ingilizce öğrenmeye çalışanların tanrı topunun belasını versin diye haykırdığı ağzına kürekle vurulması gereken pırasa kılıklı tipitiplerdir şüphesiz.. gazete ve dergilerde kendileriyle çok karşılaşılır..
bent out: aşırı kızmak
well up: fışkırmak
goose up: hızlandırmak
notch up: galibiyet veya başarı kazanmak
poop out: arızalanmak, çalışmamak
hang down: sarkıtmak
thrive on: iyi gelmek
let down: hayal kırıklığına uğratmak
jump over: üstünden atlamak
hinge on: bir unsura dayanmak/bağlı olmak
flop down: oturup/uzanıp kalmak
fury over: bir şeye büyük hiddet göstermek
throw out: kusmak
crank out: kalitesiz bir şeyi hızla üretmek/piyasaya sürmek
stoke up: artırmak
crackdown on: katı önlemler almak
pluck out: kopartmak
rake in: çok para kazanmak
thrash out: karara bağlamak üzere görüşmek
bring up: yetiştirmek
swoop on: baskın yapmak
put up: katlanmak, nazını çekmek
ezberlemekle uğraşırsanız beyniniz yanar muhtemelen. cümle içinde kullanıldıkça, dizilerde falan duydukça çok rahat öğreniliyor ve zaten kelimeler ayrı ayrı farklı anlamlar ifade etse de bir araya gelince de birbirlerine yakışıyorlar. bu şekilde de kolay aklınızda kalıyor.
Belki aranızda ilk kez denk gelenler vardır, aman kardeşlerim (bkz: otomatik portakal) eğer öyleyse sakın yılmayın. Bu konuyu öylesine çalışmamalı bir phrasal verb'ü ezberleyip geçmemeli mutlaka ve mutlaka onun hakkında en az iki adet örnek cümle incelemelisiniz. Gerçekten hakkını vererek çalışıldığında üstesinden gelinebilir ve ciddi anlamda birçoğu kavrandığında ise sizden iyisi yoktur. Bunu fazla kaçırırsanız herhangi bir duruma tam uyan bir phrasal verb ün Türkçesi yerine ingilizcesi aklınıza gelebilir ve karşınızdaki insana cümlenin ortasında eö.. Ööö şey eö.. Neydi.. Hani var ya... Gibi şeyler diyebilirsiniz. Yalnız değilsiniz swh
deyimsel fiil anlamında, iki ya da üç kelimeden oluşan kalıplar.
her dilde, birden fazla anlama gelen ya da görünen anlamından farklı fonksiyonlarda kullanılan kelime grupları olduğu gibi, ingilizce'de de bunlardan var. örneğin, türkçe'de kullandığımız 'kesik yemek' söyleyişi, gerçek manada kesmek fiiliyle ilgili değildir. kadro dışı bırakılmak kastedilir bu yapıyla. benzer şekilde, etekleri zil çalmak kullanımında da ortada gerçekten etek ya da zil bulunmamaktadır. dolayısıyla, ingilizce'deki deyimsel yapılara da çok şaşırmamak lazım. kaldı ki, binlerce deyimsel fiilden, çok kullanılan 100 tanesini bilmek bile günlük konuşma pratiği anlamında yeterli olacaktır.
Bir kelimeye in on out up off gibi ekler gelince nasil olur da bambaska bir anlama donusebilir anlam veremedigim kaliplardir. Mesele see fiili gormek anlamina gelirken see off dediginde birini istasyona ya da terminale kadar ugurlamak anlamina gelir. Kisacasi ingilizce'ye niyetlenen birini aninda vazgecirmek gibi ozellikleri vardir.
allahsızlardır. tek tek bakıp anlamı çıkarmaya çalışmayın gülünç duruma düşersiniz zira çok farklı ve alakasız anlamları vardır. beş bin tane aktif kullanılanı mevcuttur. gazetelerin ve street language in vazgeçilmezidirler.
ezberlemesi sıkıcıdır. en çok kullanılan 6000-7000 kelimenin kafadan ikişer anlamı var zaten, bir de phrasal verbs leri üstüne tuz biber ekiyor. gazete ve dergi gibi yerlerde bol bol kullanılır bunlar.
sözlükten öğrenilemeyecek kadar geniş, bulunduğu coğrafyaya göre manası değişebilen sözler bütünüdür. get, come, make gibi çok anlam içeren fiillerle olanlar meşhurdur.
ingilizce öğrenmek isteyenlerin baş belasıdır. ama genelde kullandıkça yerleşir bunlar. yoksa come'ın yanına bir kelime geldiği zaman gelmek ile hiçbir ilişkisi olmayan anlamlar çıkabiliyorken bunları ezberleyerek öğrenmeye çalışmak bir insanın bütün ömrü boyunca atlas okyanusu'nun suyunun hepsini içmeye çalışması gibi bir şeydir.
teorik olarak bir insan günde 5 litre su içse ayda 150 litre yapar. yılda 1800 litre. 70 yılda 126 bin litre yapar. bu da atlas okyanusu'nun yanında solda sıfır kalır herhalde.
özellikle lisedeyken sınav zamanı kabusum olan konuydu. bir de hoca sözlüğünü aldırmıştı o zaman. taa o zaman 90 milyon falandı. hem manevi hem maddi çökertmişti beni.
neyse iyi ama artık aramız phrasal kardeşlerle.