Pınarcık Katliamı, PKK örgütünün 20 Haziran 1987'de Mardin'in Ömerli ilçesindeki geçici köy korucusu ailelerin yoğunlukta olduğu Pınarcık köyünde 16'sı çocuk 30 kişiyi öldürdüğü katliamdır.
PKK militanları 20 Haziran saat 21:30 sularında 16 haneli ve 60 nüfuslu Pınarcık köyüne baskın düzenledi. Sayıları 30'u bulan PKK'lı grup köyü ablukaya aldı. Daha sonra köye yayılan PKK militanları 16'sı çocuk 6'sı kadın 30 kişiyi öldürdü. Muhtara ve koruculara ait olan 8 ev yakıldı. 65 büyükbaş ve küçükbaş hayvan ise telef oldu.
PKK'lılar saldırının ardından olay yerine PKK'ya bağlı Kürdistan Ulusal Kurtuluş Ordusu (ARGK) imzalı şu bildiriyi bıraktılar.
"Kürdistan'a ve Kürtlüğe düşman faşist Türk sömürgeciliğini 5 paralık uşağı ajan milis çetebaşları: Halk kurtuluş kuvvetlerinin kurşunlarından hiçbir güç sizi kurtaramaz. Halka karşı daha fazla suç işlemeden Kürdistan Ulusal Kurtuluş Ordusu'na teslim olun. Halktan af dileyin. Suçlarınızın hesabını verin."
4 aylık bebeğe kurşun
20 Ağustos 1987'de Mardin Dargeçit ilçesi'ne bağlı Bahçe Mezrası 'na gelen PKK'lılar Şehmus Arık'ın evini bastı. Kalaşnikoflarla katliam yapan PKK'lılar 2'si kadın, 3 çocuğu öldürdü. 4 aylık Hamza kurşunu yediğinde beşikte uyuyordu.
pkk nın en ses getiren eylemlerinden biri olmuştur.
daha adı bile konmamışdı.
1989 yılının Kasım ayında PKK tarafından Siirt'in Eruh ilçesinde PKK militanı ibrahim Çelik tarafından düzenlenen köy baskınında henüz adı bile konmamış 3 günlük bebek bile öldürüldü.
Çevrimli katliamı 11 Haziran 1990'da Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinin Çevrimli köyüne PKK militanları tarafından yapılan silahlı saldırıdır. Saldırıda 12'si çocuk, 7'si kadın 27 kişi öldü, 6 kişi yaralandı. PKK'lılar ile çıkan çatışmada 4 korucu yaşamını yitirdi,
Çevrimli köyüne 50 kişilik bir PKK'lı grubu gece 23.00 sularına saldırdı. PKK militanları köyü üç koldan sardı. Köy korucuları ve PKK'lılar arasında iki saat süren çatışma çıktı. PKK'lılar korucuların evlerine yangın bombaları ve roketatarlarla saldırdı. Baskında korucu evlerindeki 27 kişi yanarak öldü, 6 kişi yaralandı.
cevizdalı köyü katliamı
1 Ekim 1992, Bitlis’in Cevizdalı köyü baskınında teröristler, aralarında çocuk ve kadınların bulunduğu 30 kişiyi öldürdüler, 25 kişiyi de yaraladılar. Köyü ateşe veren teröristler, 13 köy korucusunu da kaçırdılar.
hafızalarda kalan tek şey 3 yaşında ki çocuğun kafasına sıkılan 3 kurşun oldu.
Başbağlar Katliamı,
5 Temmuz 1993'de, Erzincan'ın Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar Köyü'nde PKK tarafından 33 sivilin öldürülüp köyün ateşe verildiği katliamdır.
Akşam üzeri 100'e yakın PKK mensubu köyü bastı. Ezanın okunduğu sırada camiye giren örgüt mensupları cemaati zorla dışarı çıkardı.1.5 saat örgüt propagandası yaptıktan sonra tüm erkekler kurşuna dizildi, burada 29 kişi öldü.Daha sonra köy ateşe verildi ve 214 ev, köy okulu, köy camii, halkevi yakıldı.Yakılan evlerde saklanan 1'i kadın 4 kişi de yanarak can verdi.
PKK'nın "bebek katili" ismini almasının sembol olaylarından Lice saldırısı... 19 Ağustos 1992'de Diyarbakır'ın Lice ilçesine sivil vatandaşlara saldıran PKK kundaktaki bir bebeği de makineli tüfekle taradı.
