biz karının dırdırını çekemezken peygamber 9 kadının dırdırını çekmek zorundadır. "peygamber sabrı" deyimi de buradan geliyor olsa gerek. olayın birde bu boyutu var ama, lütfen atlamayalım.
peygamberin, tüm gücü elinde bulundururken, bu kadınlara haram yoldan da gayet rahat sahip olma imkânı varken, neden helâl yolunu seçmiştir soruları kafasında çelişen insan söylemi. fark bu.
Kur'an'ın kimin elleriyle yazıldığı belli olmuyor mu artık? sizin o cok büyük peygamberiniz "lan dur şuraya da şunu sıkıştırıyım" mantığıyla böyle rahatlıklar da getirmiş kendisine, ama ne diyim adam kendisine 1400 yıl boyunca inanacak o kadar keriz bulmuş.
Değerli kardeşimiz;
- Evvela ayette; Hz. Peygamber (a.s.m)’e hususî bir muamelenin yapıldığı, dörtten fazla kadın almak yalnız ona mahsus olduğu, diğer Müslümanların bu konuda onu örnek almalarının yanlış olduğu hususu vurgulanmıştır.
- ikincisi: Ayette Hz. Peygamber (a.s.m)’in amca, hala, dayı ve teyze kızlarını alabileceği hususu seslendirilerek, insanların bu derecedeki yakınlarıyla evlenebileceklerine, ve dolaylı olarak (yaygın kanaatin aksine) bu yakın evlilikten ötürü çocuklarda anormal bir durumun olmayacağına işaret edilmiştir. Öyle tahmin ediyoruz ki, ciddî, samimî ve dürüst istatistikler yapılsa, akraba evliliğinden doğanların, akraba olmayan evliliklerden doğanlardan daha fazla anormal bir durum sergilemedikleri görülecek ve başka konularda olduğu gibi, bu hususta da bir kısım bilim adamları eski teorilerinden tövbe etmek zorunda kalacaklardır.
yaptım
yani akraba evliliğinde sorun yokmuş. haa 4 eş olayı hayal oldu galiba onu da öğrenmiş olduk. muhammed allahın sevgili kulu olduğu için ona ektra haklar verilmiş olması gayet mantıklı değil mi?
21. yüzyıl bakış açısıyla kafaya takılan mevzudur.
neyi merak ediyorsunuz? demek ki o günün sosyal şartları öyleymiş. sorgulasan ne olacak, sorgulamasan ne olacak. ayrıca bir dizi seyredilerek bile haremin ne manaya geldiği anlaşılmıyor mu? o haremi hep batı kafasıyla mı yorumlayacaksınız?
mesele 600 yılında Hz Muhammed'in ne yaptığı değil 2012 yılında kendini hz Muhammed ululuğuna koyup binbir türlü bahanelerle o devirdeymiş gibi yaşamak isteyen sapıklardır. Bir Türk olarak en fazla saygı duyduğum insanlar Çengiz Kaan, Temur, Beyazıt, Kılıç arslan ve niceleridir. Bunların birçoğunun birden fazla eşi, gayri Türk eşi, orta asya kökenlilerin Çinli eşleri vardır. Büyük ihtimal birlikte oldukları kadın sayısı da fazladır. Lakin 2012 yılında yaşayan ve eski tabirle karabudundan bir Türk olarak onların hakettiği, tarihsel konjonktüre göre davrandığı halleri kendime de hak olarak göremem. Çünkü onlar iktidar sahibidir, Tanrı'nın Kut verdikleridir. şimdi tutup da 21.yyda hayatı boyunca hiçbir halt yapmamış, hiçbir şey üretmemiş, soy olarak hiçbir ululuğu olmayan bir arap yalamasının kendini Hz Muhammed gibi görüp "o yaptıysa bana da helal" demesi kendini Hz Muhammedle bir tutup günaha girmektir. Arsızlıktır, Terbiyesizliktir.
yoktur. böyle olsaydı ben evlenirim istediğimle derdi oysa ki örnek verilen ayetlerde onların da isteğiyle evlenebilirsin yazmasına rağmen bizim gayri müslimlerimiz iftira atmaktan başka birşey yapmıyorlar.
