yaptıkça canım sıkılıyor.