Abdullah Öcalan’ın öne çıkan söylemleri
• “Öldürelim, otorite olalım”; Pınarcık katliamından sonra söylemiştir (Hasan Cemal,
Kürtler, s.83) .
• “Kentlere ineceğiz, kent çatışmaları başlayacaktır. Neye mal olursa olsun bir otobüse
binmek zor değildir, bir uçağa binmek zor değildir. Kendine bomba sarıp gidecek
binlerce insanımız var” (Alparslan Tekin, Son isyan, s. 139).
• “Ne kadar eylem, o kadar propaganda, ajitasyon; ne kadar eylem o kadar otorite”.
• “iki yıldır sizi besledik, her türlü ihtiyacınızı karşıladık. Sizi her türlü bela ve tehlikeden
koruduk. Ya bunun bedelini ödeyeceksiniz, ya da PKK adına yargımız hain
olduğunuz şeklinde olacaktır.” (Ahmet Aydın, Kürtler, PKK ve Öcalan, s. 83) .
PKK’nın Darıkent Beldesi Katliamı – 11 Eylül 1994
11 Eylül 1994 günü ders yılının ilk günü Tunceli’nin Mazgirt ilçesi Darıkent Beldesi’nde saat 22.15 sıralarında PKK’lı bir grup baskın düzenlemiş ve 6 öğretmeni lojmanlarından çıkarıp belde merkezine toplamış, kurşuna dizerek katletmiştir.
Marksist, Leninist komünist terör örgütü PKK, 6 öğretmeni sadece bölge çocuklarına bilimin ışığını yaydığı için katledenler bu vahşeti kendi yayın organlarından gururlanarak duyurdular. Serxwebun sayıları kendi sitelerinde hâlâ mevcuttur. Girip kendiniz doğrulayabilirsiniz.
33 erin şehit olduğu 12 yıl önceki katliamdan sağ kurtulan üç asker, yaşadıklarını anlattı.
Yıl 1993. Malatya'dan iki sivil midibüse biniyorlar. Hepsi sivil giysili. Üniforma ve postalları çantalarında. Hiçbirinde silah yok, kendilerine refakat eden tek bir askeri personel de. Saat 18.00. Bingöl'e 10 kilometre var. Dağlık, dar bir yol. Birden silah sesleri yankılanıyor. ilk virajı geçtiklerinde, 50 PKKlının karşı yönden gelen Bingöl Tura ait bir otobüsü durdurup, çoğunluğu terhis olmuş ya da dağıtıma giden sivil erlerden oluşan 50 yolcuyu esir aldığını görüyorlar. Şoföre bağırırlar; "Geri dön!" Şoför oralı olmaz. Zaten 4 saatlik yolda 3 mola vermiş... Otobüsün kapısını, "Orada ben yoktum" diyen Şemdin Sakık, o zamanki adıyla "Parmaksız Zeki" açıyor.
OSMAN PARTAL ANLATIYOR
Trabzonluyum. iki midibüsteki toplam 50 askerden biriydim. Van-Özalptaki birliğime gidiyordum. Yol boyunca gereksiz molalar veren şoför bir ara lastik patladığını söyleyip durdu. Lastiğin patlamadığını, krikoya dokunmadığını gördüm. Aksın altına girdiğinde birileriyle konuşma yaptığını duydum. Galiba telsizle konuşuyordu. Şemdin Sakık, şimdi Hürriyette yayımlanan açıklamalarında "Eylem planlanırken buradan askerlerin geleceğini bilmiyorduk" diyor. Yalan söylüyor. Çünkü ilk otobüsün en ön koltuğunda oturuyordum. Yolumuzu kestiklerinde şoförün kapısını bizzat Sakık açtı. Toprak rengi üniforması vardı üzerinde, aynı renk kasketi ters takmıştı. Omuzundaki tüfeğin namlusu yere bakıyordu. Şoföre, diğer otobüsün nerede olduğunu sordu. "Arkada, geliyor" cevabını aldı. iki dakika sonra diğer otobüs düştü pusuya. Yani bizi bekliyorlardı.