Kuran 23:6 - Müminun Suresi 6. Ayet
Diyanet Vakfı
MÜMiNUN 6. Ancak eşleri ve ellerinin sahip olduğu (câriyeleri) hariç. (Bunlarla ilişkilerden dolayı) kınanmış değillerdir.
çoğu kesimin dar görüşlü gözlükler takıp sapıkça değerlendirdiği ancak tamamen Peygamberin hoşgörüsü ve dinin kurallarına dayanan % 100 meşru bir olgudur.
sonuçta peygamberde bir insan onunda elbetteki kötü yanları olacaktık lakin bizim insanımız peygamberi gözünde tanrılaştırdıklarından ahlaka aykırı bişe yapmış olabileceğini kesinlikle kabul etmezler, kusursuz insandır o.
konjöktürü iyi okuyamayan bebenin saptamasıdır. miladi 600lü yıllar. ulan dingil, o yıllarda herkes davetiyesini, düğün salonunu kiralayıp düğün dernek mi çatıyordu. zaten nerden baksan herkesin 3er 5er eşi var. o zamanlarda da kadının dul kalması büyük mihnet. şimdiki gibi öyle mor çatı falan da yok. dul mu kaldın, tamam bittin kardeşim ne sahip çıkanın var ne de sosyal statün. bir adam abazan sapığın teki olsa 25 yaşında 40 yaşında kadınla evleneceğine alırdı 3er 5er cariye karıya kıza doyardı. tamam anlıyoruz birkaç marksist klasik okuyunca aydınlandığını sanan bazı gerzekler var. inanıyoruz kardeşim var mı sapına kadar iman ediyoruz. 8 eş mi almış 9 eş mi almış. helali hoş olsun. birkaç zibidinin çemkirmesiyle peygamberimiz hakkında şüpheye düşmeyiz dil uzatmayız. azıcık tarih okuyun anasını satayım lan.
not: entry biraz eğreti durdu ama liseli talebenin ergen sorusu gibi sorulara eleştirilere cevap vermeye üşeniyorum. mazur görün.
peygamber efendimiz uzun bir süre sadece hz. hatice ile evli kalmıştır ki cahiliye döneminde birçok kadınla evlilik serbestti. şimdi hz. hatice güçlü bir kadındı, hz. muhammed'i ticari ve saygınlık açısından o üst kademelere çıkardı, üzerine eş getirilmesini kabul etmezdi, bu yüzden sadece onla yaşadı diyenler olabilir. bir bakıma haklısınız da. ancak yine de şöyle bir şerh koyalım ki hz. muhammed de mekke de çok köklü bir aileden geliyordu ve hz. hatice'ye muhtaç değildi. isteseydi çok daha zevkli bir hayat sürebilirdi. neyse gelelim ikinci hususa:
köle, cariye mantığı çok uzun bir dönem süregelmiştir. o dönem de bu uygulamanın en revaçta olduğu dönemdir. evet peygamberin cariyeleri (normal satın alınan ve savaşta esir düşen) olmuştur ancak islam buna da bir düzenleme getirmiştir. bir cariye ile öyle spartecus'te gördüğünüz gibi keyif süremezsiniz. ona da eşlerine yapmış olduğun her türlü imkanı sunmak, yedirmek, giydirmek zorunluluğu getirilmiştir. ayrıca sünni mezheplere göre cinsellik yaşayabilmek için ayrı bir ev, imkanın yoksa oda tahsil etmiş olmak ve kesinlikle o cariyeden çocuk sahibi olma amacı gütmek şartları vardır. bu da her ne kadar kölelik, cariyelik olayını tümden kaldırmasa da o dönem şartlarına göre devrimdir. bir de şu eş sayısı fazlalığına gelelim:
savaşların çokluğundan dolayı dul kalan kadın sayısı fazladır ve o dönemde kadınların geçimini idame ettirecek sosyal güçleri yoktur. bu konu zaten çok tartışıldığı için uzatmayacağım ama evet orda amaç kadınların korunmasıdır. peygamber efendimiz 9 kadınla nikahı en fazla 4 kadın sınırlaması gelmeden önce kıymıştır. 4 kadın sınırlaması geldikten sonra yeni evlilik akitleri yapmamış ve 4 tanesi hariciyle cinsel münasebette bulunmamıştır.
