piyale mukaddimesi

entry1 galeri0
    1.
  1. "Şiir hakkında bazı mülahazalar" ya da daha çok bilinen adıyla "piyale mukaddimesi" nin bir reaksiyon poetikası olduğu bilinir. Şiir hakkında bazı mülahazalar yazısı "Bir günün sonunda arzu" şiiri için yapılan tenkitlere karşı müdafaa karakterinde bir yazıdır. Zaten bu yüzden yazının ilk iki paragrafı, bu şiirin tenkidi vesilesiyle, bizde edebi tenkit denilen türün nasıl sübjektif ve şahsi hatta keyfi olduğundan, tenkitlerin hakarete kadar vardığından şikâyete ayrılmıştır.

    Haşim, pek çoklarının şiirde mana ararken varlığını gerekli gördükleri şeyleri şöyle sıralıyor: Fikir, hikâye, mazmun. Onun bu yazıyı ilk defa 1921' de yazmış olduğunu hatırlarsak, kimleri hedef aldığını tahmin etmek güç olmaz. ikinci meşrutiyetin ilanından(1908) 1920' lere kadar edebiyatımızda siyasi ve ideolojik şiirlerin ne dereceye kadar hâkim olduğu bilinmektedir.

    A.Haşim' e göre adi idrak sahipleri şiirin muhatabı değildir. Onun şiir okuyucusu karşısındaki bu mağrur davranış tarzı, makalenin birçok yerinde değişik ifadelerle tekrar edilir.

    A.Haşim şiirin, tarih, felsefe, nutuk vs. ile de karıştırılmasından şikâyetçidir. Burada da hedef yine 2. meşrutiyet sonrası şairleridir. Şair bir hakikat habercisi değildir, öyleyse şiirde gerçekçilik söz konusu olmamalıdır.

    Haşim, şiirle nesri birbirinden kati olarak ayırır. Nesrin kaynağı için akıl ve mantıktan bahsederken buna mukabil şiirin kaynağı belirsizdir, fakat idrak(algı) bölgelerinin dışındadır, yani bilinemezdir. Sadece ara sıra, o kaynaktan bir takım pırıltılar duyularımızın ufkuna yansır. "Pırıltı" kelimesinin A.Haşim' in sembolizminde özel bir manası ve değeri vardır. Fransız sembolist şairi Rimbaud' nun ilk şiir kitabına verdiği isim "ıllumanitions" (pırıltılar)' dur.

    Şiir nesre, nesir şiire yaklaştırılmamalıdır. Tersi olursa her ikisi de kendi hüviyetlerinden sıyrılıp sahteliğe düşeceklerdir. Nesrin sağlam ve mantıki bir yapısı vardır, şiirde bunlar aranmaz. Haşim' in ikinci meşrutiyet sonrası didaktik, fikri ve sosyal muhtevalı şiirin karşısında kaldığını söyledik. Bu bahisteki şiir-nesir ilişkisi de, Servet-i Fünun hatta kendisinin de dahil olduğu Fecr-i Ati şiirinde geçerli olan bir tarzın karşısına çıktığını gösteriyor. Nesrin şiire, şiirin nesre yaklaşması hadisesi, Servet-i Fünun' culara ait bir teoridir. Haşim' in yukarıdaki ifadeleriyle mensur şiire karşı çıktığı görülmektedir.

    A.Haşim' gölgesiz bir nesrin hazin çıplaklığı cümlesinde ki hazin çıplaklık sözüyle realizmi kasteder. Haşim' in şiir anlayışında Mallarmé' den, sembolizmden ve empresyonizmden gelen prensipler vardır. Makalede geçen Rahip Brémond' a göre şiirin kaynağı akıl değil sezgidir.(Böylece sembolizm-empresyonizm ortak felsefi temeli olarak Bergson sezgiciliği de devreye girmektedir.)

    Ahmet Haşim' le Yahya Kemal' in "saf şiir" teorisi etrafında yakın görüşlere sahip olduklarını belirtelim.
    Şiirin musiki ile ilgisini ise A.Haşim, "Şiir bir hikâye değil, sessiz bir şarkıdır" cümlesinde açıklar.

