bu kadın aynı zamanda üniversitede okuyan oğlundan da aldıkları yoğurtların kaplarını atmamasını söyleyip dönem sonunda toplu olarak getirmesini de isteyebilir. ayrıca bu yoğurt kapları bayram dönüşlerinde, sarma, salça, dolma, köy peyniri vs şeylerle dolu olarak da öğrenci evine geri dönebilir.
belliki geçmişinde yokluktan gelmiş, poşetleri biriktirip pazar torbası yaparak, gazete kağıtlarıyla soba tutuşturarak ısınılan dönemlerden geçmiş, delik ayakkabısının tabanına bir parça karton koyarak bir mevsim idare etmiş bir kadındır.
gözümde öyle canlanıverdi birden.
evlendiğinde 16 yaşındaymış,
sadece bir eşek yükü eşyaları varmış evinde,
ne halıları varmış, nede vitrinleri dolapları,
1950 li yıllarda istanbula taşınmışlar,
yokluk işte, taze gelin, komşular getirirmiş çoğu zaman yiyeceklerini,
sonraları iş bulmuş,
istanbul dramandan veznecilere, evinde dikiş makinasında parça başı yaptığı işleri götürürmüş. belediye otobüsüne binmezmiş, para gider de çocuklarımın ekmeğinden keserim diye.
derken 1960 lı yıllarda Almanyaya işçi gitmişler, karı koca birlikte,
Elin meisterlerinin emirvaki yaptırımları altında, temizlik işleri yapmışlar şirketlerde geceleri sabahlara kadar,
sonra kendi kartlarını bastırıp firma olmuşlar, derken çalışmalar çalışmaları para parayı kovalamış, 1977 de kesin dönüş yaptıklarında bambaşka bir insan olmuşlar.
o ezik yapıdaki insan gitmiş, artık özgüveni yerinde herşeye hakim bir kadın gelmiş.
yanlız hep dikkatimi çeker, onca malın mülkün arasında,
yıllar geçtiği halde halen yaşayan bu kadın
-nereye giderse gitsin yolu yürüyerek gider (yaş 85)
-hep market poşetlerini yıkar hijyenini sağlayıp çamaşır gibi asar kurutur, sonra güzelce katlar ve mutfak ardiyesinde tutar.
-plastik deterjan ve yoğurt kaplarına çiçek eker.
ne diyeyim. hep kızarım ama, bir şey demeye de dilim varmaz.
Çünkü o anneannem.
Sanki, yüzünün kırışıkları bana tüm hayatını, o söylemeden anlatıyor.
O yoğurt kaplarına çiçek dikerken,
Anneannem hala direniyor ve yaşıyor, inadına hayatın zorluklarına!