gitar tonları, aksak ritmi, bozuk armonisi, talk box'la dile gelen domuz sesleriyle, bir avuç aklımı alıp savurmuş, cozutturmuş, tozutturmuş, hayli zamandır da geri vermemiş pink floyd şarkısı.. her pink floyd konserinde arz-ı endam eden domuz balonunun biricik ve haklı sebebi.. adına ne söylesen, epeyce eksik kalan..
big man, pig man, ha ha, charade you are
you well heeled big wheel, ha ha, charade you are
and when your hand is on your heart
you're nearly a good laugh
almost a joker
with your head down in the pig bin
saying "keep on digging"
pig stain on your fat chin
what do you hope to find?
when you're down in the pig mine
you're nearly a laugh
you're nearly a laugh
but you're really a cry.
bus stop rat bag, ha ha, charade you are
you fucked up old hag, ha ha, charade you are
you radiate cold shafts of broken glass
you're nearly a good laugh
almost worth a quick grin
you like the feel of steel
you're hot stuff with a hat pin
and good fun with a hand gun
you're nearly a laugh
you're nearly a laugh
but you're really a cry.
hey you whitehouse, ha ha, charade you are
you house proud town mouse, ha ha, charade you are
you're trying to keep our feelings off the street
you're nearly a real treat
all tight lips and cold feet
and do you feel abused?
.....!.....!.....!.....!
you gotta stem the evil tide
and keep it all on the inside
mary you're nearly a treat
mary you're nearly a treat
but you're really a cry..
şarkı mavi başlıyor, turkuaz ve yeşil arasında gidip geliyor. ama şu domuz seslerinin olduğu bölümlerde, siyah üçgenler koy oraya. gitar yüzünden şarkı sırıksıklam başlarda.
spirallerle başlıyor, sözler girdiğinde spiral sertleşiyor ve zig zag çizmeye başlıyor. gitarın arkasından çok ince bir siren duyulduğunda, çok hızlı turuncu bir şerit geçiyor. inek çanını andıran o ses; içi bomboş ve rengi beyaz. duydukça hindistan cevizi gibi bir tat alıyorum. sürekli duyulan gitar melodisi, tekrar eden, kahverengiye çalan bir turuncu, ekşi bir tadı var.
çok pürüzlü bir teli tutmaya çalışıyormuşum, ama teli elimin içinden çekiyorlarmış gibi hissediyorum. aynı pürüz ağzımda da var, sanki yutamadığım bir şeyi çiğnemeye çalışıyorum ve ağzımda gıcırdıyor.
şarkının çıkışındaki domuz sesleri mor renkte, üçgene benzeyen yamuk yumuk yuvarlaklar. 05:01'de duyulan ve devam eden siren çok açık sarı.
ardından gelen, 5:12'deki çığlığımsı sesler, bulaşık teli gibi, tiftik tiftik edilmiş düzensiz çizgiler, ama o sırada duyduğum gitar melodisi aralara yerleştirilmiş daireler gibi. şarkı buralarda kesinlikle mavi değil, garip bir kahverengi ve kırmızı. git gide turuncuya dönüyor, tekrarlaran gitar melodisi ve sürekli değişen tatlar yüzünden biraz başım dönmeye başladı.
yeniden çığlıklar duyuluyor, bu daha çok kargalar gibi ve kargalar mavidir aslında, ama bu şarkıda değiller. duyduğum tüm hayvan sesleri şu anda ekmek kırıntıları gibi boğazıma takılmış durumda.
çıkışta duyulan o melodi ve elektriğimsi efekt, titreyen bir tel gibi, paslı bir tadı var. şarkı sonuna geliyor, lav renginde, gitar ıslak, notalar kesinlikle ıslak ve biri ağzıma kirli bir su akıtıyor gibi.
vokal girdi, yeşil renkte ve beni rahatlattı. ama "haha" derken sesi aniden turuncuya dönüyor, gerginlik yaratıcı. yine hindistancevizi çanları çalıyor, şu beyaz olanlar. 9. dakikadayım, tıkanmış bir lavabo sonunda açılmış ve tüm su akıp gidiyormuş gibi.
yeniden gitar girdi, yanık kokuyor. nota ne kadar incelirse, o kadar çok kıvılcım çakıyor. güzel bir yanık kokusu, odun ya da kağıt gibi. kendi etrafımda bin tur atmış gibiyim, derinden gelen bas gitar poşet tadında, soğuk bir poşet, ama karton olanlardan. parlak kağıtla kaplanmış.
sesler git gide azalıyor, pas tadı gidiyor ve kuş sesleri girdi. bu sesler fıstık yeşili ve turuncu şifon kumaşlar gibi.
tipik bir david gilmour solosuyla eşsiz bir lezzet haline gelen, sondaki gitar solusunun hemen arkasında, bas tonlarıyla insanı çıldırtan şarkıdır. animals albümünün canıdır.
bu parçayı hayatı boyunca dinlememiş ve müzik iyidir diyen birisi gözüme gözükmesin. şimdi hepiniz gidip bir kere animals albümünü baştan sona dinliyorsunuz, ondan sonra ölebilirsiniz.
sonu yaklaştıkça endişelendiren ve bittiği andan tekrar açıncaya kadar geçen süre zarfında heyecanlandıran, şarkıdan çok öte bir şey.. şaheser demek yerinde bence..