yaklaşık 20 sene önce bugünleri düşünüp hayli fazlasıyla çoğalmış bulunan kürtler doğu ve güney doğu ya atom bombası atsan dahi ölmicek kadar fazlalar. insanca yaşayana kürt türk ayrımı yapmayız ama bölücü olanlar hepiniz kısır olun inşallah.
o mel'un kandil'in sönmemesi ile müsavi durum. *
genel kurmay eski başkanı sayın ilker başbuğ'un 1 mart tezkeresi'ne ilişkin tespiti;
"...Devletlerinde kendi inisiyatifleri ile hiçbir baskı olmadan, bazı durumlarda karar alabilmesi de önemlidir. TBMM'ye sunulan tezkerenin 1 Mart 2003'te TBMM'de kabul edilmesi için gerekli olan oyun sağlanamamasıyla, Türkiye PKK terör örgütünü marjinalize edebileceği bir diğer fırsatı, bir defa daha kaçırmıştır. Tezkere eğer kabul edilse idi, uzun süre Irak'ın kuzeyinde bulunacak olan Türk Silahlı Kuvvetleri ile PKK'nın marjinalize edilebilmesi mümkün olabilecekti."
genel kurmay eski başkanı sayın hilmi özkök'ün 1 mart tezkeresi'ne ilişkin tespiti;
Özkök Paşa Fikret Bila'ya, Türkiye ile ABD arasında 1 Mart tezkeresiyle ilgili çok detaylı ve iyi bir mutabakat zaptı yapıldığını da anımsatarak, Bu mutabakatta bizim kaygılarımızı giderecek bütün hususlar yer almıştı. Çok iyi müzakere edilerek hazırlanmış bir mutabakattı. 1 Mart tezkeresi keşke geçseydi. O zaman bu mutabakat zaptı uygulanacaktı. O durumda ise PKK ile mücadele edilecekti. Ama geçmedi. Geçmedi ama o koşullarda da yine yapılabileceklerin en iyisinin yapılması için çaba gösterildi. Eğer geçseydi Kuzey Irak ta ve hatta Irak ta hem güvenlik hem de siyasi oluşumlar bakımından Türkiye de söz sahibi olacaktı. PKK, Kuzey Irak ta bu kadar rahat yerleşemezdi. Siyasi oluşumlar da başka bir seyir alabilirdi. Elbette bu tür olaylar (Terör) elde bir sihirli değnek varmış gibi bir günde yok olmaz. Bir günde çözülmez. Ama Türkiye, sözünü ettiğim mutabakat çerçevesinde girmiş olsaydı, bu sorunun çözünü kolaylaştıracak şartlar yaratılabilirdi. Bu kadar acı çekilmezdi" demekte ve;
"Kamuoyuna (teskere oylamasından önce) açıklama yapmam doğru olmazdı. Demokratik sisteme uygun düşmezdi. Ben Türk Silahlı Kuvvetleri nin görüşlerini Milli Güvenlik Kurulu dahil bütün resmi zeminlerde dile getirdim. Siyasi otoriteye aktardım. Siyasi otorite karar almadan benim konuşmam yanlış olurdu. Benim anlayışım böyleydi. Ancak tezkere reddedildikten sonra açıklama yapmış; TSK nın tezkerenin geçmesini neden istediğini izah etmiştim. TSK nın görüşü siyasi otorite tarafından biliniyordu, ancak TBMM öyle takdir etti. Bizim o iradeyi beklememiz demokrasinin gereğidir"
ez cümle bizim bunların kaynaklarını kesmemiz lazım. kuzey ırak'ta pkk şerefsizliği adına ne varsa; taş üstünde taş omuz üstünde baş bırakmamız lazım.
"pkk askeri yöntemlerle bitirilemez" tezi üzerinden askeri yöntemlerin kullanılmadığı bir mücadele daha doğrusu müzakere süreci talep edenlerin en büyük argümanı.
elbette terörle müzakere edebilirsiniz. ingiltere'nin ira ile yapmış olduğu gibi.
ancak ne ira pkk, ne ingiltere türkiye ne de irlanda toprakları türkiye toprakları.
bununla birlikte terörle mücadele de edebilirsiniz.
tıpkı peru'da aydınlık yol; sri lanka'da tamil kaplanları'na verilen mücadele gibi ki bu iki mücadele de zaferle bitmiştir.
konuya dönelim. evet pkk sadece askeri yöntemlerle bitirilemez. pkk, akeri yöntemlerin de kullanıldığı bir dizi önlem ile, yöntem ile bitirilebilir.
2000 yılına gelindiği zaman pkk, sınır ötesi operasyonların etkis ve öcalan'ın yakalanması sebebi ile tükenme noktasına gelmişti.
o kadar ki tavuk kümeslerine saldırıyordu bu örgüt.
peki sonra ne oldu?
birçok hata yapıldı. ordunun bölgedeki operasyonları sonlandırması. bölgede ciddi bir milli onarım projesinin devreye sokulmaması; diplomatik yolların iyi kullanılmamış olması; bazı stratejik hatalar ve a.b.d. nin ırak'ı işgali bizi bu noktaya getirdi.
ama unutulmamalı ki 93,94,95 yıllarından yani kahretsin ki neredeyse her gün 10, 20 bayrağa sarılı tabutun geldiği yıllardan terörün minimize edildiği yıllara geldik.
ne ile? örgütün askeri olarak belinin kırılması ile.
konuyu iyi analiz edelim, iyi bilelim.
atıp tutmayalım.
bu şekilde bu savaşın bitmeyeceğini bize gösteren durumdur. bakınız adolf hitler dünyada en çok insan öldüren kişidir. 6 milyon yahudi öldürmüştür. fakat şimdi görüyoruz ki yahudiler dünyanın zirvesindeler. bitmediler bitmeyecekler. geçmişe bakıp biraz ders çıkarmak gerek bazen.
t.c. gayriresmi faşizmi bi kenara bıraksa, medeni bir ülke olsa, halkını adam gibi yönetse pkk kendiliğinden ortadan kalkar.
sonrasında da başka örgüt kurulmaz zaten.
kamplara girip orada haftalarca türk bayrağı dalgalandırmadıktan sonra tabii bitmez efendim. güvenliğimiz söz konusu olduğundan türkiye'deki ve kuzey ırak'taki kamplarda askerimiz kalmalıdır. lojistiği de böyle kesersin.
finansal desteği dışta da aramaya gerek yok, içeride bu işten çok para yiyen var önce onlar tek tek bulunup temizlenmeli, daha sonra dışa bakarız.
zaten dağa çıkmaların çoğu ya zorla oluyor, ya da yoksulluk ve cehalletten. silahlı propagandaları bitirdiğinizde dağa çıkmanın baskı kısmını halletmiş olursunuz. gerisi aşiretlerin yapısının incelenmesi, toprak ağalığına son verilip bütün vatandaşlara toprak verilmesi, ekip biçmede yardım edilmesi, bunların dışında değişik iş alanlarında iş verilmesi, krediler vs. şeklinde desteklenmesiyle olacak iştir. anayasa'da herkesin eşit olduğu bu ülkede, güneydoğu'da terör ve toprak ağası baskısından halk kendi haklarını kullanamıyor. bu yüzden ayrılıkçı bir düşünce oluşuyor kafasında.
silah kaçırma olayına gelirsek; zaten senin askerin olayı bitirmiş, devlet de gerekli şeyleri yapmışsa kim, neye, nereye silah kaçıracak?
