piyale kuran kursu

entry3 galeri0
    1.
  1. kasımpaşa semtinde, piyale paşa camii yanında bulunup 3 nisan 2007 yılında 1200 polis ve 500 zabıta eşliğinde dozerlerle yıkılan kurstur. ilk defa ismet inönü döneminde yıkılmak istenmiş fakat mahalle sakinleri gece gündüz nöbet tutarak yıktırmamıştır. o nöbet tutanlardan birisi de başbakanın merhum babası ahmet erdoğan'dır. sayın başbakanımız da sağolsun babasının yıktırmamak için gece nöbet tuttuğu kursu yıktırmıştır.

    http://www.dailymotion.co...tayyip-erdogan_shortfilms
    1 ...
  2. 2.
  3. Süleymancı olarak bilinen grubun kontrolündeki Kuran Kursudur. Mevcut hükümet döneminde yıkılmıştır.
    0 ...
  4. 3.
  5. --alıntı--
    Kasımpaşa’daki büyük Piyâle Kur’an kursu haksız hukuksuz bir şekilde Salı günü yıktırıldı. Bu Kur’an kursu ile ilgili benim de hatıralarım olduğundan, yıkımın gelişimini iyi biliyorum. Meseleyi baştan anlatayım:
    Kur’an kursunun yanıbaşındaki büyük piyâle camiini yaptıran piyâle paşa burayı zaten kur’ an mektebi olarak yaptırmış. Müslümanlar zamanla kullanılmaz hale gelen mektebi 1959 da onarıp Kur’ an kursu olarak hizmete açmışlar. O gün bu gündür 48 seneden beri hizmet veriyordu. Kursun daimi talebelerinin dışında, yaz tatillerinde mahalle çocukları okutulduğundan, o civarda buradan Kur’an dersi almayan yok gibidir.
    Nitekim, Sayın Başbakan da bu kur’an kursunda okuyanlar arasında. kendileri istanbul Belediye Başkanı Seçildikleri ilk sene bayram namazını piyâle Paşa Camii’nde kıldıktan sonra kur’ an kursuna gelmişlerdi. Başbakan’ın o zaman anlattığına göre Bu kur’ an kursu 1962’de ismet paşa zamanında yeni bir yıkılma tehlikesi atlatmış. Kursu yıktırmamak için mahalle sakinleri geceleri nöbet tutmuşlar. Nöbet tutanların içinde Sayın başbakan’ın babası da varmış. Ne garip tecelli ki, babasının koruduğu kur’an kursu oğlu zamanında yıktırıldı. Gelelim size hayretten küçük dilinizi yutturacak ve inanılması güç şekilde gelişen yıkım hikayesine :
    Yıl 2005, aylardan Temmuz’du... “camiinin etrafının açılması için anıtlar kurulunun kararıyla kursun kaldırılacağı‘’ bildirildi. Dernek mensupları ilgililerle görüştüler. “bu kursta 1959’dan beri binlerce talebeye hizmet verildiğini, yıkımın yanlış olacağını, kendilerine proje ve imkan verilirse, kursun, câmiinin mîmarî yapısına uygun hale getireceklerini söyledilerse de karşı taraf bunu kabul etmedi…
    Bunun üzerine dernek mensupları “ille de yıkılacaksa bize bu civarda bir yer gösterin, oraya yeni bir kur’an kursu yapalım taşınana kadar da bize izin verin’’ dediler. Bu teklife karşı cevap verildi. “şu dört yerden birini tercih edin: 1- Sinan Paşa Câmiinin avlusundaki tamamlanmamış bina, 2- Kulaksız’daki okçular tekkesi, 3- Okçular tekkesinin yanındaki top sahası, 4- sütlücedeki Elif tekkesi ‘’
    Vakıflar müdürlüğü bunları teklif etmekle görünüşte 48 senedir adeta mahallenin yerlisi olan kur’ an kursunu mahalleden kovuyor gerçekte ise resmen dalga geçiyordu. Nasıl mı dalga geçiyordu? Şöyle :
    Kursun dernek mensupları bu dört yeri ayrı ayrı araştırdıklarında şu gerçekle karşılaştılar: - Okçular Tekkesi ile top sahası daha önce Beyoğlu belediyesine verilmişti. Belediye ben buraya çivi bile çaktırmam’’ diyordu. – Elif tekkesi ise istanbul Büyükşehir belediyesi verilmişti. Büyük şehirde orayı vermeyeceğini söylüyordu. – Sinan paşa camiisin’ deki natamam bina hakkında ise yıkım kararı vardı. Dernek “madem yıkım kararı var yıktıktan sonra verin’’ deyince önce verelim diyen vakıflar ağız değiştirip “Veremeyiz!’’ demesin mi !... diğer yerler hakkında da şöyle diyordu: Belediyeyle anlaşın alın.‘’
    Yani vakıflar bölge müdürlüğü önce verimkâr görünerek dalga geçiyor, iş ciddileşince de vermiyordu… Bu yolla meseleyi halledemeyeceklerini anlayan dernek mensupları, vakıfların kendisine bağlı olduğu Bakan Mehmet Ali Şahin’le görüştüler. Bakan bey. Derhal istanbul vakıflar Bölge müdürüyle görüştü görüşme bittikten sonra da dernek mensuplarına Kur’ an kursunun yıkımının yanlış olacağını söyledi ve rahat olun deyip uğurladı. Ancak bakan bey daha sonra bir geldiğinde “kur’an kursu binasının camiyi kapattığını‘’ söylüyordu.
    iki katlı kurs binası kubbeli koskoca camiyi nasıl kapatır?!
    Kurs mensupları buna rağmen mücadeleyi bırakmadılar. Bakan’la da halledemeyince işi Başbakanla halletme yolu denendi. Yakından bildiğim için söylüyorum resmi-gayr-î resmi bir çok kimselerle görüşüldü. Görüşülen her şahıs önce kur’an kursunun yıkılmasını tepki gösteriyor, elinden geleni yapacağını söylüyor, sonunda da “ bu iş Başbakan’dan biter. Benim yapacağım bir şey yok deyip çekildiler.
    Geldik 3 nisan 2007 Salı gününe ….
    Bina önce milletin malını kırıp döken anarşistlere karşı bile sevk edilmeyen sayıda 1200 polis ve 500 zabıta ile çevrildi. Yıkım makineleri getirildi. Kapı kırıldı, bina içindekiler biber gazı sıkılarak bertaraf edilip çıkarıldı. Tam yıkıma başlanacaktı ki ; istanbul 5. idari Mahkemesinin 30 güne kadar “yürütmeyi durdurma kararı‘’ geldi. ( Esas No: 2007/647) Karar ilan edildi ve yıkımın vazgeçildiği söylendi. Ne olduysa işte bundan sonra oldu…. Yıkım ekibinin başındaki zat birileri arasında bir telefon trafiği yaşandı. Arkasından yıkım ekibi tekrar yıkıma yöneldi yürütmeyi durdurma kararını gösteren avukata kulak vermeyip biber gazı sıkıldı. Eşyanın onda biri bile çıkarılmadığı için kalan eşyanın çıkarılması için izin istendiyse de bu izin verilmeyip hemen yıkıma geçildi. içerideki halılar, perdeler, kütüphaneler, klimalar, buzdolapları, kuru gıda ve etler, enkaz altına kaldı. Bayraklar ve 100’den fazla talebeye ait kur’an-ı kerimler yerlere döküldü.
    Yıkımdaki bir yetkili “emir en yukardanmış. Bana mutlaka yıkılacak denilince yıkmaya mecburum arkadaş’’ diyordu. Bir polis memuru ağlıyordu, birisi yıkım sırasında arkasını dönmüştü. Başka birisi, kendi polis elbisesini çekiştiriyor, “bu elbisenin altın da buna da mecbur olduk’’ diyordu. Kadınlar balkon ve pencerelerden yüksek sesle beddua ediyorlardı. Nitekim bu görüntüler aynı gün TV haberlerinde de verildi.
    --alıntı--
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük