sanırım bunu dinlemenin verdiği haz, bir sayfiyede oturup piponu tüttürürken verdiği hazla eşdeğer. günahlarından arındıran melodileri duymak da önemli. mesela haftalardır dinlediğim evgeny grinko. bundan önce anjelika akbar...
kendimi bulduğum müzik aleti.
her notada bir başınalık hissi verir. sonsuzluğa çıkarır, bir anda düşürür. karanlık kahverengi kalın perdeli bir odada, bir koltukta, bacakları sarkıtmış, sadece ritmine boğulup perde arasından sızan güneşin ahşaba yansıdığı hayalini kurdurur... ne bileyim, güzelden öte bir arkadaş.
öğrenene kadar aylarca canımı çıkaran, sonrasında büyük keyif aldığım, şimdilerde ise
bulunduğu odaya pek uğramadığım, toz içinde, üstü örtülü, yapayalnız bıraktığım güzel enstrüman.
sanatçı enstrümanıyla konuşurmuş ya, ben de ona diyorum ki:
insana bütün duyguları aynı anda yaşatabilen tek enstrüman. Piyano çalmak öğrenilmez çünkü piyanoda her zaman çaylaksındır tamam ben oldum diyebilmen için en azından 10 yıla ihtiyacın vardır.
müziğin teorisinin kendi üzerinde matematiğe dökülebildiği, bir müzisyenin müziği anlaması için bilmesi şart olan enstrümandır. akor dizilimindeki, gamların 1., 3. ve 5. seslerinin kullanım mantığını deşifre eder. çaldığınız an ışığı gördüğünüz andır.
çok seviyorum ama öyle sırf seviyorum demek için değil. çok dinlemiyorum ama dinledikçe ayrılamıyorum. hiçbir zaman çalamayacağımı biliyorum ama sahip olmadan da bakarak/ dinleyerek de sevilebileceğini biliyorum. illaki sahip olmak gerekmiyor sevmek için, ne güzel.
(çok sayıda sevmek sözcüğü kullandıran bir enstrüman.)
--spoiler--
en çok baştaki ve sondaki notalara üzülürüm. çünkü onların sadece tek yanında nota vardır. onlar yalnızdırlar itilimişlerdir,dışlanmışlardır.
--spoiler--