DOĞULU-BATILI DiYE AYIRDILAR
Geceyarısına kadar teröristlerle yürüdük. Mola verildiğinde niçin kaçırdıklarını, amaçlarını sorduk. "TC ateşkes ilan edince, iki gün içinde sizi serbest bırakacağız" dediler. Saat 01.00 sularıydı. Sakıkın talimatıyla tek sıra olduk. Şemdin Sakık nereli olduğumuzu sorup, Doğulu-Batılı diye bizi iki gruba ayırdı. Sakık, doğulu olmayan benim de içinde olduğum 34 kişinin eğitim kampına götürülmesini söyledi. Dağda koşar adım yürümeye başladık. Bize eşlik eden teröristler sürekli değişiyordu. Toplam 300 kişiydiler. Bir köye gittik. Kapısını çaldıkları evlerden başka teröristler çıkıp gruba katıldı. Kimi terörist evlere gidip istirahat etti. Bir ahıra soktular bizi öldürmek için. Sonra vazgeçtiler. Tekrar yürümeye başladık. Sabahı göremeyeceğimi düşünüyordum. Yıldızlara son kez bakıp annemi, babamı, köyümü düşündüm. Bir ırmaktan geçerken su içtik. Dağ yoluna çıktık. Davranışları sertleşti. Durdurdular. Saat 03.00 sıralarıydı. Yolun kenarına dizilmemizi istediler. Kolkola girip sıklaşmamızı istediler. Yanımdaki arkadaşıma "Devrem bizi vuracaklar" dedim.
DEVREMi ÖLÜ GÖRÜNCE BAYILDIM
Tir tir titriyordum. Kalaşnikof, Bixi ve Kanvasların emniyetlerini açtılar. Sonumuzun geldiğini anladım, kelimeyi şahadet getirip kendimi yere attım. Taramaya başladılar. Dizime bir mermi isabet etti. Vurulanlar üzerime düşüyordu. Kafamı koruyordum. Hepimizin öldüğünden emin olmak için yüzlerce mermi yağdırdılar. Gittiklerini, seslerin uzaklaşmasından anladım. Altı yedi arkadaşım sağdı henüz. Diğerleri paramparçaydı. Can çekişenler, hırıldayanlar, ağlayanlar, inleyenler... Su istiyorlardı. "Anne, anne" diye bağırıyorlardı. Öldüğümü zannediyordum. Kendimi çimdikledim, ölmemişim. Devremi beyni parçalanmış görünce bayılmışım.
Bizi yan yana dizip 1570 mermi sıktılar
Ayılınca şehit arkadaşlarımı sırt üstü çevirdim. Dokunduğum her uzuv elimde kalıyordu. Beyin, ayak... Yardım aramak için yukarı doğru koşmaya çalıştım. Kan kaybediyordum. Asfalta çıktım, bir kamyonla yakındaki Elmalı Karakoluna gittim. Olanları anlattığımda dinleyen jandarmalar ağlamaya başladı. Helikopter, tanklar geldi. Şehitleri aldık. Olay yerinde 1570 mermi kovanı bulundu. Yani silahsız erlerin herbiri için 50 mermi kullanmışlardı...
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Adanalı hemşerim Mehmet Tura'yla Manisa-Kırkağaçta acemi eğitimimi tamamladım. 24 Mayıs sabahı, jandarma komando olarak Siirtteki birliğimize gitmek üzere Malatyadan iki sivil midibüse bindirildik. 50 askerin hiçbirinde silah yoktu. Bizi koruyan refakatçı da. Bingöle 10 kilometre kaldığını belirten tabelayı geçtik, ilk dönemeçte silah sesleri duyduk. Saat 18.00di. Karşı yönden gelen Bingöl Tur otobüsünü tarayan 50 kadar PKKlı, çoğunluğu bizim gibi asker olan yolcuları indirmişti. Şoföre geri dönmesi için bağırdım. Duymazdan geldi. Zaten tuhaf şekilde, 4 saatte 3 mola vermişti. Bizi indiren PKKlılar "Geleceğinizi biliyor, sizi bekliyorduk" dedi. O sırada feryat figan, yaşlı bir adam çıktı karanlıklardan. "Oğluma ne yaptınız" diyordu. Adını söyleyince oğlunun otobüslerde olmadığı anlaşıldı. Çok yaşlı olduğu için babaya dokunmadılar. Geldiği gibi gitti. O baba sayesinde kurtulduk. Hepimizin öldüğü sanılıyordu. Askere gidip sağ kalanlar olduğunu söylemeseydi teröristler hepimizi öldürecekti.
YANLIŞLIKLA 9 ŞEHiT DAHA
Sürekli yürüyorduk. Ertesi gün 12.00de silah seslerinden askerlerin yaklaştığını anladım. Asıl harekat 16.00da başladı. Sikorsky ve F-16lar uçuyordu tepemizde. PKKlılar kazma kürek çıkarıp siper kazdı, kayalıklara saklandı.
