silik hanemdeki dokuz entry'nin dokuzu da daha önce karşıladığım yazarların artık ''böyle bir yazar aslında yok'' statüsüne kavuşmasındandır. ne bahtsız bir yazardır pietro ki kendisine ''hoşgeldin'' demekten alıkoyamıyorum kendimi.
haydi gel kıralım bu zinciri. ne dersin hoş olmaz mı?
5n 1k sorularının hiç bir zaman cevabı olmayack kadar karışık. hangi şehir, hangi sabah, hangi vücut?. bunların hepsi ayrı bir muamma. kafasının içinde ki tilkileri de ne ile beslemekte çok merak ediyorum. malum; hayat, ekonomik koşullar, siyasi krizler vs'ler.
"bir satır de lafımın üzerine; hiç umrumda olmayan oylamayla kandırma kendini" diye mırıldanıyor; ben kanlı canlı yazar kişisi olarak dürtükledim kendisini, çektim kulaklarını denyonun.
hangi coğrafyada olduğu hakkında henüz bir bilgiye sahip olmadığım şahsiyet. şu an hangi şehrin oksijenini ciğerlerine çekiyor merak ediyorum. son olarak laflarımın, sözlerimin, vaatlerimin her zaman arkasında olduğumu, hiçbir şeyi kolpadan söylemediğimi bilmesini istediğimdir. bizim sözümüz kesin hükümler içerir. ironi mironi yüklü değildir.
nasıl birşeydir ki, tanımazsın, etmezsin, hiç görmemişsindir, varlığı fotoğraflarla kanıtlanmıştır ama, konuşmamışsındır, hatta, sesini bile duymamışsındır, ama oralarda biryerdedir ve iyi ki oradadır, iyi ki yazıyordur dersiniz. herkes kadar insan değil ama, bunu, onu tanımadan da anlarsınız. daha fazla bir şey. en azından tanıdığımız biri öyle söyledi ve biz ona inanırız. serseriliğinden zerre kadar sorumluluk hissetmediğini de anlayabiliyoruz üstteki entrylerden. ve bu bizi üzmüyor, ne kalacak yanına kar, son'a geldiğinde. geç tanışmış olduğuna üzünülen, fakat, aslında henüz tanışmamış olduğunuzu düşündüğünüzde oldukça hayıflanılan bir ademoğlu. gel de, üç, beş derin nefes alalım. kahve emrin olsun.
entrylerini onamasanızda, ki onu sevdiğiniz için yazılarını onamak zorunda değilsiniz tabii, sözlüğe girince ne yazmış, ne etmiş diye baktığım yazarım. şimdi biz radak emikis le bir badilist oluşturacak olursak, bu mister pietro listemizin en başında yer alacaktır. sözlük ortamlarında duygularla hareket eden, insan/yazar topluluklarına ne desen, ne söylesen boş olacaktır. yazar, yazarın arkadaşıdır, ve sadece o yazdı diye okumadan oylar. maksat sadece karma puan denen gereksiz yarışın içine girmek. ben onlardan değilim. mantık bende en yeterli argüman. ben sadece kendim gibi insanlarla iletişim kuruyorum HEPSi BU. şans eseri, tesadüfler silsilesi düzgün adam bunu biliyorum.
hayatı boyunca hayırsız, değersiz insanlarla karşılaşmış, karşılaşmaya da devam eden kişidir. nitekim kendiside değersiz ve hayırsızdır. masivaya ait parası pulu kılı yünü edeb ve ahlak kalıplarında nesi varsa paylaşan ancak daha halen insanları doyuramayan kişidir de. işte bu yüzden değersizdir. ama hiç kimsede bu kişiyle sigaradan, dertten, kederden, beladan gayrı bir şey paylaşmaz. bu yüzden de değersizdir kanımca. 3 liralık kuruyemişini 5 kişiyle paylaşır, herkesin önünde cebinde tutmaz, yekten yemez. parayı sever de sevmez de. ne hikmetse olduğu zaman son sigarasını, bir paket sigarasını, son 1 lirasını 100 lirasını sevdiklerine heba etmekten çekinmez, "al" demekten çekinmez, al bilmiştir vesselam. evine dönerken geriye sarfettikleri kalır. minik şehirlerin zırtapoz delikanlıları gibi, görmüş geçirmiş, yalamış yutmuş, açmış kapamış, etmiş bulmuş, atmış tutmuştur ve nihayetinde anlamlara mana yüklemeyi de öğrenmiştir. kendisiyle makara yaptıkça güldürmüştür, kendi de gülmüştür de aynı makaralarda başkalarının ağzında patavatsızlıklarla anılmayı hiç sevmemiştir.
