pierre loti

entry107 galeri12
    26.
  1. eşsiz Haliç manzarasına sahip tepe ve oradaki çay bahçesi.
    0 ...
  2. 27.
  3. arka tarafına eklenen sosyal tesisleriyle genişleyen mekandır.. yalnız piyer lotinin havası hiç değişmemiş ve değişmesindir. ayrıca h.sonları yeni evlenen çiftlerin -ne mantıkla geldiklerini anlamasamda- mutlaka geldikleri bi yerdir. gidilesi görülesi mekanlardandır..
    0 ...
  4. 28.
  5. Fransız romancı. Asıl adı Louis Marie Julien Viaud'dir. Pierre Loti isminin yazara, kimi kaynaklara göre öğrencilik yıllarında; kimi kaynaklara göreyse, 1867 yılında yaptığı Okyanusya seferi sırasında, Tahitili yerliler tarafından verildiği söylenir. Loti, egzotik iklimlerde yetişen egzotik bir çiçeğin ismidir.

    Millî Mücadele döneminde Anadolu'daki direnişe destek vermesi ve kendi ülkesi olan işgalci Fransa'yı ağır bir dille eleştirmesiyle Loti, Türk halkının da sempatisini kazandı. Öyle ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 Ekim 1921' de Pierre Loti' ye şükranlarını sunan bir mektup yolladı. Bununla birlikte Pierre Loti, 1920 yılında "istanbul Şehri Fahri Hemşehrisi" olarak kabul edildi ve onun adını taşıyan bir de cemiyet kuruldu. Daha sonraları istanbul'da Divanyolu'nda bir caddeye "Pierre Loti Caddesi" ve Eyüp'te bir kahvehaneye de "Pierre Loti kahvesi" adı verildi. Günümüzde bu kahvehanenin olduğu tepe de Pierre Loti Tepesi olarak anılmaktadır.

    en önemli eserleri arasında şunlar vardır.
    Pécheur d'Islande, 1886 (izlanda Balıkçısı)Aziyadé (1879, Aziyade)
    Le Roman d'un Spahi (1881, Bir Sipahinin Romanı)
    Pécheur d'Islande (1886, izlanda Balıkçısı)
    Madame Chrysanthème (1887, Madam Krizantem)
    Le Roman d'un Enfant (1890, Bir Çocuğun Romanı)
    Le Livre de la Pitié et de la Mort (1891, Acıma ve Ölümün Kitabı)
    Ramuntcho (1897)
    Reflets de la Sombre Route (1899, Karanlık Yol Üzerindeki Yansımalar)
    Les Désenchantées (1906, Mutsuz Kadınlar)
    La Turquie Agonisante (1913, Can Çekişen Türkiye)
    Prime Jeunesse (1919, ilk Gençlik)
    Un Jeune Officier Pauvre (1923, Zavallı Genç Bir Subay)
    2 ...
  6. 29.
  7. Tüm istanbul' u ayaklarının altında hissettiğin yer.
    1 ...
  8. 30.
  9. eyüp lisesinde okuyanlar için ayrı bi önemi olan güzide yer.
    1 ...
  10. 31.
  11. panoramik istanbul manzarasıyla huzur veren mekan.
    1 ...
  12. 32.
  13. sevgiliyle anlam kazanan yer...
    4 ...
  14. 33.
  15. aşık olduğu türk kızı aziyade nin aslında bir erkek olduğu rivayet edilen fransız yazardır.
    kahvesinin tadı hala midemi bulandıran mekan.
    2 ...
  16. 34.
  17. gereksiz şekilde pahalı, ismi bir çok kişiye havalı geldiği için tercih edilen, yaz aylarında tıklık tıklım olan mekanlar bütünü. manzarasının hatrına sevilir.
    1 ...
  18. 35.
  19. 36.
  20. istanbul un nadir hoş mekanlarındandır ancak haliç manzarasını seyretmek yerine bir ağacın altında nargile fokurdatmak çok daha keyiflidir bu yerde.
    0 ...
  21. 37.
  22. bazı yazarlarımızın kaleminden "pierre loti":

