düşünce güzel fakat yapan eleman gamı do majör olarak seçmiş. yani bu pi'nin do majör de nasıl tınladığıdır. diğer gamlarda da denemek lazım. atıyorum la pentatonik ya da mi minör gibi gamlarda da denense bu sefer hüzünlü bir tını elde edilir.
Darren Aronofsky'nin ilk uzun metrajlı filmidir, siyah beyazlıdır filmin bütçesi yaklaşık 60-65 000 dolardır.
Garip bir Aronofsky filmdir anlaşılması güçtür.
sorularda "pi eşittir 3" alınması söylenebilir. ancak bundan vazgeçilmeye başlanmıştır. çünkü altmış derece altında; merkez açının gördüğü yay, merkez açının çemberi kestiği noktalar arasında çizilen doğrudan küçük çıkmaya başlar. tam altmış derecede ise yay ve doğru eş uzunluktadır.
aronofsky nin ilk filmi. siyah beyaz. oradan buradan borç alarak 60 bin dolarla çekmiş. iyi ki çekmiş de daha sonraki filmlerini de görebilmişiz. film geleceğin sinyallerini vermiş, aronofsky nin zor anlaşılır filmler basamağının ilki olmuş. bittikten sonra akılda birkaç soru kalıyor en azından. bir de dikkatimi çeken requiem for a dream deki annenin ilaç alma sahnelerini hatırlıyorsanız, tıpatıp olarak ilk burada kullanmış.
film hakkındaki başarılı bir değerlendirme; (#6699028)
daire uzunluğu çapa bölünüyor ve bu sayı ortaya çıkıyor, ama daireyi oluşturan çap değil yarıçaptır. daireyi çap ile değil yarıçap ile çizersiniz, o yüzden daire uzunluğu çapa değil yarıçapa bölünmesi gerekir. bu da ne demektir, pi sayısının değeri2 katına çıkar, yani 3,14... değil 6,28 küsür olur.
"6.24 olsa ne olur, 3.14 olsa ne olur? ne farkeder?" diye soracak olanlara, eğer pi sayısı 6,28 olursa tüm bildiklerinizi unutun, tekrar sil baştan başlıyoruz derim.
insanı geren, bunaltan bir film. siyah beyaz olmasının da etkisiyle kasvetli bir havası var. filmde kabala'dan da bol bol esintiler mevcut. filmden bir alıntı.
"eğer spirallerden yapıldıysak ve devasa bir spiralin içinde yaşıyorsak bu durumda yaptığımız her şey spiralle uyum içinde".
film daha başlangıçta insanı boğan bir havada başlıyor. sanırım amacı da bu. hayatımın bir saat yirmi iki dakikasını bu filme ayırdığım için mutsuz değilim ama mutlu da değilim. yıllar sonra arşivden açıp polis akademisini izleseydim daha çok şey öğrenirdim gibime geliyor. film yahudi olayına bağladığı an bitti. hadi amerikan gizli servisini geçtim. sayının tanrının gerçek ismine ait olduğuna ilişkin kısımda öklid gibi plazmala benzeri bir yapıya büründüm.
başrol oyunculuğu kesinlikle kaliteli. ama filmin ne sağlam bir konusu ne de sağlam bir amacı var. tamamen amaçsız bir film.
Matematik ile hiç aram olmadığı halde dikkatimin hiç dağılmadığı film. Bir bilim üzerine çekilen film mutlak surette o bilim dalında uzman kişiler eşliğinde çekilmelidir ve sanırım bu filmi yazan yöneten kişi de uzmanın ta kendisi. Sanat kavramını alaya aldıklarından filmi siyah beyaz çektikleri bile söylenebilir.
Oz dizisinde italyan hükümlü, breaking bad dizisinde meksikalı felç uyuşturucu baronu olarak bildiğimiz Mark margolis burada karşımıza Kaçık ve emekli matematik hocası sol olarak karşımıza çıkıyor. Hemde yugoslav aksanı ile. Aksanlar uzmanı çılgın mark. Filmin içinden kuple
Hocan sana banyoya gir ve rahatla derken küçük komşu kızı ile hesaplamaca oyunu oyma demek istemedi gerizekalı max. Senin kurtuluşun karşı komşu kızındaydı.
Ayrıca ilk market sahnesinde fonda çalan müziğin müzik değilde kuran sesi olmaSını sonradan anlayıp toplandık hemen durduk yere günaha soktu adamı..
insana izledikten sonra farklı bakış açısı kazandıran, evrenin aslında bir denklemi olduğuna ve yaşadığımız dünyayı anlamamıza yol gösteren bağımlılık yaratıcı bir film. sountrack'ı ruh halinizi bozabilir.