üzerinden rahmet çekilmiş topraklarda içki masasını ibadethane ilan edenlerin, ne ruh ne kasret aleminde gerçekleştiremediklerini, etmek için ne 1 metre yol kat ettiklerini ne de ellerini bacaklarının arasından çektiklerini söyleyebilirim. ama yeni bir geyik türünü literatürlere sokabilecek kadar boş muhabbete kafaları çalışırken aynı şevkle fukaranın birine laf etmeyi de ağızlarından esirgemezler. 1, 2, 3, 10, 20 derken iyi niyetin kabak tadına geçişini izleriz.
ben en fukarasından, en akılsızından, en aptalından, en safından biri olayım amma patavatsız, bencil, çıkarcı, "ulen arabam olsa ne karılar kaldırırım bee" diyenlerden olmayayım, kendimi kandırmayayım.
ben hikayemin baş kahramanıyım, fuzuli' den fuzuli, ondan yadigar bin fukarayım, melamet mülk-i de perişan olayım.
demet akalın hadi bakalım forumda, hayata tutunup tutunmama arasındaki ince çizgi üzerinde durup ''sikerim böyle çizgiyi'' deyip yeşil banknotlar eşliğinde çizgiyi damarlarına çekebilecek kapasitede bir yiğittir.
şahane-ül mukaddimeden gelip birçok paslı ve puslu konuda bulanık zihinlerimize deva eyleyen şerhlerin sahibi. bahtsızlığın üzerine siluetinin resmedilmesi abesle iştigal olmayacaktır ki şanssızlığıda göbek adı sükunetinde kabullenmiştir zaten.
gözümde hayvan kadar değeri olmayan, varlığının şifrelerini çözememiş mahlukatların, bilinçsizce nefes alıp dünya üzerinde boş yere oksijen tüketenlerin uğradığı bir yer haline gelmiş ya, işte buna üzülüyorum. eleştirme ve fikir teaitisi ayrı bir şeydir. insanı ulvileştirip mutevazılık anlamında da geliştirebilir {yalnızca insanı}.
bu başlıkta kusmuk kokuları ile karşılaşmak istemezdim sevgili pietro'm, ancak bazı hazımsızlık sorunları yaşayanlar parmaklarını boğazlarına sokarak pisliklerini buraya bırakmakta bir beis görmüyorlar. ancak yanlış zaman ve yanlış insan. bana laf sokma derdinde ise birileri bunu başkalarının nick altında yapmasın, klavye delikanlısı kesilmesin başımıza başkalarının nick altında. delikanlı gibi çıkıp ortada hiç olmadı benim nick altıma yazsın. pietro'nun nick altı ağlama duvarı değil.
anladığım kadarı ile de amaç tamamen bel altına çekmek konuyu. yok mahlasımı tersinden söyleyerek komik olduğunu zannetmeler, yok o ibareyi söyleyerek hesapta bana göndermeler yapmalar falan. bu ve bunun gibi boş meşgaleler ne bana zeval getirir ya da bir şey katar, ne de bu evsafta ki davranışları sergileyen bir organizmanın kendi içersinde bile saygınlığının olmasına izin verir. taşak geçirtir kendi ile.
--
başlığın birinde de saçmalamanın sınırlarının olmadığına şahitlik ettik. vatandaşın birisi sünnet ile regl'i aynı kefeye koymuş, aynı potada eritmiş. hiç yakışık oluyor mu böyle yaşını başını almış, ergenlikten ve darboğaz düşüncelerden uzaklaşabilmiş bir bireye. anlam kargaşası yaşayacak yaşı çoktan geçmiş olması lazım oysa ki. biraz kendini tartmalı insan, sırf muhalefet olmak için muhalefet bayraklarını fora etmemeli. bir yerden sonra dayanamaz stop edersiniz. marşınıza da gelip zahmet edip kimse basmaz.
ahh be pietro'm pacciani'm akıl mizan sahibi canım. gördün mü bak nasıl ve nelerle muhatab oluyorum yüce başlığının altında.
yaş iken eğmeye heveslendiği ağacın çoktan kütük olduğunu farkedip hayal kırıklığına uğramışsa da, umudunu kaybetmeyerek sözkonusu kütüğü hiç değilse topluma faydalı bir kereste haline getirilmesi için en yakın kereste fabrikasına teslim etmeyi uygun görmüş, ancak fabrika yetkililerinin "adam mı kazıklıyosun sen emmi baksana içi kurtlanmış bunun, heryerinden cerahat akıyo pislik akıyo. bundan değil kereste yakacak odun bile olmaz de get işine meşgul etme bizi" demeleri üzerine kütüğü olduğu yerde kurtlanmaya terk ederek olay yerinden boynu bükük uzaklaşmayı tercih etmiş recycleperver çevre dostu insan.
bir anlık sinirle yazdığım tüm küfürleri silmiş bulunmaktayım.
sonuç itibari ile malum kişileri doğuranın bir anne olduğu gerçeğinden dolayı hörmetmizi, anlık sinirlerimize yenilmeden göstermek üzere entry ler silinmiştir.