en son gelelim hz zeyd olayına. olay kesinlikle etik değildir. her ne kadar hz. zeyd evlilikten memnun değilse bile boşandığında üvey evladının eşiyle nikahlanmak etik gelmiyor insana. şimdi bu olayın nedenini, islamda üvey evladın asla öz evlatla bir olmayacağının göstergesi kabul etmek gerekir deniyor ama öz evlatla üvey evladın bir olmadığı zaten başka bir ayette açıklanmıştı. üvey evladın boşanmış eşiyle evlenilebilir kuralının göstergesi desek sonuçta yine de hoş bir davranış değil. ancak dinde helal kılınmış birçok şey: kuzenle evlenmek(ki hz. zeyd'in eşi peygamber efendimizin halasının kızıdr. kuzenle evlenmenin helal olduğu da bu uygulamayla kesinleşmiştir.), abin ya da kardeşin ölünce yengenle evlenmek vs. her ne kadar helal olsa da çoğu insana hiç hoş gelmiyor fakat şunu unutmamalıyız ki hoş gelip gelmemesi dini kurallara yaklaşımda bir gösterge değildir. allah sadece helal kılmıştır. yani bir haktır. eğer kural hoşuna gitmiyorsa o hakkını kullanmak zorunda değilsindir. peygamber efendimiz de dinin doğrudan öğreticisi olarak helal-haram kavramlarını insanlara uygulamalı öğretmek amacıyla tüm evliliklerini allah'ın emriyle yapmıştır.
kötü yola düşmesin canım kadınlar. mesela yan evdeki nizam var genç yakışıklı çocuk karısı yok. karşı mahallede ali ihsan var adam muhtarlığa aday bekar. mesela hüssam var susam çiftlikleri var adamın oğulları bekar. yok onlara helal olmuyo ama onlar kötü yola düşürür. *****
peygamberin (s. a. v) ne kadar yardım sever olduğunun göstergesidir. evlendiği eşlerinin hepsi yetim, dul, yardıma muhtaç kadınlardan oluşurdu. tek dul olmayan eşi hz. aişe validemizdi. en önemli sebeplerden biri ise ümmetin içinden olan kadınlar, peygamberimize açamadığı konuları rahatlıkla bu eşlerine açabiliyorlardı.
ayrıca çoğunun yaşları evlediğinde baya ilerlemiş bulunurdu. bazı yazarların ima etmeye çalıştıkları şey için yaşları çoktan geçmişti.
ikna edecek birkaç örnek:
Hz. Hafsa: Dul
Huzeyfe kızı Zeynep: 60 yaşında dul
Ümmü Seleme: 65 yaşında 4 çocuklu dul
Cahş kızı Zeynep: Dul
Ümmü Habibe: 55 yaşında dul
Hz. Sevde: 53 yaşında, dul
Cüveyriye, Safiye: Esir (esir ve cariyelerle evlenmek adet değil iken peygamberimiz onlar ile evlenerek onların da aile kurma haklarının olduğunu, onlarında insan olduğunu çevresindekilere ispat eder.)
edit: ayrıca faydalı gördüğüm bir entry (bkz: #4178641)
Bir kısım insanın inandığı bir kısmının inanmadığı durum.
Kimseye neden inanıyorsun neden inanmıyorsun denmemeli bana göre.
Ben de bana mantıksız gelen şeylere pek inanamıyorum. ama uzaylıların olabileceğine görmesem de inanıyorum. Ona neden inanmıyorum da buna neden inanıyorumun kavgası asırlar sürer.
Not: kendi fikrimi de belirteyim. Ben de pek inanmıyorum bu duruma. Dinler çıktıkları zamanın şartlarına uygundur hep. Müslümanlıktan önce de o şekilde evleniliyordu. Müslümanlıktan önce de o şekil giyiniliyordu. Bunlarda zaten bir değişiklik olmadı. bu evliliklerin dinle vb alakasını görmiyorum. O zamanın şartlarıyla alakalı diyorum.