    Haşim şiirde manayı tamamıyla reddetmez. O, yalnız manayı aramanın veya manayı ön plana almanın aleyhindedir. Mananın değerini kabul etmekte, fakat her şeyden önce kelimelerin telaffuz değeri, yani musikisi üzerinde durmaktadır.

    Haşim' e göre şairin bütün endişesi, kelimelerin gündelik kullanımdan bir takım değişmelere uğramasına gayret etmek ve ahengi bulmaktır. Bunu yaparken mana kararmış anlaşılması zorlaşmış olabilir. Okuyucu bu belirsizliği şiirdeki ahengin lezzetiyle telafi edecektir.

    Haşim' in şiirinde ve şiir anlayışında mana yok değildir. O,okuyucusunun seviyesine göre farklı derecede, iç içe kapalı daireler halinde manaların varlığını kabul etmektedir. Bu daireleri, okuyucusunun şiir hassasiyeti ve kültürü teşkil eder. Onun, şiirde mana için kullandığı bal istiaresi de buna işaret eder. "Sıkı bir defne ormanının ortasına bırakılan bal dolu...." Bu paragrafta kanat vızıltısı dolayısıyla yine musikiyi ön plana çıkarır. Fakat her şeye rağmen bal dolu bir kavanoz yani mana mevcuttur. "Her göze görünmez" se de, bazı gözlere görünür, demektir. işte burada manayı, önce kristal kavanozda, sonra onu çeviren sıkı defne ormanında gizleyen çemberler gibi, bu çemberleri kıracak okuyucu zekâları yahut duyarlıkları da bahis konusu olmaktadır.

    Haşim aristokrat bir şiirin peşindedir. Haşim' e göre herkes şiirden anlamaz, esasen buna gerekte yoktur. Burada eskilerden Nedim'i, çağdaşlarından da Abdülhak Hamid'i, kalabalıkların anladıklarını zannedip de gerçekte ancak birkaç kişinin anlayabileceğine iki örnek şair olarak gösterir.

    A.Haşim&' e göre şiir okuyucusunun dışında, olumsuz olarak nitelediği iki tip edebiyatla ilgilenen insan grubu daha vardır. Tenkitçiler ve edebiyat öğretmenleri. Edebiyat öğretmenlerine derslerde şiiri düz yazı haline getirmeye çalıştıkları için kızmaktadır.

    Haşim; bir şiirden anlamak, daha doğrusu zevk almak için belli bir zevk seviyesinde bulunmak lazımdır. Çünkü şairin kullandığı dil alelade bir dil değildir der.

    A.Haşim, şiirde ahengi yakalamak için kullandığı kelimenin Farsça, Türkçe, Arapça olmasına bakmaksızın sadece fonetik değerlerini dikkate alarak karar verirdi.

    Haşim' e göre eserin açıklığı her okuyucuya göre değişecektir. Haşim' e göre okuyucu sanatkârın gönderdiği mesajı aynen almayacaktır. Bu hem mümkün değildir hem de gereği yoktur. Her okuyucu şiiri kendi zekâsına, hazırlığına, hatta zamana ve çevresine göre farklı değerlendirecektir.

    Çeşitli yorumlarla anlaşılabilen, yaklaşılabilen şiiri resullerin sözlerine benzetir. Mehmet Kaplan; Haşim'in de Servet-i Fünun' cuların çoğu gibi dini inanç ve duygularını kaybettiğini, dinlerin vaat ettiği ölüm sonrası ebedi hayata mukabil, bu boşluğu psikolojik olarak uzak ve hayali ülke tasavvurlarıyla telafi ettiğini söyler. Gerçekten Servet-i Fünun' cularda da Ahmet Haşim' de de bu dünyanın dışında ve ötesinde ütopik alemlerin hayalleri bir çok şiirin temasını teşkil etmiştir. Haşim' in sembolizme bağlılığı ise bu bakımdan ona adeta yeni bir mistisizmin, sanat mistisizminin kapılarını açmıştır. Haşim' de sanat özellikle şiir, din yerine kaim olacak mistik bir karakter kazanmaktadır.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük