- yirmi yıl önce pink floyd'un konserine gittim londra da.
- atıyosun!
- ne atıcam lan, pink in imzalı fotoğrafını bile aldıydım...
- pink derken?
- pink işte, pink floyd...
- hımmm... ne garip diğ mi?
- hangisi?
- adama pembe adını koymaları?
- gerçek adı değildir bence. sahne adı olabilir...
- evet haklısın...
- pink in imzasını gösterirdim sana ama taşınırken kayboldu.
- ben de öyle düşünmüştüm...
- e tabi aradan yirmi sene geçince...
- yani...
zamanında 'which one's pink?' diye roger waters'a soru soranların olduğu bir dünyada, şaşırılmaması gereken problemdir. esas olansa şudur ki pink floyd adam gibi adam olmaktan çok, adam gibi her adamın dinlemesi gereken nicelikte bir gruptur.*
(bkz: the division bell)
(bkz: dark side of the moon)
(bkz: wish you were here)
(bkz: the wall)
kulağı ve duyma yetisi olan normal bir bireyin doğduğu andan division bell veya comfortably numb dinlemesine kadar geçen sürede yaptığı eylemdir. daha sonradan bahsi geçen birey "pink floyd diye bi grup var süper yeaaaa" diye arkadaşlarını yolda robert pattinson'ı görmüş tikicanın yanındakini dirsekle dürtme hareketini yapacaktır.
(bkz: çok gereksizim be sözlük)