platonik aşk

entry1910 galeri23 ses1
    134.
  1. cem uzan'ın başbakanlık koltuğuna duyduğu aşk.*
    3 ...
  2. 133.
  3. 132.
  4. askin tek kisilik hali. asik oldugun kisinin icindeki farkli yansimasinin buyuyup karsindaki o yabancidan ayriklasmasidir. ve garip bir sekilde sen onu icinde buyuttukce karsindaki siluetinden sogursun, uzaklasirsin ve icindekine yonelirsin. yani tasavvufi asktir.
    3 ...
  5. 131.
  6. aşık olup da bir ilişki yaşanması muhtemel bir insanla konuşurken çok güzel,mutlu oluyor insan
    ama platonik aşklarda nedense insanda o ilişkinin hiç başlamicagı hissi uyanıyor
    ve o sana iyi yada kötü ne söylerse söylesin, sonunda hissettiğin tek şey üzüntü kalıyor
    3 ...
  7. 130.
  8. uzun sürmesi sakıncalı olaydır. umarım kimse uzun süre yaşamaz.
    1 ...
  9. 129.
  10. aşkın gözü kör etmesi sonucu bir yalanı yaşamaktadır. temiz duygulara elveda demeden önce kişinin kalbini doyasıya kirleterek onu hayata hazırlayan aşktır. hayatımın üç senesinin özeti bu kadar kısadır gerçekten.
    1 ...
  11. 128.
  12. söylesem tesiri yok sussam gönlüm razı değil...
    3 ...
  13. 127.
  14. herkesi, her şeyi yabancılaştıran acı... kimse anlamaz, anlasa da anlamaz!... anlaması için ne yapmaları gerekir bilmezsiniz... ama bir şeyler, birileri çıksa da beni bu beladan kurtarsa, dersiniz... yalnız kalırsınız, çok yalnız kalırsınız -kendinizi bile kaybedip- öyle ortada kalırsınız...
    2 ...
  15. 126.
  16. kavuşulmadığı için en güzelidir. çünkü tam olarak bilinmez erişelemediği için huyları...ha miki mouse a aşık olunmuştur ha platonik aşıktır insan, aynıdır ikisi de..kafada yaratılan kimlik beğenilen vücuda giydirilir. ikisinin birlikteliği kafada yaratılan sevgili modudur. sonucu genelde çok üzerken, yaşanılması en eğlenceli olanıdır. bir bakış, bir hareket, bir gülüş, verilmiş bir selam insanın adrenalin salgısını artırmaya, mutluluk hormonu salgılatmasına neden olur.
    5 ...
  17. 125.
  18. sanırım gerçek aşktan daha az acı verenn,sonsuza dek süren aktır..aşklarınn ennnnnnn güselidir.
    1 ...
  19. 124.
  20. aşkın öyle bi çeşitidir ki; acı verir, hasta eder, şiir yazdırır, bitkin düşürür insanı...
    mümkünse uzak durulması gereken bir olaydır kendileri ama acıda da tadılası bir zevkin, lezzetin oldugunu gösterir insana.
    2 ...
  21. 123.
  22. seni uzaktan sevmeeeeek askların en guuzeliii diye bir şarkı da yapmışlar dımı ?
    2 ...
  23. 122.
  24. 121.
  25. aşkların en güzeli. sonsuza kadar sörecek aşktır.
    1 ...
  26. 120.
  27. 119.
  28. zamanla aşık olunanın karşı cins değilde platonik aşkın ta kendisi olduğu anlaşılır. bunu anlar insan bilinçaltında seviyordur böyle bir aşkı ama açıklayamaz yediremez kendisine,kendine acı çektirmeye aşık olmanın yanlış bişey olduğunu düşündüğü için bu gerçekten kaçar hep.. aşık olunan aslında özlemeyi istemektir aşık olunan aslında hasrettir acı çekmenin melankolinin tadı bambaşkadır bağımlılık yapar. bağımlıları daha sonra hoşlandığı biriyle çıksa aynı tadı alamaz.. sıraya,fizik defterinin ortasına,biyoloji kitabının giriş sayfasına ismi değişik versiyonlarla yazmanın mutluluğunu hiçbirşey veremez o insana...
    aşık olunan platonik aşkın ta kendisidir.. imkansız aşkın lezzetidir.. seni seviyorum nolur benim ol şarkıları başka zaman anlam taşımaz ancak eğer tek taraflı seviliyorsa anlamı olabilir..
    inanmak istemektir birşeylere farklı bir frekanstır gerçekleri görememektir.. insanın kendi gerçeklerinden kaçmasıdır..

    ben aslında seni sevmiyorum özlemeyi seviyorum'dur türkçesi..
    4 ...
  29. 118.
  30. ufak heycanlarla başlar cok eğlenceli bişey sanırsın,sonra büyük heycanlara dönüşür her gördüğünde derin nefesler alırsın,sonra onu başkasıyla görürsün birini öldürme icgüdüsünün nasıl bişey olduğunu anlarsın genellikle alkolik olmakla sonuçlanır.şiddetle uzak durulmalıdır.
    5 ...
  31. 117.
  32. bak biz birbirimize aşığız diyerek insanları kandırmaya iten bir saplantı *
    1 ...
  33. 116.
  34. (bkz: sevebilme ihtimali)

    Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam...
    Ben seninle bir gün Veyselkarani'de haşlama yeme ihtimalini sevdim.
    ilkokulun silgi kokan, tebeşir lekeli yıllarında
    Ankara'da karbonmonoksit sonbaharlar yaşanırdı o zaman
    özlemeye başladım herkesi...
    Ve bu hasret öyle uzun sürdü ki, adam gibi hasretleri özlemeye başladım sonra..
    Bizim Kemalettin Tuğcu'larımız vardı...
    Bir de camların buğusuna yazı yazma imkanı...
    Yumurta kokan arkadaşlarla paylaşılan kahverengi sıralarda,
    solculuk oynamaya başladık..
    Ben doktor oluyordum sen hemşire, geri kalanlar kontrgerilla...
    Kırmızı boyalarla umut ikliminde harfler yazılıyordu pütürlü duvarlara ve
    Türk Dil Kurumu'na inat bir Türkçeyle...
    Ağbilerimizden öğrendik, S harfinden orak çekiç figürleri türetmeyi..
    Ankara'ya usul usul karbonmonoksit yağıyordu.
    Ve kapalı mekanlarda sevişmeyi öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa Ankara'da hiç sevişmedim ben.
    Disiplin kurulunda tartışılan aşkım olmadı benim..
    Sınıfça gidilen pikniklerde kıçımıza batan platonik dikenleri saymazsak..
    Ankara'ya usul usul kurşun yağıyordu..
    Ve belli bir saatten sonra sokağa çıkmamayı öneriyordu haber bültenleri.
    Oysa hiç kurşun yaram olmadı benim
    Ve hiç bir mahkeme tutanağında geçmedi adım
    Çatışmaların ortasında sevimli bir çocuk yüzüydüm sadece
    Sana şiirler biriktiriyordum fen bilgisi defterimde, ama sen yoktun
    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum, suni teneffüs saatlerinde
    Okul servisi seni hep zamansız, amansızca bir lojman griliğine götürüyordu
    Ben, senin benimle Tunalı Hilmi Caddesi'ne gelebilme ihtimalini seviyordum.

    Ben, senin beni sevebilme ihtimalini seviyordum.

    Yaz sıcağı toprağa çekiyor da tenimin çatlamaya hazır gevrekliğini
    Sonra otobüs oluyordum, kırık yarık yolların çare bilmez sürgünü
    Ne yana baksam dağ ve deniz sanıyordum
    Muş ovasının yalancı maviliğini
    Otobüs oluyordum bir süre
    Yanımızdan geçen kara trenlerle yarışıyordum, yanağım otobüs camının garantisinde
    Otobüs oluyordum
    Bir ülkeden bir iç ülkeye
    Çocukluğuma yaklaştıkça büyüyordum.
    Zap suyunun sesini başına koyuyordum şarkılarımın listesinin
    Korkuyordum
    Sonra iniyordum otobüsten
    Çarşıdan bizim eve giden, ömrümün en uzun,
    ömrümün en kısa, ömrümün en çocuk,
    ömrümün en ihtiyar yolunu koşuyordum.
    Çünkü sonunda annem oluyordum, babam kokuyordum sonunda..
    Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim çocuk olmaktan
    Ve beslenme çantamda otlu peynir kokusuydu babam
    Ben seninle bir gün Van'daki bir kahvaltı salonunda
    Ben seninle sadece bilmek zorunda kalanların bildiği
    bir yol üstü lokantasında
    Ben seninle, Ağrı dağına mistik ve demli bir çay kıvamında bakan
    Doğubeyazıt'ın herhangi bir toprak damında
    Ben seninle herhangi bir insan elinin
    terli coğrafyasında olma ihtimalini sevdim

    Ben senin, beni sevebilme ihtimalini sevdim!
    3 ...
  35. 115.
  36. sabahlara kadar onu görmek için beklemek, en azından 1 kez görebilmek için belki de sabah 5'e kadar bekleyip onun sokağın köşesinden dönüp gecenin karanlığında kaybolmasını izlemektir..
    içini burkar ama karşı koyamazsın..
    5 ...
  37. 114.
  38. ulaşılmazdır o an öyle kalması da daha iyidir ulaşıldığı zaman sizi dünyanın en mutlu insanı yapsa da bir gün heyecan biter, ve platonik aşklı günlere özlem duyar insan...
    3 ...
  39. 113.
  40. insanı şair olmaya iten önemli etkenlerdendir ama b.kunu çıkarmadan karşılık verecek birisini bulmak gerekir.
    1 ...
  41. 112.
  42. 111.
  43. en acı veren aşklardandır. o aşk yasaktır. o aşkla yaşadıkça iç daha çok kararır , sevilen kişi gördükçe karşısına geçip neden diye sormak istenir ama neden bellidir olmuyorsa olmuyordur zorlamanın hiç bir alemi yoktur.zorladıkça imkansızlık daha çok artar.pes etmek istensede edilemez.eli elinin yanında durur ama tutamazsın omzu yanındadır başını omzuna dayayamazsın.en kötüsü bunları bir başkasının çok rahat yapmasıdır.
    4 ...
  44. 110.
© 2025 uludağ sözlük