''işte geldim iki büküm
Üstümdedir davul yüküm
A benim ağalarım selamün aleyküm''
dün akşam oruç tutmamama rağmen bağnaz insanları daha iyi gözlemlemek adına pide kuyruğuna girdim. atamın en samimi pozunu verdiği fotoğrafının yer aldığı baskılı tişörtümü giyip koyuldum yola. giderken sokakta top oynayan çocuklara oruçlu olup olmadıklarını sordum. üç çocuktan ikisi oruçluyum deyince beynime kan sıçradı ve laiklik damarlarım kabardı. derhal önüme düşün deyip bakkaldan gofret aldım onlara. niyetim laik ülkemde bu bağnazlığı, ağacı yaşken eğmekti.
çocukların yanından ayrılıp yoluma devam ettim. fırına vardığımda upuzun pide kuyruğunu görüp ''bu ülke nereye gidiyor'' diyerek kaygılandım. atamın karların üzerinde uzandığı fotoğrafı düşünüp kafamı dağıttıktan sonra girdim sıraya. önümdeki iki adamın dehşetli sohbeti aynen şöyleydi:
-şu kıza bak ya ramazan ramazan (ağzıyla cık cık cık yaparak)
+naparsın mübarek bozuldu yeni nesil ahlak kalmadı yazık
-yazık (tekrar cık cık cık yapıyor)
baktıkları tarafa doğru yöneldiğimde, gençliğinin baharında, mini etekli, ilik gibi çağdaş bir kız gördüm. kulaklıkları takılıydı, muhtemelen onuncu yıl marşını dinliyordu. sevinçten ve gururdan gözlerim yaşardı. hala açık görüşlü gençlerin varlığının mutluluğuyla sıradan çıktım ve doğruca eve gittim. ant içerim ki gözlerimden yaşlar geldi. derhal yatağımın başındaki atamın karşına geçip;