iftarların değişmez yemeği. ay boyu farklı yerlere iftara gitsen her gün pilav yemiş olursun net. bir çok yemeğe de yakışıyor kabul. ancak pilav basit görünen ancak küçük ayrıntıları olan bir yemektir. beceremeyen yapmasındır. benim annem evliliğinin 22. yılının sonunda becerebilmeye başladı. çocukluğum zor geçti bu yüzden.
içimde karşı konulamaz bir hayranlık ve sevgi beslediğim müthiş yemek. et yemeklerinin vazgeçilmez refakatçisi. kuru fasulyenin sözlükteki anlamı. çoğu yemekle mükemmel uyumu olan bir lezzet bombardımanı. hele bir de tereyağlı olursa.*
Pilav asktır, pilav candır, pilav bir sanattır.Osmanl'da saray mutfağına girme mülakatlarında ilk pilav yaptırılır.Eğer iyi pilav yaparsanız başaşçı bile olabilirsiniz.
bazı yörelerde tehlikeli kimyasal atık bulunan topraklarda yetişmesi ile kanserojen riski fazlasıyla bulunan üründür. üstelik o yörelerde yetişen mahsül, Türkiye üretiminin üçte birine denk gelmektedir.
Ayrıca, Türkiye de satın alınan pirinç, çok büyük oranda yurtdışından gelmekte olup, ne derece güvenilir bir ürün olduğu şüphelidir.
Bahsedilen ürün beyaz pirinç olup amaç beyaz pilav yeme zevkinizin içine etmek değildir. bu bilgiler çeşitli doktorlardan alınan bilgiler ışığında yazılmıştır.
o olmasa, ben olmazdım.
ben biraz sorumsuz bi yazarım hocam.
öyle eve giren çıkan olmayacaksa pek özen göstermem ne yiyip içitiğime.
genelde pilav kurtarır beni. domatesli, bezelyeli, nohutlu hatta brokolili bile denedim.
arkadaş çok sevidiğimden çin'e gittiğinde bi avuç getirmiş benim için. bok gibi söyliyim. bizim baldolar ağlatır o pirinci bence ama gene siz bilirsiniz.
neyse geçen işe gitmeden sabahtan ısladım pirinci. dedim kendi kendime "lan akşam geleyim şöyle yanına çoban salata. oh be ziyafet..." öyle böyle zor bi günü atlattık eve geldim ama kolumu kaldıramıyorum. herkesin yaptığı yemeği beğenmem. kız arkadaşlarımı çağırsam cacık yapacak, ziyan edecek pirinci. oturdum salona, az uzanayım sonra kalkıp yaparım dedim. 15 dk geçti geçmedi o sırada içim geçecek tam. ziring telefon. annem arıyor.
-alo anne?
-yavrum döndün mü işten?
-döndüm anne. uzanmıştım.
-aaa... uyu uyu sen sonra ararım.
-yok anne zaten kalkıp yerime yatcam.
-yemek yedin mi ?
-sayılırı gözüm doydu sabah pirinç ıslamıştım baka baka doydum.
-o nasıl laf teyzeni çağır yapsın yada evinde yapsın git al.
-yok anne kar yağıyo burda ikimiz de çıkmayalım hiç ben kalkar yaparım birazdan.
-tamam ama aç yatma. atlet giy işe okula giderken bak üşütürsün.
-tamam merak etmeee hadi görüşürüz.
...
geri sızmışım. peder beyler aradı sonra. tüm aile kıtlıktaymışız gibi her akşam arayıp yemek yedim mi diye yoklar.söyledi gelip yapayim diye yok dedim biraz yalnız kalıp dinleneyim. peki dedi ne desin.
bende tekrar gömüldüm iki kedimle koltuğa. içim geçiyooor... ziring kapı çaldı. iki sokak alt sokaktaki kız arkadaşım gelmiş. sütlaç getirmiş. kepçeyle yedim. mutfağa girdi, pilav mı yapcan dedi. -tım dedim. "ee ben yapayim" demesiyle süzgeçe pirinci dökmesi bir oldu. dur dile haykırdı yüreğim ama ne çare...
"bırak şunu ya bırak!" dedim.
sonra kendime "ne üşengeç adamsın sevdiği işi bile milletin lafıyla, zoruyla, canına tak etmeden yapmıyosun."
o günden sonra pilavı hiç ertelemedim ama 3 gündür semt pazarından aldığım mantar, mahallenin kasabından aldığım et dolapta beni bekliyor.
Artan Pilavın, oda sıcaklığında uzun süre bırakıldıktan sonra asla yeniden ısıtılmaması gerekiyormuş. Böyle yapılırsa pilav, bağırsakları bozuyor. Ama, kalmış pilav hemen buz dolabına konursa, 1-2 gün daha yenebilir.
bizde pilavı adam akıllı yapabilen ölümsüzlük iksirini bulmuş muamelesi görür, önüne meyve tabakları serilir, oturduğu koltuk her iki yanından serinletilir.