Berbat birseydir. 2 yildir yuzunu görmüyorum , sesini duymuyorum çok özlüyorum sokakları onu göre bilmek umuduyla dolaşıyorum. Keske diyorum keske ona hic soglemeseydim en azindan en azinda yanimda olurdu ben tek sevdigimi degil çok yakın bir arkadaşımıda kaybettim şimdi nasıl kim bilir ortak arkadaşlarımızda ondan bahsetmiyorlar merak ediyorum mesala hic aklina geliyor muyum? Beni sevmedigini biliyorum ama iste umut ediyorum. Tek beni avutan o kızı sevmiyormussun artik bir sekilde ogrendim yine de umut etmedim merak etme sevdigim. Denedim biliyor musun başka biriyle olmayı denedim beni çok seviyordu en az seni sevdigim kadar ama yetmedi beni sevmesi benim icimdeki sevgiyi öldüremedi sadece 6 ay dayandim dayanabildim onuda terk ettim bu sefer basaramadim ama bir gun basaricam sevdigim basarmak zorundayim cunku ben senin gelmiyecegini kabulledim.
Telefonumdaki Sd kartın şerefsizliğine maruz kaldım ve içinde neyim var neyim yok silinmişti. Rehber yedekleri, pdfler, müziklerim, galerimdeki binlerce resim ve video... Ama hiçbiri umurumda değildi, kaderin cilvesi midir nedir, koskoca telefonda tek onun güzeller güzeli resmi duruyordu. Her zamanki o iyimser gülümsemesiyle size istemsizce bir tebessüm ettirmeyi başarıyordu bu güzeller güzeli fotoğraf... O bomboş galeride tek başına ışık saçan gözleriyle ben buradayım işte diye adeta bağırıyordu. Benim yapabildiğim tek şey ise onun o fotoğrafına bakarak saatlerce ağlamak oldu. Sonra ertesi gün uyanır uyanmaz gittim ve fotoğrafçıda fotoğrafını bastırdım... Ona, onu deliler gibi sevdiğimi hiçbir zaman söyleyemedim ve söyleyemeyeceğim gibi de gözüküyor ama elimde ondan olan tek şey beni her zaman tarif edilemez bir mutluluğa sürüklerken, saatlerce süren göz yaşartıcı düşüncelere de sürüklemiyor değil... Ama yine de sevgimle yoğrulmuş kendime ait hayal dünyamda onun o güzeller güzeli fotoğrafına sarılarak uyumak bu hayattaki tek arzum. Zamanın ne getireceği belli değil, umarım beni hiçbir zaman bu saf duygularımdan uzaklaştırmaz...
belki en zoru gibi gelebilir ama acaba gerçekten öyle mi?
Konuşma şansı yakalayamıyorsun, uzaktan seviyorsun, yolunu gözlüyorsun, gizli gizli heyecanlanıp, içinde yaşıyorsun... Evet, platonik aşk dediğimiz anda ilk bunlar geliyor akla; ama ikisini de yaşayanlar bilir ki...hele ki yarım kalan aşkları derinden yaşayanlar çok daha iyi anlayacaktır; en güzel aşk platonik olandır.
en saf hali, en karşılıksız, en dertsiz, en sorunsuz, en en en size ait aşk; bazen diyorum ki acaba keşke hep platonik mi kalsak veya hep platonik kalsamıydık?
karşı tarafın neyi, neleri sevdiğini; nelerden hoşlandığını; hangi fimleri, dizileri sevdiğini; sosyal medya hesaplarını senden daha iyi bilen yoktur.
içinde daima bir belki vardır. olmayacak bir aşk olsa bile o belkiyi saklarsın.
onun fotoğraflarına bakarsın saatlerin farkında olmadan.
onu etkilemenin yollarını düşünürsün uykusuz kaldığın gecelerde.
gün gelir sana zarar verir bu aşk ama sen bitsin istemezsin acıdan zevk almaya başlarsın. sanki bir girdaba kapılmış karanlığa gidiyor gibi ya da sonu olmayan bir yolda yürüyormuş gibi seversin ama vazgeçemezsin. usanırsın ama vazgeçemezsin.
yüzüne bakmaya doyamazsın. yüz hatlarını, gözlerini, çenesini ezberlersin. hareketlerini kendine çok yakıştırırsın tam benlik dersin
gece uyumadan önce onla konuşursun, sohbet edersin kendi yarattığın dünyada sevgili olursunuz. sen onu çok seversin o da seni.
sonra uyanır hayata söversin.
artık yeter söyleyeceğim ya da unutacağım dersin. ama ne söylersin ne de unutursun o hep kalbindedir.
esasen aşkın en güzel ve heyecanlı evresi sanıldığı gibi; mutlu ve el ele vıç vıç bir olgu değil. Aşkın en verimlisi, şahikası imkansız olandır pek tabi. Kişiler ne kadar ulaşılmaz oldukça o kadar bağdaştırıcı olurlar. işte platonik aşk bunun ana vatanıdır. Temel atılmış inşaat, kızartmaya hazır patatesin yağı, dün geceden yapmayı planladığını köftenin terbiyesi, final haftasına 3 gün kala çalışmaya başladığınız dersiniz ve en önemlisi duyguların en zayıf anıdır.
platonik aşk aynı zamanda her zaman bir açık kapıdır. ulaşılmaz olduğu için hep bir '' belki '' vardır aklımızda. onu uzaktan takip etmeler; ne yer ne içer ? nelerden hoşlanır gibi gibi. artık onu çok iyi tanırsınız. nefesini nefesinizde hissedemezsin belki * ama onu iyi tanıma şansınız olur. kendi dünyanızda onunla bir ilişki yaşarsınız dolu dizgin. rüya içinde rüyalar gibi. *
ayrıca acı ve hüzün de demektir. ee biliyoruz ki bunlardan aşkın besleyici maddeleri olmazsa olmazları. doğal olarak belli bir saatten sonra içten içe mazoşist bir ilişkiye dönüşür bu. acı çekersin aslında ve bu acıdan hoşlanırsın. bir aşkın içinde yani ne ararsan mevcut bir durum. velhasılı kelam seni oyalarda oyalar. zaman su gibi akıp geçer. içersin ve içersin içtikçe ona doğru yönelirsin. sonra sızar ve zıbarırsın.
kendinden cok baskasini dusunmeye egilimli olan kendini yeterince sevmeyen guvenmeyen insanlarin hicbir karşılık beklemeden sunduğu saf aşk. ha yalniz aşk değıl takintida olabilir cunku büyük ihtimal karsilik bulunca gececek. ve liseyi bitirip zayif duygusalliginizdan çıkıp kendi degerinizi fark ettiginizde ve kendinize guvendiginizde artık platonik asik olmayacaksiniz. ne var ki yani git soyle iste ne kaybetcen zaten böyle yeterince kaybediyorsunuz. önce kendinize güvenin ve büyüyun. buyudugunuzde zaten kendinizi üzmemeniz gerektigini bilirsiniz.
Gerçekten kötü hisler bütünü, egon yok gururun yok yüreğin ortasında kocaman bir boşluk var, sevilmeyen o boşluğu dolduramaz, benliğin kayıp demek ki bir kere yoksa o kadar zaman bir de karşılıksız nasıl sever ki insan.. sevmemeli bence.
çok basitçe sizden değerli kimse yok bu dünyada. allah düşmanımın başına vermesin amen.
ben cok sık yakalaniyorum su merete, nasil oluyor anlamiyorum bazen günde 100 kere gördügüm cocuga bakarken sanki sihirli birsey oluyor o AN, carpiliyorum bakasim izleyesim geliyor onu bazen de daha hic tanimadigim birine oluyor. Karsidaki kisi ile aslinda tamamen alakasiz bir sey bu. sebebini cok dusunuyorum hatta acaba psikolojim bi bozuk da böyle oluyor diye de düsünüyorum. hayir, hic beklemedigim bir anda oluyor bu tipki karsilikli ask gibi.
bence bunu yasayan insanlar saf duygularla sevmek ve sevilmeyi en üst düzeyde isteyen insanlar. zaten bunu bulamadiklari icin biraz da ilahi etki mi desem artik her neyse birini hayalinde o kimlige burunduruyorsun
ayrica yesilcam filmlerinden de etkilenirler
hani lisede filan iyi hostu böyle seyler ama benim universitede de oldu birisi hem de 6-7 ay filan sürdü. tanimadigim biriydi. dualar ediyordum nolur tanisalim cok duzgun biri o diye. sonra cok ilginc bir sekilde hic beklenmedik bir anda kuzeni vasitasiyla tanistik. asiri cekingendi, agzini acip konusmadi bile. ki sebebi her ne olursa olsun yok saydi ya o an benim icin bitti iste. hislerimin icine sicayim dedim. artik koskoca kiz oldun, baslatma platoniginden dedim ve aradan 2 yil gecti gene birini gözüme kestirdim farketmeden. ben tabi yusuf yusuf olmaya basladim. deli gibi oglani görmek istiyorum öbür yanim da diyor hayir onla ayni yere oturmayacaksin. sonra deli yanim diyor bak bu cocuk farkli, bu cocukta birsey var, tanisman lazim diyor; platonige doymus yanim diyor sadece bir sekilde tanismak icin dua et ama bil ki bu genc de sandigin gibi biri degil ortak bir ortaminiz olmayacak tanisamayacaksin sonra kalcaksin gene ortada, artik karsilikli birseylerin pesinde kos. ben dinledim tabi mantikli beni. uzaklastim ondan. cok sükür cok büyük ölcüde azalttim onu düsünmeyi. tez zamanda kurtulurum umarim bu hastaliktan. evet (bkz: platonik aşk tam anlamıyla hastalıktır) en güzel ask cesidi degildir, onu gecelim
karsilikli ask yasayacagim güzel insan da cok bekletmese beni iyi olur *
Kayanın dibinde oy oy mal mı yayılır.
Döşegin üstünde oy oy nar mı soyulur.
Bir yol gormeyinen oy oy yar mı sevilir.
Gecesi gündüzü oy oy bir olmayınca.
tamamen saçmalıktır, zaten platon da götün tekiydi. aşk anlayışı normal nasıl olsun?
insan her türlü yüceltmeden arınmalı çünkü bu putlaşmayı doğuruyor. ideal diye bir şey yoktur ki aşkı olsun.