    ERGUN HiÇYILMAZ
    "Halk onu bağrına basmak için birbirini çiğnerdi"
    "Fransız illistrasyon, Petit Journal gibi kalbürüstü dergilere öykülerle Türkiye ile ilgili anılarını yazar. Yedi düvelin Osmanlı düşmanı olduğu bir dönemde akademi üyesi bir yazarın mazlumdan yana çıkışı az iş değildir.
    Sadece bu içtenliği bile, Piyer Loti'yi sevmemize yeter. Zaten toplasanız ve nakl-i yekün alsanız Piyer Loti ve Claude Farrer'den başkasını Türkiye'nin yanında görmezsiniz.
    istanbul'un iki caddesinde onların adının olması bu şükranın ifadesidir.
    Piyer Loti'nin Türkiye'nin yaşadığı bozgun dönemine gerçekten içten bakması ve bizden yana tavır alması toplumu oldukça etkilemişti.
    istanbul'a geldiğinde neredeyse devlet başkanlarına uygulanan protokol içinde karşılanıyor, bando mızıka çalıyordu.
    Halk ise kendilerinden yana olan bu yazarı bağrına basmak için birbirini çiğniyordu.
    Göğsünde Osmanlı nişanı taşıyan Loti, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da aynı sevgi ve ilgiyi görecek, Atatürk katında da onurlandırılacaktı."
    ("istanbul'u Sarsan Çok Özel Aşklar", Altın Kitaplar, 1995)

    -YAKUP KADRi KARAOSMANOĞLU
    "Çapaçul bir Türk dünyasını müdafaa etti"
    "Dişi tırnağı sökülmüş, çöküş Türkiye'sini Pierre Loti cinsinden Frenk muharrirleri bir fes, peçe, sarık, kafes ve nargile dekoru içinde seyredip anlattılar. Yıkık duvarlarla çevrilmiş çökük mezarlıklar, çınaraltı kahvelerinde uykuya dalmış afyonkeşler, mezbele sokakların uyuz köpek sürüleri, bekçilerin 'Yangın var' naraları...
    işte dostumuz Pierre Loti'nin müdafaa ettiği, 'Dokunmayın' dediği Türk dünyası bu çapaçul, bu zavallı şeyden ibaretti.
    Pierre Loti, Madagaskar zencilerinden, Seylan maymunlarından ve havai adalarındaki kelebeklerden de bu sevgi ve alaka ile bahsetmiştir. Çünkü onun bezgin ve endişeli ruhu, kendisini avutmak için yeryüzünde arkaik ve pitoresk manzaralar keşfine çıkmış bulunuyordu.
    Bundan dolayı ne Loti ne de Loti gibi bizi acaip ve zavallı bularak seven Frenk muharrirleri, Mustafa Kemal'in itibarını asla kazanamamışlardır. O, kendisini bir 'Yeni Adam' hissettiği ve Türk milletinden bir canlı ve ileri cemiyet çıkacağını bildiği için, memleketimizi bir müze halinde görmek isteyenlere karşı bize doğrudan doğruya düşmanlık edenlerden ziyade kızıyordu." ("Atatürk", istanbul, iletişim, 2005)

