*çocuklugunda takip ettigi bilim kurgu dergilerinde Van Vogt ve Heinlein'in yapitlariyla tanisip onlardan etkilendi. Gençliginde uzun süre radyo ve müzik ortamlarinda çalisti; 1950'den baslayarak roman ve öyküler yazdi. Açik alan korkusu*, okul yasaminin ve yolculuklarinin zor geçmesine neden oldu. yasaminin pek duragan oldugu söylenemezdi. Philip'in ikiz kardesi Jane, daha çok küçükken ölmüstü. 1948'de talihsiz evlilikler zinciri baslamisti; iki yil sonra dul ve alimli komsusu Anne'e takilinca Kleo'dan bosanip onunla evlendi. Bir süre sonra Anne'in eski kocasini öldürdügü ve kendisini de ayni sonun bekledigi paranoyasina kapildi. Bu çilginliga son vermek amaciyla 1962'de tek basina bir kulübeye tasindi. Orada yasadigi yillarda -iki,üç yıl- on bir roman yazdi. Daha sonraki yillar, ilaçlar ve depresyonlarla geçti. Arada dördüncü karisi Nancy de onu terk etmisti.
1973 yilina kadar geçen kisir dönemde birkaç basarisiz intihar girisiminde bulundu. Sonrasinda yeniden evlendi ve yazma yetisini geri kazandi. Ilaç kullandigi yillardan beslenen 'Karanligi Taramak'* bu yillarda yayinlandi. Yapitlarinda duyularimizin gerçekligini kuskuyla karsilamamiza yol açan iç içe geçmis öznel evrenler kurdu. Tüm yapitlarinda 'Gerçek nedir?' sorusuyla ugrasti. Ona göre, içinde yasadigi sistem, insana dogrulugu sorgulanabilir pek çok sözde gerçekler sunar. Bu sözde gerçekler de sonunda gerçek olmayan insanlar yaratacaktir. Öykülerinden yaratilan 'Blade Runner' filminin gösterime girmesinden birkaç hafta önce öldü.
en iyi bilimkurgu yazarlarından biridir. eserlerinde genellikle gerçekliği sorgular ve birden fazla gerçeklik yaratır mutlaka. her şeyi çözümlediği kitaplarında bile en sona kafa karıştıracak bir bölüm daha ekler ki siz okuduğunuzda "evet, işte gerçek buymuş" diyemeyin. onun yarattığı dünyalarda gerçek daima belirsizdir.
hemen hemen her kitabında öne çıkan bir başka unsur da iri göğüslü esmer kadındır. bu hatun cinsi genelde ana karaktere yakındır ve eninde sonunda ona ihanet eder veya ihanet eder görünür. bazı kesimler philip k. dick'in bu esmer kadını bebekken ölen ikizi jane'e duyduğu hastalıklı aşktan dolayı yarattığına inanmaktadır.
ayrıca üç önemli bilimkurgu ödülü***nden biri onun adını taşımaktadır ve her yıl philadelphia bilim kurgu topluluğu tarafından amerikada yayınlanmış yılın en iyi bilimkurgu romanına verilmektedir.
ayrıca çoğu eleştirmenler tarafından baş yapıtı Yüksek şatodaki adam (The Man in the High Castle) 2. Dünya savaşı'nı almanlar ve japonlar kazansaydı ne olurdu sorusu üzerine kurulmuş muazzam bir denemedir