varlık anlayışı tasvirleri özellikle platon ve aristodan sonra hep hatalı olarak ilerlemiştir. varlığı açıklamadan varlığın neliği üzerine söylenmiş bir sürü boş söz. fantastik filmlere konu olarak kadar ütopik savlar. (bkz: hegel)
varlığın neliği sorulacak 2. sorudur. bir çok filozof varlığı tanımlamadan varlığın neliği üzerinde ilerlemiştir. bunun suçlusu da bizat platon ve aristo değil onların görüşünü ilahlaştıran neo platoncuların açtıkları okullardır. skolastik felsefe ile bu okullar ve görüşleri hristiyanlıkla bağdaşarak felsefenin temeline yerleşmiştir. taki bir üstün zeka çıkıp yanlışı algılayana kadar.
sokratesin "gercek mutluluk erdemdir" savini gelistiren, ayrintili hala getiren platon, buyuk olcude sokratesle ortusmekle birlikte ide kavramini olusturmustur. ayni kavram sokrateste 'psukhe' olarak anilmaktadir. ayni zamanda psukheyi besleyen bilginin eudomania yani mutlulugu getirecegi savunulmaktadir.
Hemen hemen bütün filozoflar gibi Platon da içinde bulunduğu toplumun ve zamanın ve bu toplum ve zamanın sorunlarına çözümler getirmeye çalışma anlamında "çağının filozofudur"
Öncesinde doğa filozofları, sofistler ve Sokrates gelir. Platon, Sokrates'in yaptığı gibi varlık üzerine düşünmekten geri kalmayıp ona açıklık getirmeye çalışmıştır. Öyle Sofistler hariç kendisinden önce gelen hemen hemen tüm filozofların ve görüşlerin sentezini yapmaya çalışmıştır. Aksiyoloji, epistemoloji, siyaset felsefesi alanındaki fikirlerini incelemeden direkt olarak varlık anlayışını incelemeye koyulursak şüphesiz temelsiz bir anlayış ortaya koymuş oluruz. Oysa doğruluğu ya da netliği her ne kadar tartışılır olsa da Platon'un varlığa ilişkin görüşleri felsefe tarihinde en büyük etkiyi yaratan görüşlerden birisi olmayı başarmıştır. Moral (ahlaki) alanda Sokrates'in birçok görüşünü benimsemekle birlikte ruh üzerine eklemeler yapmıştır. Platon'a göre ruh kesinlikle vardır. Fakat ruh tek başına moral hayatı şekillendirmede ve düzenlemede yetersizdir. Bu yüzden ruh üzerine ve etik üzerine çözümlemeler yapan, iyiyi kötüden ayrıma gayretinde olan, moral alanda düzenlemeleri görme yetisine sahip olan filozoflar yalnızca etik ile sınırlı kalmayıp politika ile de uğraşmalıdır. Zira toplumdaki ahlaki cehalete çözüm getirip onun yerine ahlaki bir yaşamı mümkün kılabilmek, filozofun sokakta dolaşarak ya da kitaplar yazarak başarabileceği bir şey değildir. Filozof lider hatta kral olmalıdır. Kısaca politik ve ahlaki yönünün varlık alanına etkisini incelemiş bulunduk.
En sonunda toplumdaki ahlak düzenini neye göre sağlayacağımız sorusuna Platon, "iyi ideası" cevabını vererek idealar kuramını gözlerimizin en çok gördüğü yerlerden birine zorla sokar. Ve varlık anlayışı burada neredeyse kendiliğinden şekillenir. Çünkü ahlak ve epistemolojiye ilişkin ne söylerse dayanak noktası olarak ideaları gösteren Platon, diğer yandan da varlığa ilişkin görüşlerini ifade etmiş olur.
Platon'nun varlık anlayışı, tıpkı burada olduğu gibi "şahsım kaleminden", "Platon'un varlık anlayışı" başlığında incelenecektir.