    -NÂZIM HiKMET
    "Şarlatan Piyer Loti"
    Tevekkül!
    Kısmet!
    Kafes, han, kervan
    şadırvan
    Gümüş tepsilerde rakseten sultan!
    Mihrace, padişah,
    bin bir yaşında bir şah...
    Minarelerde sallanıyor sedef nalınlar,
    burunları kınalı kadınlar
    ayaklarıyla gergef dokuyor.
    Rüzgarlarda yeşil sarıklı imamlar ezan okuyor! Frenk şairinin gördüğü şark!
    işte
    dakikada 1.000.000 basılan
    kitapların
    Şark'ı!
    Lakin
    ne dün
    ne bugün
    ne yarın
    böyle bir şark
    yoktu,
    olmayacak!
    Şark
    üstünde çıplak
    esirlerin
    aç geberdiği toprak! Şarklıdan başka herkesin
    orta malı olan memleket!
    Açlığın kıtlıktan olduğu diyar!
    Ağzına kadar
    buğdayla dolu ambar!
    Avrupa'nın ambarı!
    Asya!
    Amerikan dretnotlarının tel direklerine
    senin Çinlilerin
    uzun saçlarından
    sarı mumlar gibi asıyorlar kendilerini!
    Himalaya'nın
    en yüksek
    en dik
    en karlı tepesinde
    Britanya zabitleri cazbant çaldırıyorlar,
    kara tırnaklı ayaklarını daldırıyorlar,
    Paryaların
    beyaz dişli ölülerini attığı Gania!
    Anadolu baştan başa
    Armistrong'un
    talim meydanı oldu!
    Asya'nın bağrı doldu!
    Şark
    yutmayacak
    artık!
    Bıktık be bıktık!
    içinizden biri
    can verebilse bile
    açlıktan ölen öküzümüze,
    burjuvaysa eğer
    gözükmesin gözümüze!
    Hatta sen
    sen Pier Loti!
    Sarı muşamba derilerimizden
    birbirimize
    geçen
    tifüsün biti
    senden daha yakındır bize
    Fransız zabiti!
    Fransız zabiti sen
    o üzüm gözlü Azadeyi
    bir orospudan
    daha çabuk unuttun!
    Kalbimize diktiğin
    Azadenin taşını
    bir tahta hedef gibi topa tuttun!
    Bilmeyenler
    bilsin:
    sen bir şarlatandan başka bir şey değilsin!
    Şarlatan!
    Çürük Fransız kumaşlarını
    yüzde beş yüz ihtikarla şarka satan:
    Piyer Loti!
    Ne domuz bir burjuvaymışsın meğer!
    Maddeden ayrı ruha inansaydım eğer, Şarkın kurtulduğu gün
    senin ruhunu
    köprü başında çarmıha gerer
    karşısında cigara içerdim.
    3 ...
  23. 38.
  24. sakin sakin çay içerken, önce cüppeli bir imam, sonra omuzlarda bir tabut ve arkadan gelen cenaze erkanını görmemle şaşakaldığım mekan.kendimi suçlu hissettim. bir yandan hala hayatta olduğuma şükrettim. belki doğal bir manzaradır bu orada bilemiyorum.
    sonra arkadaşın isteğiyle teleferiğe binip mezarların üstünden tıngır mıngır giderken, aşağıda yatan olmak istemeyeceğimi düşündüm. üstlerine basıp geçmiş gibi hissettim.
    işte böyle tuhaf izdüşümler yaşanabilecek bir yer pierre loti..
    ha ayrıca hava karardıktan sonra çay içilmek istenebilecek bir yer gibi gelmedi bana. *
    1 ...
  25. 39.
  26. türk kültürüne ilgisi salt bir oryantalizmden öteye geçememiş aslı tüccar sahte türk dostu kişilik. lamartine gibi o da devamlı olarak türk dostuymuş gibi lanse edilir.
    3 ...
  27. 40.
  28. istanbul'a aşık oldugu turk kadın yüzünden bu denli bağlanan fakat aşkının karşılıksız olması yüzünden bir süreliğine ülkesine dönen fransız. istanbul'u ve adını hatırlayamadığım bilmemne hanımı özler ve ülkesinde iken istanbul konulu romanlar yazar. tabiiki romanların baş kahramanı yine bu hanımefendidir. dayanamaz ve istanbul'a geri döner. döndüğünde sevdiği kız evlidir. böyle bir öyküsü varsır. istanbul'^da msitik bir semti vardır bu kişinin. oradaki kafelerde vakitte güzel geçer. o anı dolu günlerin havasını ve kasvetini bir fincan kahvede ve ya bir içimlik nargilede size sunar bu mekanlar. kendinizi bi an o aşkın bir tanığı hissedersiniz ya da benzer bir anı canlanır gözünüzde. ha hiç mi bir şey yok o zaman bir fantazi kurup karakterler arasına yerleşiveririm ben. sizi bilmem. ne yapan yapsın artık.
    0 ...
  29. 41.
  30. eğer bir gün evleneceksem , kesinlikle yağmurlu bir günde evlenme teklifini almak istedigim, tuhaf bir büyüsü olan , romantik yer.*
    0 ...
  31. 42.
  32. istanbul un güzelliğinin farkına vardığınız enfes manzaralı mekan. huzurlu ve dinlendirici.
    0 ...
  33. 43.
  34. istanbulun en güzel mekanlarından bir tanesi, bir tarafta eyüp mezarlığını diğer tarafta ise haliçi görmenize imkan tanıyan, mümkünse dolu bir cüzdanla gidilmesi gereken, gezilesi, görülesi yerdir pierre loti.
    0 ...
  35. 44.
  36. gidilmesi sorunlu ama gidilmesi gereken görülmesi gereken bir yer. teleferik biraz dandik görünse de yol çilesini azaltan bir etken.
    1 ...
  37. 45.
  38. eserlerinde gerçekten osmanlıyı değil batılıların görmeyi arzuladığı osmanlıyı yazmış yalancı ressam , yazar. ahanda ispatı :

    ''Tepesinde çay içip Altın Boynuz'u seyrettiğimiz, ;Türk Dostu; dediğimiz Pierre Loti, bizi Batı için yazmış, Batı 'nın kadınlarımıza olan bin yıllık iştahını terennüm etmiş, hadsiz övgüler almış karşılığında.

    «Biz Fransızlar, sizin (P. Loti) sayenizde, sizin eserleriniz sayesinde tanıdık, keşfettik Doğu yu . Oralarda kendi eviniz, kendi memleketiniz gibi geziyor, bizi de birlikte gezdiriyorsunuz. Doğulunun örf, âdet , yaşayış biçimi ve davranışları üzerindeki esrar perdesini tabaka tabaka kaldırarak bizi bu sırlara muttalî kılıyorsunuz.» (Fransız Akademisi Başkanı Mösyö Mezières)

    Hachette Kitabevi, Dünya Başkentleri adlı kitabın istanbul bölümünü, «istanbul da pek çok kez bulundum. Güzel Türkçe öğrendim. Türklere o kadar uydum, o kadar benzedim ki, kıyafet değiştirip içlerine karıştığımda, neredeyse farketmezlerdi.» diyen Pierre Loti ye yazdırmış.

    Tevfik Fikret, Abdülhak Şinâsi, Ömer Lütfü ve Ahmet Rızalar tabiî bozulmuş bu haksızlığa, ''doğu nun ne sırrı var yahu, bize verin şu tâltiflerin binde birini, ayaklarınızın altına serelim Doğu'nun hırpânîliğini '' dercesine hırpalamışlar Pierre Loti 'yi: «(Fransız) vatandaşlarını pek güzel aldattığına hiç şüphe yok; onlar sanıyorlar ve inanıyorlar ki, Mösyö Loti Aziyadesinde anlattığı gibi, Selânik ten sonra istanbul da gerçekten bir bayanla buluşmuş, onunla yaşamış, Eyüp civarında Fransızlığını hiç belli etmeyerek günlerce onunla birlikte oturmuş. Artık masalın bu kadarına inanınca, yazarın Türkçe yi anadili gibi bildiği, Türkleri, türklüğü inceden inceye tanıdığı inancı kuvvetlenmez mi?!»

    Pierre Loti nin, bir Ramazan akşamı, Galata dan dört nala geçişini anlattığı şu satırlar meselâ: «Ve şimdi bu insan seli arasında, yine eskisi gibi yüksek sesle Bestûr! Bestûr! diyerek atımı dört nala sürüyordum...»

    Türkçesini eleştiriyor bizimkiler: «Caddenin o kalabalığında dört nala gitmekten çekinmiyor. Pek güzel! Ama o Bestûr! 'lar da neyin nesi? Türkçe yi bir Türk gibi bildiğini iddia eden zât destûr! kelimesini ;bestûr! diye mi telaffuz eder?»

    Gerçekçiliğini eleştiriyorlar Loti 'nin: «Âdetler, ahlâklar (Loti'nin) arzusuna göre değişiyor; sokaklar istediği zaman tenhâ, istediği zaman kalabalık oluyor; semtler, binalar, binaların konumları bile onun keyfine göre yer değiştiriyor!»

    Pierre Loti yi eleştiren bizimkilerin anlamadığı, Batı ' nın ne istediği idi. Gerçeği değil, hayâllerinin gerçek olmasını istiyordu Batı: «Benim istanbul 'daki konumum, Türkçeyi ve türk adetlerini bilmem, özellikle eski kilitlerle kapanan güvenli evim, bu gibi girişimler için çok uygundu.»

    işte bu gibi girişimlerin gerçek olmasını istiyordu Batı. Türk güzellerinin rahatça girip çıkabildiği uygun bir ev hayâl ediyordu; ev hayatı içinde sıkıntıdan patlayan Mutsuz Kadınlar , karşısına çıkacak ilk Avrupalı erkeğin kucağına atlamak için sabırsızlanan Müslüman Türk kadınları!.. Tombul ve çirkin Kerimanı ' da, işte sırf bu sebeple dünya güzeli seçmişlerdi; Müslüman Türk kızını soymalarının şerefine!

    O bizimkilerin pek anlayamadıkları bu basit gerçeği, bu bizimkiler (!) anlamış bulunuyor. Ahmet Altan, Orhan Pamuk romanları da Pierre Loti ' ninkiler gibi; bizi yazmıyor, bize yazmıyor. Bizim değil, Batı' nın ilgisini çekecek şekilde ve Batı’nın hayâllerini yazıyorlar. Ve tabiî en az Pierre Loti ' ninki kadar berbat bir Türkçe ile...

    «işte sihr-i beyân, işte câzibe-i üslûb!»

    Sonra Batı dillerine çevriliyor romanları, Nobel ödülü bile alabiliyorlar!

    «Beyaz bir hayalet kadar sessiz ve hareketsiz bu örtülü kadınla yalnız kalırdım. Küreğe geçer, ters yöne doğru çekmeye başlardım. Açıklara doğru uzaklaşırdık. Yeterince uzaklaştığımıza karar verdiği bir anda kollarını bana uzatırdı. Bu yanına oturmak için beklediğim bir işaretti. Ona dokunduğumda titrerdim. Bu ilk temasla içime ölümcül bir güçsüzlük çökerdi. Başörtüsü, Doğu kokularına bulanmış olurdu. Vücudunun teması diri ve soğuktu. (...) insan, bu inci tanelerini, bu kasılmış kırmızı dudakları ve olgun bir kirazın etinden yapılmışa benzeyen diş etlerini öpmek için ruhunu satabilirdi. (...) Metresime hayranlıkla bakıyordum. Müziğin kulakları yırtan gürültüsü, kokulu nargile dumanı yavaş yavaş sarhoşluğa neden oluyordu. Geçmişin silinmesi ve hayattaki kötü anların unutulması anlamına gelen Doğu'ya özgü hafif sarhoşluk yayılıyordu.»

    Mümkünse yaramızı kanatmak, canımızı acıtmak, -kaldıysa!- onurumuzu hatırlatmak için ve tabiî affınıza mağruren iktibas ettiğim yukarıdaki ifadeler, ünlü oryantalist Pierre Loti ' nin Aziyade romanından. Yerli oryantalistler Orhan Pamuk, Ahmet Altan romanlarındaki bakış, yaklaşım, ifade tarzı da tam olarak böyle.

    Evet, yukarıdaki satırlar yalan!

    Yalan yazıyor Pierre Loti; gerçeği değil, Batı' nın gerçek olmasını umduğu şeyi yazıyor. 1923 Yılında, L'opinion dergisinde yayınlanan bir Aziyade eleştirisi ile, bir başka Fransız da yalanlıyor Loti'yi: «Loti'nin Aziyade'yi yazdığı sırada Hıristiyanlarla Müslümanların ilişkileri onun bize anlattığından çok farklıydı. Bize sunulan kibar fahişeler ya Ermeni ya da Rum' du. ister aşağı tabakadan, ister yukarı tabakadan olsun Müslüman kadınların hiçbiri Avrupalılarla yüzü açık konuşmazlardı, zira din ve ahlak kuralları yüzlerini örtmelerini zorunlu kılar. Hele aynı haremin kadınları, kendi aralarında birbirlerini öylesine kontrol ederler ki, hiçbir kaçamak mümkün degildir. Ayrıca, Aziyade' nin yazarı ne derse desin harem ağaları son derece uyanık gözlemcilerdir ve böyle bir olayı hemen efendilerine bildirirlerdi. O dönemde uzun yıllar istanbul&'da ve Ortadogu'da yaşadım. Tek bir istisnayla karşılaştım. O da Avrupa usulü yetişmiş, birkaç yabancı dil bilen, yabancıları yüzleri açık kabul eden Haydar Paşa’nın kızlarıydı. (...) Müslüman kadınlarla ilişki kurmaya çalışmış çok Levanten tanıdım. Hiç biri bunu başarabildiğini söylemedi.»

    Pierre Loti'nin Müslüman (Türk) kadınları: Aziyade ve Mutsuz Kadınlar Cenan, Melek, Zeynep... Her biri, Amerikalı Desperate Housewives sanki...

    Ahmet Rıza da isyan ediyor bu duruma: «Loti'ye göre, Türk kadınlarına Folibergère'in ya da Olympia'nın kaldırımlarında geceleri açan sokak fahişelerinden daha kolay yaklaşılabiliyor ve aşk yapılabiliyor. Müslüman haremlerini, Avrupa'lı olmak şartıyla, erkeklerin canı çektiğinde girebileceği yerler saymak gibi garip bir fikre nereden varmıştır?»

    Ömer Lütfü'ye göre ise: «Romanın baş kişisi André Lhery'nin vermek istediği mesaj, yüzyıllardır gelenek ve kurallar içinde boğulan, devinimsiz, durağan bir yaşama uyma zorunluluğuyla bunalan bu mutsuz kadınların, aniden, üzerlerinden geçen Batı rüzgarının etkisiyle, bilgi' nin verdiği acıyla uyanışları, bastırılmış arzu ve istekleri, varolma çabalarıdır.»

