yoğurdun bulunuşu kadar olmasa da en az aya gidiş kadar mühim bir icattır bu yumuşak kağıt parçası. hadi len deyip geçmeyin, dedim ama neden dedim bir sor. başının en darda oldupu zamanları hatırla yanında hep kim var? düşün, tuvalettesin. saatlerdir içinde taşıdığın dışkıyı vücut daha fazla saklamak istemedi. o fazlalığı bıraktın gitti, o geniş ağızlı bok çöplüğüne. ee poponu nasıl temizleyeceksin, kurutacaksın? hemen elin gitti değil mi peçeteye? bittiğini, işlemi başarıyla yürüttükten sonra fark ettiğin zamanları hatırla. hayata küstüren ince datay olmadı mı peçtenin bitmiş olması.
ya grip zamanları? ahha hahah diye gülerken birden çıkardı bünye o garip sıvıyı ortaya. hemen neye sarılıyosun kara gün dostunu arar gibi. tabi ki peçeteye. ( ilişkini kurtaramadıysan peçetenin suçu ne? o rezil olaydan sonra peçete napsın? çok fazlasını bekliyosun ondan. istersen tezgahın üzerinde dağ gibi biriktirdiğin bulaşıkları da o yıkasın.)
hadi bunu da geçtim. gecenin bir yarısı koynuna aldığın değil mi o? oda arkadaşların duymasın diye koyup başını yastığa akıtırken gözyaşlarını neyle sildin? hadi yaşlar yastığa gitti, ya burnundan akan şey? onu da mı akıttın yasığa? (piss seni) tabiki hayır. önceden hazırladığın bir kutu peçeteyi böyle gecelerde bitirdin değil mi?
sadece bu üç örnekten çıkan sonuç( ki örnekler çoğaltılabilir) peçete kendi adına iğrenç ama insanık adına büyük bir icattır. teşekkürler 'omzundaki ağır yükü ve gülmeyi unutmuş çehresiyle dolara bağımlı bileşik endeksli hayatın yarattığı sefaletten dokuz doğuran' ama yine de peçeteyi üretebilen insanlarımız. teşekkürler..