Bizi hedef olarak ortada bıraktılar. Askerimiz, yanlışlıkla içimizdeki 9 eri şehit etti bu yüzden. Müthiş bir yağmur vardı. Bizi kalkan olarak kullanan Şemdin Sakık bir ara yanımıza geldi, sağ kaldığımızı görünce şaşırdı. Teröristler geri çekiliyordu. 13 kişi kalmıştık. Kurşuna dizilenlerin arasından kurtulan Osman Partal da aramızdaydı. Ellerimizi çözmeyi başardık. Kaçmaya başladık. Karşılaştığımız birkaç teröriste "Bizi serbest bıraktılar" dedik. inandılar. Birbirimizden ayrılmış, askerlerin bulunduğu yöne koşuyorduk. Bulduğum bir dala beyaz mendil bağladım, bir yandan bağırıyordum. Tükendiğim anda korucular ve askerlerden oluşan timle karşılaştım. Mavi berelileri görünce ağlamaya başladım. Komutan "PKKlı var mı içinizde?" diye sordu. Sonra sarılıp hepimizi tek tek öptü. Bingöl Cezaevindeki bir koğuşa götürdüler bizi. Elbiselerimizi değiştirdik. Evlerimize telefon edebileceğimizi söylediler. Kafam durmuştu yaşadıklarımdan sonra. Evin telefon numarası bir türlü aklıma gelmediği için arayamadım.
ERKAN UMAY ANLATIYOR
10 kişilik yakın korumaları arasındaki, "hemşire" diye hitap ettikleri kadın bizimle alay etti. Sakık, "Sorunumuz rütbelilerle, size bir şey yapmayacağız" dedi. Her birimize nereli olduğumuzu sordu. Aramızda Denizli ve Konyadan olanlar çoğunluktaydı. Hemşerilerden oluşan timler daha başarılı olur, tehlikelidir diye bir kenara ayırdılar. Şehit olan 33 arkadaşımızın çoğunun bu iki ilden olmasının nedeni bu. Bu arada bir er "Ben Kürt'üm" deyince PKKlı "Kürt-Türk fark etmez. Asker askerdir. Biz askere düşmanız" dedi. Tek sıra olmamızı istediler. En başta ben vardım. Mehmet Tura 6'ncıydı. Yan yana olalım diye gittim, 7'nci oldum. "Baştan 6 kişi gelsin" dediler. Diğer sıralardan aldıkları 6'şar kişiyle bir grup oluşturdular. "Kolkola girin" deyip götürdüler. Arkadaşlarımız kolkola ölüme gittiler.
SiLAHLAR 10 DAKiKA HiÇ SUSMADI
Derken yer gök Kalaşnikof cayırtısına boğuldu. Kalaşnikoflar 10 dakika boyunca hiç susmadı. Mehmet'in bana son bakışını unutamıyorum. Sırada yer değiştirmesem, onun önünde dursam beni götüreceklerdi, Mehmet ölmeyecekti. Adana'da ticaret lisesinde sevdiği bir kız vardı. Terhis olur olmaz evleneceklerdi.
Askerin üniformasını çıkartıp kendisi giydi
ERKAN OMAY ANLATIYOR
Sayıları 150yi bulan PKKlıların silah tehditi altında yürümeye başladık. Bir köyün alt tarafında durduk. 15 yaşındaki terörist "200 metreden sigarayı bile vururum" diyerek böbürleniyordu. içimizde komando olup olmadığını sordu. Tişörtümde "Kırkağaç-Komando" yazıyordu. Beyaz gömleğimi çıkarmamı istediler.Devrem Konyalı Adnan Gebeşin verdiği parkayı giyip, bunu sakladım. Bu sırada teröristler el koydukları çantalarımızda bulunan üniforma ve postallarımızı giydi. Türk askeri kılığına büründüler. Ellerimizi sicimle bağladılar. Mehmet Tura'yla kaçmaya karar vermiştik. Tuvalet bahanesiyle elimi çözdürdüm. O sırada korkunç suratlı bir terörist gelip Kalaşnikofu ağzıma soktu. "Bir daha kaçmayı aklından geçirirsen beynini dağıtırım" dedi. Sabahın 02sine kadar yürüdük. Elebaşı Şemdin Sakık, Türk askeri üniforması giymiş, elindeki telsizle emir yağdırıyordu.