    Batı rüzgârının etkisiyle, bilginin verdiği acı?

    Hoş bir lâf! Lâkin, bilgi değil, şehvet rüzgârıdır esen.

    Bilginin verdiği acıyla değil, bilumum muzahrefat kanallarından estirilen Batı rüzgarıyla, evet şehvetler uyandırıldı! Süflî arzuları ayaklandırıldı bir milletin. Namazda bile, libidolardır artık, kıyâma duran!

    Bir istisna değil, tramvaydaki şu kızcağız!

    Sadeddin Ustaosmanoğlu, ''Nefsin en çok hoşuna giden, mollalıkla hovardalığı bir arada götürmektir!'' demişti, 1999'da, Metris Cezaevi'nde...

    Aynen öyle! Şöyle fısıldayarak esiyor çünkü bütün evlerde ve göğüslerde, bu şehvet rüzgârı: Mini etek giyemiyorsan başörtülü kızım; dert etme, şimdilik uzun bir etek veya pantalon çek altına, onun üzerine giy miniyi, biz hayâl ederiz gerisini ve gelir gerisi! Vücudunu gösteremiyorsan zavallım; vücut hatlarını göster bâri! Omuzlarını, sırtını, göbeğini ve göğüslerini gösteremiyorsan bi tanem; iç çamaşırlarını dışına giy, bilinsin senin de şeylerin olduğu!

    Şöyle bir tesbitte bulunmuştuk, geçen ayki, ''Kaliforniya'ya Nasıl Gidilir?!'' başlıklı makalemizde: «Kapitalist sistemin bir endüstri kolu olarak, kâr maksimizasyonu ve porno estetiği ile üretim ve pazarlama yapıyor Tekbir Giyim'ler de... Söylemesi çok acı ama, ''porno estetiği'' ile örtünüyor bizim kızlarımız da!»

    islâmcılıkla Allahsızlığı bir arada götürmeye kalkarak, kızlarımızı da bu hâle sokan Allahsız islâmcılara lânet!

    Pierre Loti'ye gelince!

    «Sen, Piyer Loti! / Sarı muşamba derilerimizden / birbirimize / geçen / tifüsün biti / senden daha yakındır bize / Fransız zabiti! / Çürük Fransız kumaşlarını / yüzde beşyüz ihtikârla Şark'a satan: / Piyer Loti!» (N. Hikmet)

    mustafa saka ''

    alıntıdır.
    link: http://mustafasaka.blogsp...z-kadnlar-ve-tesettr.html
    2 ...
  39. 46.
  40. istanbul'a her gidilişinde kesin gidicem diyip, bir türlü denk gelip gidilemeyen ve çok merak edilen yerlerden bir tanesi.
    0 ...
  41. 47.
  42. teleferikle pierre loti'ye çıkarken, yanımdaki yaşlı teyzelerin şöyle bir diyaloğu vardı ;

    -günah böyle mezarların üstünde, inivericez valla aşağı.
    +destur de, destur.
    *

    biraz pahalıdır ama manzarası güzeldir pierre loti'nin. teleferikte sıra beklemek yerine mezarlık içinden yürümek daha mantıklıdır aslında. kahvenin hemen arka tarafında bir nargile kafe, manzarası haliçe karşı bir başka kafe ve turquhause butik otel vardır.
    1 ...
  43. 48.
  44. tepesine çıkan teleferiğin içindeyken korku nöbetine tutulmuşluğum vardır ki çok fena! hayır anlamadığım, teleferiğe birlikte bindiğiniz arkadaşlarınızın "bu teleferik daha önce düşmüştü olm!" gibisinden lafları neden size teleferiğe binmeden önce söylemediğidir!

    (bkz: ama olsundu)
    0 ...
  45. 49.
  46. bir çaya 3 lira verdikten sonra aşağıdaki mezarlıklara düşme ihtimali olunan yer.
    1 ...
  47. 50.
  48. burnumun dibinde olup yılda sadece bir kaç kez gittiğim kır kahvesi. eski hali çok daha nostaljik ve keyifliydi, çoçukluğumun en güzel yıllarının geçtiği tarihi mekandır. şimdi bir çok yeni işletme eklendi ama tarihi mekandan çok sanki dinlenme tesisi gibi olmuş. çay kahve fiyatları çok pahalı manzarası var diye bu kadar geçirmenin bir anlamı yok ama millet bayıla bayıla gelince onlar da geçirmekte tereddüt etmiyorlar.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük